Ticaret savaşı ve jeopolitik gerilime ilişkin tedirginliklerin sürdüğü bir ortamda, ABD’de getiri eğrisinin terse dönmesi ve enflasyonda istenenin yakalanamamasıyla tetiklenen resesyon kaygıları, ülkenin beklentilerin üzerinde büyüme kaydetmesine karşın giderilemedi.
ABD ile Çin arasındaki ticaret savaşına ilişkin gelişmeler devam ederken, tarafların uzlaşmaya uzak açıklamaları küresel çapta risk iştahını azaltıyor. Ticaret savaşı tedirginliklerine ABD ile İran arasındaki gerilimin eklenmesi de küresel büyümedeki yavaşlamaya dair endişelerin sıcak kalmasına neden oluyor.
ABD’nin hem ticaret savaşı hem de jeopolitik risklerin merkezinde yer alması ise ülkenin ilk çeyrekte yüzde 3,1 büyüme kaydetmesine gölge düşürürken, tahvil faizlerinin gidişatı ve enflasyonda istenilen seviyeden uzak olunması resesyon kaygılarını artırıyor.
Mevcut ekonomik durumda, uzmanların Aralık 2018’de yüzde 15 olarak öngördüğü ABD’de resesyon yaşanma ihtimali yüzde 25 seviyesine yükseldi.
Yıl sonuna kadar ABD Merkez Bankasının (Fed) en az bir faiz indirimine gitmesi olasılığı ise ocakta yüzde 19,6 seviyesinde iken, nisanda yüzde 55,5’e ulaştı. Son dönemde ticaret savaşlarının gidişatındaki olumsuz gelişmelerin küresel büyüme üzerindeki negatif etkileri ve artan jeopolitik riskler sonrasında, faiz indirimine gitme olasılığı da yüzde 91,2’ye kadar çıktı.
Öte yandan jeopolitik riskler ve ticaret savaşı endişeleriyle gelişmiş ülke tahvillerine yatırımcı talebi devam ederken, buna bağlı olarak ABD’nin 10 yıllık tahvil faizi 2,13 ile Eylül 2017’den bu yana en düşük seviyeye geriledi.
RESESYON ENDİŞELERİNDE “GETİRİ EĞRİSİ”NİN YERİ
Tahvil getirileri ve vadeleri arasındaki ilişkiyi gösteren getiri eğrisi, özellikle ABD ekonomisinde her resesyon öncesinde aynı eğilimi gösteriyor. Bu kapsamda ABD’de 3 aylık tahvil faizlerinin 10 yıllık tahvil faizlerinin üzerine çıkması da ülke ekonomisinde yeni bir resesyonun yaklaştığının sinyalini veriyor.
Geçen yılın kasım ayından bu yana düşüş trendi içinde bulunan ABD’de 10 yıllık tahvil faizleri, geçen hafta yüzde 2,128’e kadar gerilerken, 3 ay vadeli tahvil getirileri yüzde 2,35 civarında seyrediyor.
ABD 10 yıllık ve 3 aylık tahvil getirisi arasındaki farkın giderek açıldığı da dikkati çekerken, geçen hafta makasın son 20 ayın en yüksek seviyesine çıktığı görüldü.
Tüm bu gelişmeler uzmanlar tarafından farklı yorumlamaları da beraberinde getirdi. Bazı uzmanlar getiri eğrisindeki gidişatı “ABD’de yeni bir resesyonun yaşanma olasılığının arttığı ve küresel ekonomideki yavaşlamanın ciddiyetini koruduğu” şeklinde yorumlarken, bazıları ise bunun her zaman resesyon olarak değerlendirilemeyeceği ve faiz indirimine ihtiyaç duyulduğu zaman da bu tarz bir görünümün ortaya çıkabileceğini vurguluyor.
FED BAŞKANLARINDAN ENFLASYON AÇIKLAMALARI
Geçen yıl 4 kez faiz artırımına giden, gelişmeler doğrultusunda bu artırımlarına 2019’da “es veren” Fed’in para politikasında, enflasyon önemli bir faktör olarak öne çıkıyor.
Fed’in 3 çıpasından biri olan enflasyon, ABD’de yaklaşık son 10 yıldır süren genişleme döneminin büyük kısmında hedef seviye olan yüzde 2’nin altında seyrederken, mevcut risklerin devamı faiz indirimi ihtimalini artırıyor. Bu kapsamda enflasyonun hedefin biraz üzerine çıkması da faizlerin düşük seviyede kalacağına dair beklentileri yükseleceği anlamına geliyor.
Fed Başkanı Jerome Powell, kısa bir süre önce yumuşak seyreden enflasyon oranının geçici olduğunu, yakında yükselişe geçebileceğini ifade etmişti. Buna karşın ABD Ticaret Bakanlığı tarafından yayımlanan bir raporda enflasyona ilişkin beklentilerin zayıf kalması, daha güvercin bir tutum alması için Fed üzerinde baskı oluşturabileceği yorumlarını beraberinde getirdi.
St Louis Fed Başkanı James Bullard, Fed’in aralık ayındaki faiz oranındaki artışın para politikasını bir miktar kısıtlayıcı bölgeye soktuğunu savunmuştu.
New York Fed Başkanı John Williams da Fed’in faiz oranlarının, güçlü bir ekonomi ve temelde var olmayan enflasyon baskıları nedeniyle doğru yerde bulunduğunu belirtmişti.
Fed Başkan Yardımcısı Richard Clarida ise “ABD ekonomisi çok iyi bir yerde, işsizlik oranı 50 yılın en düşük seviyesine yakın. Enflasyonist baskıların kısılması, enflasyonun istikrarlı olması, büyümenin sabit kalması bekleniyor. Ancak, gelen veriler enflasyonda yüzde 2 hedefimizin altında kalıcı bir düşüş gösterecekse ya da global ekonomik ve finansal gelişmelerin temel görünümümüz için aşağı yönlü bir risk oluşturduğunu ortaya koyacaksa bunlar komite tarafından değerlendirilecektir.” ifadelerini kullanmıştı.
“TİCARET SAVAŞI ÇÖZÜME ULAŞMAZSA FED’İN ÇOK FAZLA SEÇENEĞİ YOK”
İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gökhan Karabulut, ABD’nin temel göstergelerinin sağlam görünmesine rağmen Fed yetkililerinin resesyon riskini oldukça ciddiye aldıklarını söyledi.
Terse dönen getiri eğrisinin sadece ticaret savaşlarını fiyatlamadığını belirten Karabulut, “Orta ve uzun dönem tahvil getirilerinin son iki yılın en düşük seviyesine gelmesinin sadece ticaret savaşları kaynaklı bir durum olduğunu düşünmüyorum. Aslında yatırımcılar uzun dönemli tahvil taleplerini artırarak bir nevi gelecek dönem için faiz indirimi beklentilerini de satın almış oluyor.” diye konuştu.
Karabulut, ticaret savaşında bir çözüme ulaşılmadığı takdirde Fed’in çok fazla seçeneğinin bulunmadığını aktararak, “Eğer ticaret savaşlarında herhangi bir yol alınamayacaksa ki Meksika buraya yeni dahil oldu ve Çin ile işler gerilimli, terse dönen getiri eğrisinin düzelmesi için Fed’in yapabileceği şeyler arasında sadece politika faizini indirmek kalıyor.” dedi.
Bu doğrultuda yıl sonuna doğru yapılacak toplantıların birinde faiz indirimine gidilebileceği beklentisinin güçlü olduğunu vurgulayan Karabulut, “Beklentiler yıl sonuna doğru bir faiz indirimi şeklinde olsa da ben daha önceki toplantılarda faiz indirimine gidilebileceğini düşünüyorum.” şeklinde konuştu.