Dünya piyasaları koronavirüs paniğiyle çalkalanırken dünyanın önde gelen merkez bankaları ve hükümetler alarm zilleri çalan ekonomileri canlandırmak için adımlar atmayı sürdürüyor. Tüm bu belirsizliklerin arasında perde önünde Rusya ve Suudi Arabistan’ın yer aldığı fakat aslında Moskova ve Washington’ın birbirlerini test ettiği petrol piyasasında da kılıçlar çekilmiş durumda.
Tüm dünyadaki üretim zincirlerinin bir şekilde bağlandığı Çin’de uygulanan karantina nedeniyle yavaşlayan sanayi üretimi, seyahat yasakları ile darbe alan havayolu taşımacılığı petrol fiyatlarına aşağı yönlü baskı uygulamaya başladı.
Bunun ardından Petrol İhraç Eden Ülkeler Birliği OPEC fiyatların daha da düşmesini engellemek için üretimi azaltma konusunda anlaştı. Fakat bu adımın etkili olabilmesi için OPEC üyesi olmayan ama son yıllarda artan üretimleri ile küresel arenada söz sahibi olan Rusya’nın da ikna olması gerekiyordu.
Ancak Moskova’nın başka planları ve krizi fırsata çevirmek için geliştirdiği bir stratejisi vardı. Bu nedenle üretimi azaltmayı kabul etmedi. Buna cevap olarak da OPEC’in bir anlamda hamisi olan en güçlü üyesi Suudi Arabistan missillemeye giderek günlük üretimini 1 milyon varil artırdı. Petrol fiyatları da bir hafta içerisinde yüzde 30’un üzerinde geriledi.
Bu düellonun perde arkasına girmeden önce OPEC’in kuruluşunu, yapısının ve dünya petrol piyasasındaki yerini kısaca hatırlamakta fayda var.
OPEC neden kuruldu ve işlevi ne?OPEC 1960 yılında Venezuela’nın teklifiyle Irak’ın başkenti Bağdat’ta toplanan 12 ülke tarafından kuruldu. Bu ülkeler dünya üzerindeki petrol rezervlerinin üçte ikisini, doğalgaz rezervlerinin de üçte birini elinde bulunduruyor. İlk olarak İsviçre’nin Cenevre kentinde oluşturan organizasyonun yönetim merkezi 1965 yılında Viyana’ya taşındı.
Petrol fiyatlarındaki oynaklığı engelleme amacıyla kurulan organizasyon politik sahnedeki gücünü 1973 yılındaki petrol kriziyle gösterdi. Arap İsrail savaşında İsrail’i destekleyen batılı devletlere karşı tavır alarak petrol fiyatlarını yükselten OPEC, ABD ve Hollanda’ya başlattığı ambargoyu ise 1974 mart ayında sona erdirdi. Fakat takip eden yıllarda petrol fiyatları yüksek seyrini sürdürerek batı ülkelerinde derin bir ekonomik krize neden oldu. 1973 yılı sonunda 3 dolar olan petrolün vari fiyatı kısa bir süre içerisinde 12 dolara çıktı. 1979 yılına gelindiğinde varil fiyatı 40 dolara kadar yaklaşmıştı.
Bunun üzerinde batılı ülkelerde enerji politikalarını gözden geçirip kaynaklarını çeşitlendirerek enerji güvenliğini sağlamaya yöneldi. Sibirya, Alaska, Kuzey Denizi ve Meksika Körfezi’nde bulunan yeni rezervlerle OPEC’in dünya üretimindeki payı yüzde 50’den yüzde 30’a düştü.
Tekrar düşüşe geçen petrol fiyatlarını dengelemek için Suudi Arabistan, 1982 yılında üye ülkelere üretim kotası koyarak fiyatların yüksek tutulmasını önerdi. Fakat diğer OPEC üyeleri bu karara uymayınca Riyad yönetimi bu defa üretimini çok yüksek oranda artırarak varil fiyatının 10 doların altına düşmesini sağladı. Suudi Arabistan’ın amacı fiyatları düşürerek maliyetleri yüksek olan rezervlerdeki üretimi kar edemez haline getirmekti. Sovyetler Birliği’nin de dağılma sürecine denk gelen bu süreçte Riyad’ın taktiği işe yaradı ve daha önce üretimi kısmaya yanaşmayan ülkeler kotalara uymaya başladı.
Rusya’nın ve geçtiğimiz yıllarda da ABD’nin kaya petrolü keşifleri ile OPEC’in etkinliği giderek azalsa da organizasyonun dünya enerji jeopolitiğinin şekillenmesindeki rolü büyük önem arz ediyor.
- OPEC toplantısından karar çıkmadı petrol fiyatları düştü
- Küresel piyasalara petrol şoku: Tarihinin en kötü hafta başlangıcından biri
- Suudi petrol devi Aramco (SE:2222) üretim kapasitesini günlük rekor seviye 13 milyon varile çıkaracak
Rusya’ya karşı ABD’nin yanındaSuudi Arabistan ABD eski Başkanı Barack Obama döneminde Rusya’nın Ukrayna ve Suriye’deki agresif politikalarını engellemek amacıyla 1980’lerde uyguladığı taktiği bir kere daha hayata geçirdi.
Fakat bu defa Suudi Arabistan bütçesindeki dev açık nedeniyle petrol gelirlerinin azalmasına uzun süre dayanamadı ve Rusya ile fiyat rekabetine girmek yerine koordineli hareket etmek zorunda kaldı. OPEC üyesi 14 ülke ve üye olmayan 10 ülkenin anlaşması ile OPEC+ 2017 yılında kuruldu.
OPEC+ dengeleri değiştirdiABD ve Çin’in yer almadığı bu yeni format 24 ülkenin üretim kotaları konusunda koordineli hareket etmesini öngörse de aslında OPEC’in en büyük oyuncusu Suudi Arabistan ve OPEC dışı ülkelerin başını çeken Rusya arasındaki denge politikalarının bir sonucuydu.
Rusya bu dönemde petrol fiyatlarını belirli bir seviyede tutmak için üretimi azaltmayı kabul etmesine karşılık olarak Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerinden Amerikan ve AB yaptırımları nedeniyle ihtiyaç duyduğu finansal akışı sağlamasını istedi.
Fakat göreceli olarak yüksek seyreden petrol fiyatlarından avantaj sağlayanlar sadece Körfez ülkeleri ve Rusya değildi. Geleneksel üreticilere göre daha yüksek maliyetleri olan Amerikalı kaya petrolü üreticileri fiyatların dengelenmesini fırsat bilerek yönlerini Avrupa pazarına yöneltti. Rusya’nın Avrupa’ya enerji tedariğindeki baskın rolünü dengelemek isteyen Washington da Avrupalıların Kuzey Amerika kaynaklarını tercih etmesini destekledi.
Moskova’nın buna cevabı Ukrayna’yı devredışı bırakan Karadeniz’den geçen TürkAkım ve Baltık Denizi’nden geçen Nordstream2 boru hatları oldu.
Koronavirüs salgını kılıçların çekilmesini tetiklediRusya ve OPEC ülkeleri arasında pamuk ipliğine bağlı bu denge koronavirüs salgını ile azalan petrol talebi ile sürdürülmesi daha güç hale geldi. Moskova ise salgını kullanarak dengeleri kendi lehine çevirmek için yeni bir adım attı.
Son OPEC toplantısında Rusya üretimi kısmanın fiyatların düşmesini engellemeyeceğini savunarak kesintiye gitmeyeceğini açıkladı. Moskova, Suudi Arabistan’ın misilleme yapacağını ve petrol fiyatlarının çakılacağını tahmin etmiş olmalı.
Rusya şimdilik bu durumdan rahatsız olmuş gibi görünmüyor. Eğer işler istediği gibi giderse Rusya Avrupa pazarındaki Amerikalı kaya petrolü üreticilerini yüksek maliyetleri nedeniyle püskürtmeyi başaracak. Düşen petrol gelirleri ile daha da büyüyen bütçe açığını kapatmakta zorlanan Suudi Arabistan, ABD’den beklediği desteği görememesi halinde tekrar Rusya’ya bu defa daha fazla tavizler vererek yanaşmak zorunda kalacak.
Suudi Arabistan ise rakibinin düşük fiyatlara daha fazla dayanamayacağına sonunda istediğini alabileceğine inanıyor. Riyad’ın bir başka hedefi de bölgedeki en büyük tehdit olduğunu sıkça deklare ettiği İran’ın zaten ambargolar nedeniyle azalan petrol gelirlerinin daha da düşmesini sağlamak.
Maliyetler ve stratejik yakınlaşmalar kilit roldeTabi burada önemli olan her iki tarafın da bu restleşmeyi ne kadar sürdürebileceği. Rusya’nın finansal rezervleri petrol gelirlerinden oluşacak kaybı yıl sonuna kadar dengelemeyi başaracak durumda.
Suudi Arabistan’ın en büyük avantajı ise Kuveyt’le birlikte dünyanın en düşük üretim maliyetine sahip olması. Fakat Suudi Arabistan kriz öncesinde bile bu yıl 50 milyar dolar civarında yani milli gelirinin yaklaşık yüzde 6,5’u oranında bütçe açığı vereceğini hesaplıyordu. Şu aşamada bunun daha da artacağı kesin. Bu yüzden Rusya’ya karşı durabilmesinin tek yolu ABD’den alacağı destek olacak. Fakat veliaht prens Muhammed bin Selman’ın muhalif gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın öldürülmesinden bu yana doğrudan Başkan Donald Trump’la olmasa bile ABD’deki yerleşik güçlerle arası limoni.
Kasım’daki başkanlık seçimi nedeniyle ABD’deki karar alıcılar pozisyon belirleme noktasında Muhammed bin Selman’ın yanında ne kadar durmak isteyecekleri belirsizliğini koruyor.
Ayrıca veliaht prensin, amcası Kral Faysal gibi 1973 petrol krizi sırasında ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger’ın tehditlerine karşılık söylediği “Biz çölden geliyoruz, atalarımız hurma ve deve sütü içerek hayatlarını sürdürdü. Gerekirse biz de tekrar öyle yaşamaya başlayabiliriz,” sözlerin benzeri bir restleşmeyi tercih edip etmeyeceği ise bir başka soru işareti.
Elbette her iki tarafın da planı koronavirüs salgının seyrine bağlı olarak tutmayabilir. Salgının hızlı bir şekilde kontrol altına alınması petrol fiyatlarını tekrar yükselmesini sağlayabilir. Fakat durumun daha da kötü bir hal alması ise hem Moskova’nın hem de Riyad’ın planlarının alt üst olmasına yol açabilir.