ABD’de gün yüzüne çıkan yeni bir tarihi belgede, ülkede yerleşik ilk Müslüman’ın 1630’da New York’a gelen Anthony Jansen Van Salee olduğu öne sürüldü.
New York’un ünlü Christie’s müzayede evi tarafından satışa çıkarılan ve Van Salee’ye ait bilgileri içeren 17. yüzyıla ait tapu, Brooklyn Tarih Kurumu tarafından 27 bin 500 dolara satın alındı.
Kurumun Küratörlük İşleri ve Koleksiyonlar Başkan Yardımcısı Julie Golie, renkli bir kişiliğe sahip ABD’nin ilk özgür yerleşimci Müslüman’ı dediği Van Salee’nin hayatı hakkında AA muhabirine konuştu.
“Ülkede arazi sahibi ve özgür bir Müslüman olarak yaşamış ilk örnek”
Christie’s müzayede evinde tapuyu satışa çıkaran kişinin isminin gizli kalmasını istediğini belirten Golie, “Yaklaşık 4 asırlık bu tapunun bir aile bireyi tarafından satışa çıkarıldığını biliyoruz. İsminin gizli kalmasını istemesi de bu tür açık artırma satışları için gayet normal.” dedi.
Golie, Brooklyn Tarih Kurumunda, 17. yüzyıla ait geniş ve kapsamlı tapu koleksiyonu bulunduğunu belirterek şunları söyledi:
“New York’a gelen ilk Müslümanların muhtemelen Afrika’dan köle ticareti için getirilen kişiler olduğunu biliyoruz fakat gün yüzüne çıkan 1643 tarihli bu tapu, bildiğimiz kadarıyla ülkede arazi sahibi ve özgür bir Müslüman olarak yaşamış birini gösteren ilk örnek. Anthony Jansen Van Salee’nin hayatında Müslüman kimliğini ne kadar öne çıkardığından da emin değiliz ancak 20. yüzyılın başlarında ona ait bir Kur’an’ın açık artırmada satıldığı bilgisi, kimliğine ve geçmişine dair bazı tahminlerde bulunmamıza imkan sağlıyor.”
“Anthony the Turk”
O tarihlerde Hollanda kolonisi olan ve “New Amsterdam’’ olarak bilinen New York’ta yaşamış Hollanda kökenliler üzerine çalışmalar yapan “Yeni Hollanda Enstitüsü” (New Netherland Institute) tarihi belgelerinde Van Salee’nin adının sıklıkla geçtiğini söyleyen Golie, şunları kaydetti:
“Özellikle mahkeme kayıtlarında Van Salee için ‘Anthony the Turk’ yani ‘Türk Anthony’ olarak da bahsediliyor ama o zamanlar Müslümanlara genel olarak ‘Türk’ denildiği ve bazı tarihçilere göre burada küçültücü bir sıfatla da kullanılmış olabileceği için ben ilk ismini kullanmayı tercih ediyorum. Tarihçilere göre Anthony, Faslı bir Müslüman kadınla evli Hollandalı denizci Jon Jonsen adlı bir babanın 4’üncü çocuğu. Babası, Kuzey Afrika ve Atlantik’te korsanlık yaparken 1618’de Mağripli Müslüman denizcilere esir düşüyor. Daha sonra İslam’ı seçerek veya ‘Türkleşerek’ ‘Murat Reis’ adı altında Osmanlı donanmasının hizmetine giriyor. Anthony, ailesiyle Fas’ın Sale liman kasabasında büyüdüğü için kendisine ‘Van Salee’ deniyor.”
Golie, Van Salee’nin 20’li yaşların başında Hollanda’nın başkenti Amsterdam’da kaldığını, burada Alman kökenli Grietse Reyniers adlı kadınla evlenerek o zamanlar Avrupa’dan Amerika’ya yerleşimci taşıyan koloni firması Hollanda Batı Hindistan Şirketi (Dutch West India Company) ile Amerika’ya göç ettiğini belirterek sözlerini şöyle sürdürdü:
“Anthony, yeni evlendiği eşi Reyniers ile 1630’da ilk yerleşimcilerden biri olarak, benim anladığım, denizci bir babanın oğlu olmasından kaynaklı cesur ve bütün riskleri göze alması sonucu yeni dünyanın fırsatlarından yararlanmak için ‘New Amsterdam’ olarak bilinen New York’a geliyor. Muhtemelen babasının varlıklı olmasından ve girişimciliğinden dolayı da kısa sürede bugünkü Wall Street bölgesinin kuzeyinde ilk çiftliğini alıyor ve New York’ta adı öne çıkan arazi sahiplerinden oluyor.”
Vali tarafından şehirden uzaklaştırılıyor
Golie, Yeni Hollanda Enstitüsündeki tarihi mahkeme kayıtlarına göre, Anthony’nin sıra dışı kişiliği nedeniyle koloni içinde çok sayıda kişiyle mahkemelik olduğunu, bunlara eşi Reyniers’ın de “içinden çıkılmaz” karakteri eklenince kanunlarla ilgili zor yıllar geçirdiğini anlattı.
Eşi Reyniers’ın en son koloninin dini liderinin eşiyle ciddi bir sorun yaşamasından sonra Anthony’nin koloni Valisi Villem Kiefts tarafından Manhattan Adası’ndan çıkarıldığını ifade eden Golie, “O zamanlar Lenape kabilesine mensup Canarees yerlilerinin yaşadığı, Manhattan’ın epey uzağı sayılan Brooklyn Coney Island’da kendisine başka bir arsa verilerek şehirden uzaklaştırılıyor.” diye konuştu.
Golie, şöyle devam etti:
“İlginç olan, o sıralar oradaki yerliler ile New Amsterdam’daki yerleşimciler arasında koloni valisinin adıyla bilinen şiddetli ‘Kiefts savaşları’ var. Böyle bir ortamda Anthony nasıl o bölgeye gidip yerleşti tam bilmiyoruz. Ama Vali Kiefts imzalı tapuya göre epey büyük sayılabilecek 81 dönümlük bir arsa ediniyor ve hayatını etkili bir arsa sahibi ve tüccar olarak idame ediyor. Dört kızı oluyor. Her biri varlıklı Hollandalı tüccarlarla evleniyor, daha sonra New York’a (New Amsterdam’a) geri taşınarak orada yaşıyorlar. Kendilerinden sonra gelen nesil arasından Amerikan tarihinin en büyük ve etkili iş adamlarından Cornelius Vanderbilt gibi isimler de çıkıyor.”
“Müslümanların bu şehir üzerinde silinmez etkisi oldu”
Golie, Anthony’nin etnik olarak melez, din olarak da Müslüman olmasından dolayı o dönem kolonideki yerleşimciler tarafından dışlanmış olabileceği tartışmalarına ise katılmadığını belirterek “Bence 17. yüzyıldaki din, etnik köken ve ırk gibi şeyler bugün algıladıklarımızdan tamamen farklıydı.” dedi.
17. yüzyılda Amerika’ya Atlantik ötesinden gelen çok farklı düşünce ve dinlerden insanların karma bir topluluk oluşturduğunu söyleyen Golie, etnik ayrımcılık ve ırkçılığın 18. yüzyılda yeni dünyanın İngilizleştirilmeye başlanmasıyla ortaya çıktığını savundu.
Golie, “O tarihlerde farklı kesimler kesinlikle daha fazla tolere ediliyordu ve başarılı insanlara yeterince alan vardı. Anthony, bunun en açık örneği.” ifadelerini kullandı.
Anthony’nin hikayesinin New York’ta asırlar öncesinde Müslüman etkisinin derinliğini gösterdiğine vurgu yapan Golie, “Bence bu hikaye bize Amerika’da Müslüman deneyiminin yalnızca 20. yüzyıla ait değil, ta 17. yüzyıla giden inanılmaz kanıtlar sunuyor. Müslümanlar çok çeşitliydi ve tarihi geçmişiyle bu şehir üzerinde silinmez etkisi oldu.” diye konuştu.