Bunun için tarımsal üretimden perakende satışa kadar birçok alanda değişiklik yapmak gerekecek. İşte bunlardan bazıları…
Tarım ürünleri beslenmede önemli bir yer tutuyor. Ancak bunun yarattığı bazı sorunlar da var.
Yeryüzündeki toplam tatlı su kaynaklarının yüzde 70’i tarımda kullanılıyor. Dünyadaki toplam sera gazı üretiminin üçte biri tarım faaliyetlerinden kaynaklanıyor. Ayrıca biyolojik çeşitliliği olumsuz etkilediği gibi, toprağın bozulmasına da yol açıyor.
Tarım için kullanılabilecek arazi sınırlı olduğundan, daha verimli tarımsal üretim yapmanın yollarını bulmak gerekiyor.
Ayrıca tüketim alışkanlıklarımızı da değiştirmemiz büyük önem taşıyor.
İngiltere merkezli Biyoteknoloji ve Biyolojik Bilimler Araştırma Konseyi’ne (BBSRC) göre, dünyada her üç kişiden biri beslenme sorunu yaşıyor. Bunun bir ucunda açlık veya yetersiz beslenme, diğer ucunda ise şişmanlık ve obezite yer alıyor. Kötü beslenme birçok hastalığın nedeni olarak görülüyor.
Öte yandan, üretilen gıdanın üçte biri çöpe gidiyor. Küresel ısınmaya yol açan karbon salımının önemli bir kısmı tarımsal üretimden kaynaklanıyor. Bu şekilde devam edilmesi halinde iklim değişikliği bazı ürünleri tehdit eder hale geliyor. Bunun ise gıda ürünlerinin fiyatının artmasına, hatta kamu düzeninin bozulmasına yol açabileceği öngörüsünde bulunuluyor.
Kısacası tarımsal üretimde ve gıda tedarik zinciri ve tüketim alışkanlıklarında önemli dönüşümler gerekiyor. Peki, bu sorunları aşmak ve 10 milyar insanı besleyecek üretim düzeyine erişmek için ne tür adımlar atılıyor?
Robotlu tarım üretimi
Pek çok çiftçi, tarlada ve traktör üzerinde geçirilen zamanı idari işler için kullanmanın verimi artıracağından söz ediyor.
Tekrara dayalı işler ise robotlara devredilebilir. Örneğin Small Robot Company adlı şirket üç tür robot üretmiş. Bunlardan biri ekimde kullanılırken diğeri tarladaki bitkiler büyürken yerlerini tek tek fotoğraflayıp kayıt altına alıyor ve analize gönderiyor. Buradan elde edilen sonuçlara göre üçüncü robot ihtiyacı olan bitkileri tek tek ilaçlamaya başlıyor. Böylece gereksiz kirlilik ve kaynak israfı önlenmiş oluyor.
Toprağı korumak
Bu küçük robotlar geleneksel traktörlerin yerini alabilir. Traktörler ağır olduğu için tarladaki toprağı sıkıştırıyor ve içindeki havayı ve suyu tutan gözeneklerin kapanmasına neden oluyor. Bu durumda bitkiler suyu ve topraktaki besinleri verimli bir şekilde kullanamıyor.
Tarım üretiminde kullanılan küçük robotlar bu sorunu çözebilir. Bu araçlar hasat toplama makinalarının yerini alamaz belki. Ama geleneksel tarım yöntemlerinin bu şekilde tekrarlanmasından ziyade değiştirilmesi üzerinde duruluyor zaten.
Gıda israfına son vermek
Birleşmiş Milletler verilerine göre, gıda ürünlerinin yaklaşık üçte biri tüketiciler veya marketler tarafından çöpe atılıyor ya da verimsiz ulaşım ve toplama işlemleri sonucu bozuluyor.
ABD’nin ardından en fazla gıda ihraç eden ülke Hollanda, gıda israfının da en fazla yaşandığı yerlerden biri.
Hollanda hükümeti 2030’a dek gıda israfını yarı yarıya azaltmayı hedefliyor.
Bu konuda ilham veren girişimlerden biri, akıllı telefonlara yüklenen “Too Good To Go” adlı uygulama. Böylece perakendeciler, elde kaldığı için atılacak olan ama aslında hala yenebilecek durumdaki yiyecekleri daha uygun fiyata tüketiciye sunabiliyor.
Olgunlaşma sürecini yavaşlatmak
Henüz zamanı geri çeviremesek de bazı meyvelerde olgunlaşma sürecini yavaşlatmak mümkün.
Örneğin İngiltere’de tüketilen muzlar Ekvador, Dominik Cumhuriyeti veya Kosta Rika gibi ülkelerden geliyor. Buraya sağlam ulaşması için bu muzların yeşilken toplanması gerekiyor. Yolda bazen 40 gün geçiyor.
Marketlere ulaştığında ise bu muzların güzel bir sarı tonda ve kararmamış olarak tüketime hazır olması gerekiyor. Bunun için bu sürecin iyi idare edilmesi önemli.
Bu sırada muz erken olgunlaşırsa etilen gazı salmaya başlıyor. Bir muzda erken olgunlaşma bu gaz nedeniyle diğerlerini de etkiliyor. Bazen bu nedenle kargonun yüzde 15’i kullanılamaz hale geliyor.
İngiltere’de bazı bilim insanları muzdaki belli genlerin DNA’sını değiştirerek daha az etilen üretmesi üzerinde çalışıyor. Böylece taşıma sırasında muzların bozulması önlenebileceği gibi, marketlerde de raf ömrü uzatılabilecek.
Bazı ülkelerde bu uygulamalara hemen başlanabilirken, Avrupa Birliği gibi genetiği değiştirilmiş ürünlerle ilgili sıkı düzenlemelere sahip bölgelerde onay süreci uzun zaman alabilir.
Akıllı tercihler yapmak
Üreticiler, perakendeciler ve tüketicilerle yaptığım görüşmelerde edindiğim bilgiler, mevcut gıda üretimi ve satışının sürdürülebilir olmadığını gösteriyor.
2050’de 10 milyar insanı besleyebilmek için tarım ve gıda sanayiinin daha sürdürülebilir bir özellik kazanması gerekiyor.
Bunun içinse ekim-dikim, hasat, üretim, ulaşım, depolama ve satış modellerinde birçok değişikliğe gitmek, hükümetlerin ve işletmelerin bu değişikliği yapma konusunda istekli olması, adım atması gerekecek. Biz tüketicilerin de.
Bu, marketten ille de en mükemmel biçimli meyve veya sebzeyi almak değil, yamru yumru olanı da seçmek, marketleri ürün etiketlerinde karbon izi ve su tüketim bilgisini içermeleri yönünde adım atmaya zorlamak veya israfı önleyecek yeni teknolojileri kullanmaya hazır olmak anlamına geliyor.
Sürdürülebilir tarıma dayalı bir dünya inşa etmek zor bir iş. Gelecekte hepimize yetecek gıda üretimi için çiftçiler, bilim insanları, mühendisler, işletmeler, marketler ve hükümetlerin ortak çalışması gerekiyor. Bir de bizlerin de tüketiciler olarak üzerimize düşenleri yapmamız…