Katılım bankalarının altın bankacılığındaki payı yüzde 22’ye çıkarken, katılım bankaları son 9 yılda toplam 80 ton hurda altın toplayarak ekonomiye kazandırdı. Türkiye’de altın bankacılığının tanınmasında öncü rol oynayan katılım bankaları, günümüzde de bu bankacılık yöntemine yön vermeye devam ediyor.
Uzmanlar, 2019 yılsonu rakamlarına göre bankacılık sektörü Kıymetli Maden Depo Hesapları toplamının 82 milyar 413 milyon lira seviyesini aştığını belirterek, katılım bankalarının Kıymetli Maden Depo Hesapları’nda ki payının ise 18 milyar 261 milyon lira seviyesine yükseldiğini söyledi. 2020 Mart sonu itibarıyla Kıymetli Maden Depo Hesapları toplamı bankacılık sektöründe 122 milyar 30 milyon liraya çıkarken, katılım bankalarının payı ise 27 milyar 42 milyon lira oldu. Katılım bankalarının Türkiye bankacılık sektörünün aktifinden aldığı payın mart sonu itibarıyla yüzde 6.5 olduğuna dikkati çeken uzmanlar, altın bankacılığından alınan yüzde 22’lik payın ise katılım bankalarının altın bankacılığında ki başarısını gösterdiğine vurgu yaparak, “Katılım bankaları, 2011 yılından 2020 Mart’a kadar toplam 80 ton hurda altın toplayarak ekonomiye kazandırdı. Sektör toplamının 365 ton olduğu göz önüne alındığında, söz konusu rakamın değeri daha net anlaşılıyor. Kıymetli madenler hesabında Mart 2020’de 2019 yılına göre yüzde 48’lik bir değişim mevcut” şeklinde konuştular.
KAMUNUN ROLÜ ARTTI
Uzmanlar, katılım bankacılığının gelişiminden de bahsederek, ilk olarak Mısır’da 1963 senesinde ortaya çıkan katılım bankacılığının Türkiye’ye gelmesinin 1983 yılını bulduğunu, Türkiye’de Özel Finans Kurumları (ÖFK) adıyla bankacılık ekosistemine giriş yapan faizsiz finans kuruluşlarının, başlarda oldukça ağır ilerlediğini değindiler. Uzmanlar, şunları söylediler:
“2005 yılından sonra kamu tarafından atılan adımlarla birlikte, İslami finansın gelişimi hız kazandı. Türkiye’deki katılım bankaları, uzun yıllar boyunca sadece özel kuruluşlar aracılığıyla hizmet veriyordu. Toplum tarafından karşılık bulan bu bankacılık sistemine kamu tarafında önemli bir boyut kazandıran ilk adım ise 2015 yılında atıldı. Söz konusu tarihte, ilk kamu katılım bankası olan Ziraat Katılım Bankası faaliyete başladı. Ardından 2016 yılında yine kamuya ait olan Vakıf Katılım Bankası kuruldu. 2019 yılının başlarında ise Emlak Katılım, yine kamu tarafından katılım bankası olarak yeniden faaliyete geçirildi. Böylece kamunun İslami finanstaki rolü kayda değer oranda artmış oldu. Bugün Türkiye’de faaliyet gösteren altı adet katılım bankasının üçünün kamuya ait olması, ülkemizdeki İslami finans ekosistemi için son derece önemli bir gelişme olarak gösteriliyor.”
2025’TE HEDEF % 15 PAY
Katılım bankalarının, günümüzde de gelişimini sürdürmeye ve bankacılık sistemi içerisinde belirleyici olmaya devam ettiğine değinen uzmanlar, her geçen yıl sektör içerisindeki payını arttıran bu kurumların kamu tarafından da büyük bir destek gördüğünü belirterek, sözlerini şöyle sürdürdüler: “Ancak bu bankacılık türünün ülkemizdeki etkinliğinin artmasını sağlayan en önemli durum, şüphesiz insanımızın tercih etmesi. Faize karşı hassasiyeti olan bireylere güzel bir alternatif oluşturan bu bankacılık türü, 2023 yılına kadar sektördeki payını yüzde 10’un üzerine çıkarmayı hedefliyor. Özellikle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere ülke yetkililerinin ve kurumlarının katılım bankacılığına yaklaşımı, bu bankacılık türünün gelişimine fayda sağlamaya devam ediyor.”
KATILIM BANKALARININ FON KULLANDIRMA YÖNTEMLERİ
Katılım bankalarının Türkiye’deki fon kullandırma yöntemleri merak ediliyor. Bu yöntemler düzenlemeyle:
Satım Yöntemleri: Satım yöntemlerinde müşterinin ihtiyaç duyduğu her türlü maddi/gayri maddi mallar ile hak/hizmetin bedeli ödeniyor ve tedarik ediliyor. Satım yöntemleri, kendi içerisinde de çeşitli türlere ayrılıyor. Bu türler ise kâr beyanı ile satım (murabaha), kârsız satım (tevliye), pazarlık usulüyle satım (müsaveme), peşin ödemeli satım (selem), açık hesaplı satım (isticrar), kâr beyanı ile emtia satımı (teverruk) ve eser sözleşmesi (istisna) şeklinde sıralanıyor.
Kiralama Yöntemleri: Kısaca kiralama yöntemini, tüketilmeden kullanılabilen bir varlığın menfaatinin finansman sağlama amacıyla belirli bir süre için müşteriye bırakılması işlemi olarak tanımlanıyor. Bu yöntemlerin detayı incelendiğinde adi kiralama, finansal kiralama, faaliyet kiralaması, ürün kiralaması ve iş gücü kiralaması türleri görülüyor.
Ortaklık Yöntemleri: Ortaklık, gerçek veya tüzel kişilerin tüm faaliyetlerinden veya belirli bir malın mülkiyetinin edinilmesinden doğacak kâr ve zarara katılma işlemi olarak adlandırılıyor. Bu noktada, finansman sağlama amacıyla müşterilerle ortaklık kuruluyor. Ortaklık yöntemleri ise emek-sermaye ortaklığı (mudarebe), kâr-zarar ortaklığı (müşareke), yatırım ortaklığı (girişim sermayesi), mülkiyet ortaklığı, zirai ortaklıklar türlerinden oluşuyor.
Vekâlet Yöntemleri: Katılım bankalarının uyguladığı diğer bir yöntem de vekâlet. Bu yöntemde, müşteri ile vekâlet sözleşmesi imzalanıyor. Ardından sözleşme kapsamındaki kârın tamamı veya önceden belirlenmiş belirli bir kısmıyla (zararı bankaya ait olmak üzere) gelir getirici bir faaliyet için müşteri vekil olarak yetkilendiriliyor. Açıklamaya çalıştığımız vekâlet yöntemleri de adi vekâlet ve yatırım vekâleti olmak üzere toplam iki türden oluşuyor. Ayrıca diğer fon kullandırma yöntemleri arasında; karşılıksız ödünç (karz-ı hasen), kefalet, garanti, vaat ve ödül vaadi (cuâle) türleri de yer alıyor.