İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Öğretim Üyesi ve Sürdürülebilir Üretim ve Tüketim Derneği (SÜT-D) Başkanı Prof. Dr. Filiz Karaosmanoğlu, “İnsanoğlu çevre kirliliğine neden olduğu için dünyada 13 milyon türün çeşitliliğini yok olma tehlikesiyle tehdit ediyor.” dedi.
Prof. Dr. Karaosmanoğlu, 5 Haziran Dünya Çevre Günü dolayısıyla küresel ısınma ve çevre kirliliğinin neden olduğu sorunları ve bunların çözüm önerilerini AA muhabirine değerlendirdi.
1972 yılında Stokholm’de gerçekleştirilen Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Çevresi Konferansının çevre konusundaki ilk küresel BM konferansı olduğunu hatırlatan Karaosmanoğlu, bu konferansta sosyo-ekonomik yapıları ve gelişme düzeyleri farklı olan birçok ülkenin bir araya geldiğini belirterek, “Çevre için uluslararası ilk iş birliği sonucu BM İnsan Çevresi Bildirisi kabul edilerek 5 Haziran Dünya Çevre Günü olarak ilan edildi.” diye konuştu.
Karaosmanoğlu, Dünya Çevre Günü için her yıl bir tema seçildiğini anlatarak, şöyle devam etti:
“Bu yılın teması ‘biyolojik çeşitlilik’ olarak seçildi. Seçilen temayla her yıl çevre sorunlarına kamuoyunda dikkat çekme ve politika yapıcıların ilgisini artırma hedeflenerek yaygın etkisi yüksek etkinlikler yapılıyor. Hayvan, bitki ve mikroorganizma olarak tanımlanan gezegenimizin gizli gücü biyolojik çeşitlilik için kendisi de fani bir tür olan insan en büyük tehlikedir. İnsanoğlu çevre kirliliğine neden olduğu için dünyada 13 milyon türün çeşitliliğini tehdit ediyor ve yıkıyor. Gezegenimizdeki çeşitliliğin 1 milyon türü giderek yok oluyor. Her biri yaşamımız için mühim biyolojik çeşitlilik ve türler tehlike altında. Su ve kara ekosistemlerinin onarılması, yenilenmesi ve korunması gerekiyor. Çünkü bozulma 3,2 milyar insanın refahını zedeliyor.”
“Dünyamızdaki kaynakları üretim, tüketim ve hizmet için kullanmalıyız”
Biyolojik çeşitliliği korumanın insanların görevi olduğunun altını çizen Prof. Dr. Filiz Karaosmanoğlu, yaşamdaki tüm türlerin doğal zincirde birbirine bağlı ve yakın etkileşimde olduğunu ifade etti.
Karaosmanoğlu, insanoğlunun doğal dengeyi bozduğunu vurgulayarak, “Şimdi doğal dengeyi onarma, sonra yenileme ve hep koruma zamanı. Doğal döngü dışına çıkan bir çiçek veya hayvan yok, olmaz da. Biz çevremizi kirleterek, iklimimizi değiştirerek, doğadaki sınırları aşarak türleri yok ettik, ediyoruz. Görevimiz yaşam için başka güzel ve işlevsel olan türlerin doğal ortamlarına müdahale etmemek, korumak ve kollamak.” değerlendirmesinde bulundu.
Dünyaya taşıyacağından fazla yük verildiğinin dile getiren Karaosmanoğlu, şunları kaydetti:
“Dünyamızdaki kaynakları verimli, mevcut en iyi atık, su, enerji yönetimiyle, diğer deyişle en temiz teknolojiyle üretim, tüketim ve hizmet için kullanmalıyız. Eğer kullandığımız tüm kaynakları gelecek nesillerin ihtiyaçlarını da dikkate alarak, bu ihtiyaçları tehlikeye atmadan tüketirsek ‘Sürdürülebilir Üretim ve Tüketim’ başarılır. Sürdürülebilir olmak kaynakları gelecek için ‘daim’ kılmaktır. Bunun için de sürdürülebilir yaşam kültürümüz olmalıdır. Orta Asya’dan Anadolu’ya, Rumeli’ye uzanan köklerimizde, kültürümüzde aslında sürdürülebilir yaşam ilkeleri var. Bizler israfı sevmeyiz. Ancak doğamızı, toprağımızı, suyumuzu, havamızı çok severiz. Yanı başımızdaki bitkiye, hayvana, hiçbir varlığa kıyamayız. Bu nedenle çevremize dost yaşamalıyız ve türlerin yok olmasına dur diyerek, doğamızı onarmalı ve hep korumalıyız.”
“Atığımızı iyi yönetirsek, gelecek nesillere daha temiz bir çevre bırakabiliriz”
Karaosmanoğlu, insanoğlunun önünde çevre kirliliği, iklim değişimi, gıda güvenliği ve su temini gibi temel sorunlar olduğunu anlatarak, “En mühimlerinden biri de bozulmuş biyoçeşitlilik ve ekosistem var. BM Genel Kurulu, 2021-2030 tarihlerini ‘BM Ekosistem Restorasyon (Yenileme) On Yılı’ olarak ilan ederek ilgili organlarınca çalışmaya başladı. Dünyamızı toparlayıp yenileme yapma yoluna çıkıyoruz. İşte burada küçük, büyük hepimize görev düşüyor. Katı-sıvı-gaz kirleticilerle evde, işte, tarlada, okulda, yolda, her yerde dünyamızın dengesini zorlamamak gerek. Hepimiz atığımızı iyi yönetirsek, gelecek nesillere daha temiz bir çevre bırakabiliriz.” şeklinde konuştu.
“Koronavirüs döneminde karbondioksit miktarında düşüş yok”
Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını sürecinde insanların evde daha fazla kaldığını ifade eden Prof. Dr. Filiz Karaosmanoğlu, sözlerini şöyle tamamladı:
“Koronavirüs döneminde taşımacılık azaldı. Egzoz gazının sebep olduğu hava kirliliği azaldı. Marttan itibaren havalar çok soğuk gitmedi. Isınma kaynaklı kirleticiler azaldı. Sanayi üretiminin durması ya da tam kapasite ile çalışmaması da hava kalitesini iyileştirdi. Amerika Birleşik Devletleri’nin Ulusal Okyanus ve Atmosfer Dairesi (NOAA) Küresel İzleme Laboratuvarı verilerine göre 3 Haziran günü atmosferdeki karbondioksit miktarı 417 ppm (milyonda bir kısım) oldu, düşüş yok. Başta karbondioksit olmak üzere sera gazları miktarı düşmüyor. Küresel ısınma sürüyor. Çünkü üretiyor ve tüketiyoruz. Bu tüketimde büyük pay enerjiye ait. Elektrik, ısı, soğuk, katı-sıvı-gaz yakıtların üretimi ve tüketiminin bedeli yüksek. Enerji üretimi ve tüketimi, tarım, orman ve diğer arazilerin kullanımı, endüstri, taşımacılık, binalar hep sera gazı emisyonuna neden oluyor ve iklim değişiyor. İklim doğası gereği değişir. Mühim olan insanın kendi eliyle iklimini değiştirmemesi.”