Kısa süre önce 1950’lere bir bakışı içeren ‘Bir Hürriyet Hikâyesi’ (İletişim Yayınları) adlı kitapla gündeme gelmişti Ertuğrul Günay. Çok partili hayata tutulan bir büyüteçti o kitap ve kısa ama etkili bir siyasal damar olarak tarihimize geçen Hürriyet Partisi’ne odaklanarak, aslında yakın tarihimizin demokrasi problemlerini dile getiriyordu. Kitabı okuyan gençler ve orta yaşlılar bu partiyi ilk kez duymuşlar, programının, CHP’den çok önce sosyal demokrat nitelikler taşıdığını şaşırarak fark etmişlerdi.
Eski Kültür Bakanı Ertuğrul Günay, eski Çanakkale milletvekili Altan Tuna’yla birlikte hazırladığı yeni kitabı ‘Muhtıradan Darbeye’de bu kez 1971-1982 yılları arasına bakıyor. ‘Açıklamalı kronoloji’ yöntemiyle hazırlanan kitapta 12 Mart muhtırasından 12 Eylül ve sonrasına uzanan olaylar gün gün sıralanmış.
1971-1982 arası yaşanan olaylar uzun süreli ve emek isteyen bir araştırma ürünü olarak çıkıyor karşımıza. Yalnızca gazeteler değil, çok sayıda kitap da kaynak oluşturmuş çalışmaya.
Günay ve Tuna, önsöze, o çok bilindik ve her gerilimin, her problemin kaynağı olan cümleye gönderme yaparak başlamışlar: “Bu olağanüstü dönemde…” İşte bu hiç bitmeyen olağanüstü dönemlerden birini, iki darbe arasını anlatıyor kitap.
Ertuğrul Günay da Altan Tuna da anlattıkları dönemde aktif politikanın içindeydiler; hatta 12 Eylül darbesini milletvekili olarak karşıladılar. Her ikisi de cezaeviyle tanıştılar ve darbenin mağdurları arasında yer aldılar. Önsözde, önyargılı bakışlara meydan vermemek için buna da vurgu yapıyorlar: “1970-80 yılları, tüm sıcaklığıyla bildiğimiz, zaman zaman taraf, hatta bazen mağdur olduğumuz bir dönem olmasına karşın, kitap bizim yaşadıklarımızın değil, Türkiye’nin yaşadıklarının genel bir dökümü.”
Kitap, 12 Mart muhtırasına giden süreci kısaca özetleyerek başlıyor; bir bakıma Günay’ın ‘Bir Hürriyet Hikâyesi’ne bağlanıyor bu yönüyle. Ardından kronolojik döküm 1 Ocak 1971’le başlıyor. Bu döküm ay ay, bazen de gün gün not ediliyor ancak sadece bununla yetinilmemiş; aydınlatıcı olması bakımından önemli olaylar, daha ayrıntılı anlatılmış. Ordu içinde planlanan ve 9 Mart’ta yapılması beklenen darbe ise ayrı bir bölüm olarak ele alınmış. Böylelikle 12 Mart muhtırasının karakteri de daha net anlaşılabiliyor. Diğer bölümlerde de bu yöntemi uygulasalar, dönemi kavramakta güçlük çeken genç kuşak için aydınlatıcı olabilirdi.
Ancak, her yılın önündeki açıklamalar, olayları aktarırken kimi zaman araya girerek yaptıkları yalın analizler ve kaynaklardan geniş alıntılar bu işlevi yerine getirmiş sayılabilir. Başka bir açıdan, anılan dönemi anlamak için trajik bir filmin sahneleri gibi de izlenebilir kitap. Ne çok aydın, sanatçı, akademisyen cezaevine tıkılmış; ne çok genç katledilmiş. Arada bakılıp üzerine düşünülmesi gereken bir dönem, bir ibret vesikası olarak konmuş önümüze bu çalışmayla.
Ertuğrul Günay ve Altan Tuna, olayları ve adım adım nihai darbeye gidişi hazırlayan ortamı nesnel bir soğukkanlılıkla gözler önüne sermişler. Gerçekten de olay seçimlerinde sübjektif bir bakış görmek olası değil. Ancak, yıl yıl olayları takip ederken, bunca yıl sonra, kendi adıma çocukluktan ilkgençliğe geçişimin o uzun dönemini belleğimde buruk tatlarla anımsarken, olayları içeriden yaşayan Günay ve Tuna’nın duygularını merak etmedim değil. Kim bilir, belki bir gün anılarını da yazarlar; öğreniriz.
MUHTIRADAN DARBEYE –
TÜRKİYE’DE SİYASETİN AÇIKLAMALI
KRONOLOJİSİ (1971-1982)
Altan Tuna, Ertuğrul Günay
Literatür Yayınları, 2021
416 sayfa, 45 TL.