Uzaktan eğitimle evlerine dönen öğrenciler güzel anılarını hayallerinde yaşatmaya çalışsa da neredeyse hepsi “ah şimdi kampüste olsaydım” diye iç geçiriyor. Okullar açık olsa üniversiteliler ne mi yapıyor olurdu? İşte yanıtı:
OKULA DÖNÜNCE KOLONLARA SARILACAĞIM
Berfin Çınar (ODTÜ Mimarlık Fakültesi): Ankara gri bir şehir belki ama ODTÜ bambaşka bir dünya. Şimdi kampüste olsam dersten çıkıp yemekhaneye yürürdüm. Sonra bakardım ki çok sıra var Çatı kafeye gider orada yerdim. Arkadaşlarla çay içerken zamanın nasıl geçtiğin anlamaz derse geç kaldığımızı fark edince apar topar kalkar sınıfa koşardık. Günlük rutinlerini bile çok özledim okulun. Herkes birbirini hem ders çalışmaya hem eğlenmeye motive ederdi. Birçok deneyimden ve akademik kazanımlardan geri kaldık. Yürürken mutlaka 2-3 topluluğun etkinlik için stant açtığını, oradan müziğin yükseldiğini, başında birilerinin konuştuğunu görürdünüz. Kampüs çok canlıydı. Üniversite hayatını bir kez yaşıyoruz sonuçta ve yıllarımız geçiyor. Eğer Devrim Stadı’nda yürüyerek mezun olamayacaksam bir sene daha uzatabilirim okulumu. Okula dönünce her kolona sarılacağım.
DUYGUSAL AÇIDAN BOŞLUĞA DÜŞTÜK
Enes Karataş (İTÜ Fen-Edebiyat Fakültesi): Kimya Bölümünün kaynaşma ortamı laboratuvarlardır. Orada deneyler yapardık. Yeni renkler elde edince çok eğlenirdik mesela. Sınav zamanlarında kampüste sabahlardık. 7/24 açık olan kafelerde gece boyu muhabbet ederdik. Gün aydınlanınca hamur işi yiyecekler çıkardı sıcak sıcak. Onun kokusu uykumuzu açardı. Böyle güzelliklerden mahrum kaldık. Duygusal açıdan büyük bir boşluğa düştük. O yüzden okula dönünce sosyal eksikliğimizi giderecek büyük bir etkinlik yapmak istiyoruz.
BAĞIRA BAĞIRA MÜZİK YAPARDIK
Senanur Eydemir (İTÜ İşletme Fakültesi): Ayazağa Kampüsünde yurtta kalıyorum. Yurt hayatını, çimlerde oturmayı, arkadaşlarla muhabbet etmeyi çok özledim. A Capella kulübü üyesiyim ayrıca. 45 kişilik bir koroyuz. Taşkışla’da bağıra bağıra müzik yapardık. Konserlerimiz olur ve onun heyecanı çok başkaydı. Kampüsün her yerinde ayrı bir anımız var açıkçası. Salgın sebebiyle ailemin yanına Eskişehir’e döndüm. O yüzden bu süreç beni İstanbul’dan mahrum bıraktı. Bir an önce bu kabustan uyanmak istiyorum ve özlediğim üniversite hayatına geri dönmek istiyorum.
O TARİHİ HAVAYI YENİDEN SOLUMAK İSTİYORUM
Yakup Ürün (İstanbul Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi): Bizim sınav haftamız. Muhtemelen Edebiyat Fakültesinde kütüphanede ders çalışıyor olurdum. Meşhur orta bahçemiz var bizim ders arasında oraya çıkar sohbet ederdik. Beyazıt’ta buluşur arkadaşlarla öğrenci kafelerine gidip çay içerdik. Memleket meseleleri üzerine konuşurduk. Bizim okulun tarihi bir havası var. Laleli’nin o kadim havasını koklamayı özledim. Dönünce ilk iş Türk Ocağı’na gidip çay içeceğim.
YILLAR SONRA DERSE GİRECEĞİM
Serdar Taşyürek (İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi): Şu an kampüste olsaydım okulun stüdyosunda çalışıyor olurdum. Fotoğraf kulübünün etkinlikleri oluyordu. Üniversitenin herhangi bir yerinde fotoğraflar çekiyor olurduk belki şu an. Sürekli okula gidip derse giren bir öğrenci değildim açıkçası ama bu süreçte insan her şeyi çok özlüyor. Okullar açılırsa ilk iş olarak derse gireceğim. En son birinci sınıfta derse girdim çünkü. Değerini şimdi anlıyorum.
OKULUN HER KÖŞESİNİ ÖZLEDİM
Tayfun Özdemir (Koç Üniversitesi Ekonomi): Kış bahçesinde her yıl düzenli olarak misafir ettiğim soğuk algınlığından kurtulmak için kış çayı içiyor olurdum. Henry Ford çimlerinde uzanmanın, Odeon’da güneşlenmenin, kütüphanede uyuklayarak ders çalışmanın, kulüp etkinliklerinde telaşlı telaşlı koşuşturmanın ve daha biriktireceğim bir sürü tatlı anının hayaliyle yaşıyorum. Okula dönünce ilk yapmak istediğim şey çok özlediğim kampüsümüzü baştan sona gezmek, okulun her köşesi ile hasret gidermek olacak.
ETKİNLİKLER, FESTİVALLER, EĞLENCE
Ulaş Yoldaş (Bahçeşehir Üniversitesi Mühendislik Fakültesi): Şu an kampüste olsam bahçede veya teraslarından birinde kulüp arkadaşlarımla kahve içiyor olurdum. Üniversitede en çok özlediğim şey başkanı olduğum müzik kulübüyle yaptığımız etkinlikler oldu. Farklı fikirleri bir araya getirip tek parça ve en iyi halinde sunmaya çalışmak oldukça hasret kaldığım bir tempo. Okula dönünce ilk yapmak istediğim şey bahçede bir konser düzenlemek olacak.
Belya Avcı (Bahçeşehir Üniversitesi Mimarlık Fakültesi): Kampüste olsam muhtemelen mükemmel boğaz manzaralı D Terasta çay içiyor olurduk. Şu an bence hepimiz okulun kıymetini, insanlarla bir araya gelebilme ve endişe yaşamadan sosyalleşebilmeyi özledik. Birçok şeyden uzak kaldık ama benim için en kıymetlisi başkanlığını yaptığım Su Altı Kulübü oldu. Bir diğeri de meşhur kulüp haftamız tabi. Bizim için tam bir bayram tadında geçen bir nevi kapalı çarşı etkinliği. 80’e yakın öğrenci kulübü, rengarenk stantlar ve mini süreli etkinlikler… Yeni bir kulüp faaliyeti dönemine başlarken bundan daha iyi bir motivasyon düşünemiyorum.