Daha önce yapılan çalışmalar, nasıl ve ne ile korunursa korunsun, yumuşak sinirsel bir maddenin fosilleşmeye başlamadan önce parçalanacağını gösteriyor. Fakat, bu kouyla ilgili fikirler değişmiş durumda. Alalcomenaeus adı verilen eklem bacaklı, küçük bir yaratık olabilir. Fakat, dış iskeleti ayrışmayı engelleyecek kadar dayanıklıydı. Harvar Üniversitesi’nin yaptığı bir araştırma, normalde koruma altında bile çürüyebilen ama sıradışı bir şekilde korunarak biyomineralize olmayan anatominin yapısını gösteriyor.
İnsan beyni, ölümden sonra çürümeye başladığı için Eski Mısırlılar dahi mumyalama işlemi yaparken beyni koruyamayacaklarının farkındaydılar. Bu yüzden diğer organlar gibi korumanın bir önemi yoktu. Mumyalanmayan bir organın da asla fosilleşecek kadar sağlam kalamayacağı iddia ediliyordu. Fakat, yapılan son çalışmalarda Alalcomenaeus fosili üzerinde leke gibi görünen beyni bulundu.
Bir Alalcomenaeus beyni, insan beynine benzemiyor. Fakat, birçok eklem bacaklınınki gibi başından sırtının üst kısmına uzana uzun bir beyin yapısına ve merkezi bir sinir sistemine sahip. Bu sinir dokusu, yaratığın dört güzüne ve dört çift parçalı sinirine bağlı. Beyninde de daha fazla sinir sırtına kadar uzanıyor.
Örnek üzerindeki sinir sistemi, koyu bir leke olarak ortaya çıktı. Fakat, nöral doku karbon açısından zengin. Bu sebepten dolayı, lekedeki karbon izlerinin beyin olduğunu gösterdi. Bu lekelerin, uzun süredir yumuşak bir doku bıraktığı için çürümeden dolayı bakteri artıkları olduğu konusunda şüpheler olsa da yakın zamanda incelenen Alalcomenaeus örneğindeki lekenin farklı bir bakteri olmayacak kadar hassas ve simetrik olduğu düşünülüyor.