Spor Arena Plus – Özel Röportaj
Zorunlu olarak evde kaldığımız günlerden, yeni normalleşme dönemine adım attık, yeni dönemde sosyal hayatında ve çalışma metotlarında değişikliklere gittin mi?
Bir sporcu olarak ben artık eski ben değilim. Evde geçirdiğim sürecin zaten normal rutinlerimle yakından uzaktan bir alakası yoktu. Aletlerden uzak kaldım, salondan uzak kaldım, arkadaşlarımdan antrenörlerimden… Çabalıyorsunuz çabalıyorsunuz ama salonda yaptığınız çalışmanın yerini asla tutmuyor. Şimdi ise dediğiniz gibi yeni normalleşme dönemindeyiz. Bu dönemin de korona öncesi dönemimle alakası yok çünkü dediğim gibi ben artık eski ben değilim. Daha motiveyim, daha hırslıyım, daha bilgili ve mental açıdan donanımlıyım. Fiziki açıdan değil ama mental olarak eğittim kendimi geçtiğimiz 2-3 ay içinde. Çalışma metotlarım değişti, daha çok ve istekli çalışıyorum. Sosyal hayatta ise biraz daha temkinliyiz hala. Çünkü hastalığı tam olarak atlatmış değiliz. Kalabalık buluşmalardan uzak durmaya çalışıyoruz.
Dünya Şampiyonasında gümüş madalya kazandıktan sonra insanların sana yaklaşımlarında bir değişiklik oldu mu?
Mutlaka… Bu çok normal. Başarı ile birlikte gelen bir ilgi dalgası da oluyor. Bir de tarihe geçen bir olayın içinde yer aldığımız için jimnastik camiası olarak birden iki üç seviye atladık kamuoyunun gözünde. Daha çok insan tanıyor, sosyal medyada takipçiniz artıyor, daha çok yerden mikrofon uzatılıyor… Sporseverlerin bu ilgisine layık olmak için çabalıyoruz. Çok mutluyuz bu durumdan.
Dünya şampiyonasında gümüş madalyayı garantilediğin anda bütün takım arkadaşların ve antrenörlerin büyük gurur yaşamıştı, bu hissiyat hedeflerini ne kadar kolaylaştırıyor?
Bir şeyin yapılabilir olduğunu görmek o şeyi yapmak için olan enerjinizi muazzam derecede artırıyor. Bunun deneyleri, kanıtlanmış verileri de mutlaka vardır. Yapılmayanı yapmaya çalışmak, bariyerleri kırmayı gerektiriyor ki İbrahim ve benim başardığımız şey buydu. Şimdi bir yol açtık, hem kendimize hem gelecek yeni nesillere. Bu büyüklükte hedefler bakın işte yapılabiliyor, bu mümkün, biz yaparız, biz yapacağız! diyor kazandığımız madalyalar. Artık kendi performansımızı sergilemek için aletin başına geldiğimizde %30-40 daha özgüvenimiz yüksek oluyor.
Takımın dışında başarılarındaki baş aktörler kimler, sana nasıl katkıları oluyor?
Hayatımın başrolünde ailem var. Ben daha çok küçükken vefat eden babama armağan edebilmek için kovaladığım başarılar, annemin, halamın, babaannemin fedakarlıklarına teşekkür edebilmek için verdiğim çabalar… Karakterimin şekillenmesinde en büyük etken aile bağlarım ve arkamdaki emekler. Sonrasında çok sevdiğim, yaşımız genç olmasına rağmen yıllardır hayatımızı paylaştığımız sevgilim. Onun sevgisi ve desteği… Camiadan ve camia dışından yakın arkadaşlarım. Yürek, emek, vicdan, sevgi her şeyden değerli biliyor musunuz? İnsanı ayakta tutan bunlar, uğruna yaşanacak olan bunlar. Gerisi geliyor bir şekilde.
İnsanların gözünde ve jimnastikte nasıl bir ‘Ahmet Önder’ yaratmak istiyorsun?
En çok önemsediğim şeylerden biri iş ahlakı. Ben sporu bırakacağım gün arkamdan şampiyon demeden önce “Adam ne çok çalışıyordu be” desinler isterim. Kıymetli gördüğüm şey bu. Çocuk yaştan beri diyetler, aşılan yollar, günde saatlerce antrenmanlar… Bunun dışında da bir hayatımız var ve esas üst seviye sporculuk burada başlıyor. Salondan çıktığınız anda salondaki gibi disiplin ve öz saygınızı koruyabiliyor musunuz? Antrenörü, takım arkadaşını, aileni kandırabilirsin. Kimse görmeden diyetten kaytarsan bir şey olmaz diye düşünebilirsin ama sen biliyorsun ya neyin ne olduğunu. İşte buna sorumluluk deniyor zaten. Sporda da, tatilde de, okulda da disiplinli biriyimdir. Beni böyle bilmeleri hoşuma gider.
Olimpiyatların ertelenmesini nasıl karşılıyorsun?
Hem hüzün hem sevinç bir arada. Bir tarafta insanlar ölüyor, hastalık kol geziyor, iç dünyanız paramparça, ailenizi ve kendinizi korumaya uğraşıyorsunuz. Bir tarafta 4 yıllık emeğiniz her an çöpe gitti gidebilir, o duygu dürtüyor. Karmakarışığız aslında sürecin başından beri. Yeni yeni salonlara dönüldüğü için bazı şeyleri idrak etmeye başlıyoruz. Ne yaşadıysak yaşadık, evde sıkıldık bunaldık belki ama sevdiklerimize bir şey olmadıysa bunun şükrünü duymalıyız. Şimdi önümüzde 1 yıl daha var. Olumlu bakmak gerek, daha çok çalışmak daha zor hareketleri denemek için fırsat.
Jimnastikte harika bir jenerasyon yakaladık ve olimpiyatlar başladığı zaman ilk kez 4 sporcu ile katılacağız nasıl yorumluyorsun?
Bunun bir parçası olduğum için gurur duyuyorum. Ülkemizin algı ve vizyonunun genişlemesi için bunlara ihtiyacı var sporda. Hani oyunlarda haritanın karanlık yerleri zaman geçtikçe açılır ya biraz onun gibi. Jimnastikte başarıyı sağlıyorsunuz, kamuoyunun daha önce ilgisini çekmeyen ya da bilmediği bölgeye işaret ediyorsunuz. Çok heyecanlıyız çok. Takım olarak da bireysel olarak da konsantre durumdayız.
Şu ana kadar senin hep başarılarını ve çalışmalarını gördük…
Sosyal hayatta ise özellikle gezi ve yemek kültürünün olduğunu öğrendim, karantina günlerde gezi olmasa bile yemek kültürünü genişletebildin mi ?
Ben kahvaltıda üstüme tanımam : ) Dünyadaki diğer kültürlerden öğrendiğim kahvaltıları evde kendim yapmaya sevdiklerime hazırlamaya bayılırım. Türk kahvaltısının apayrı bir yeri var ama yeni şeyler keşfettikçe bazılarını çok seviyorsunuz. Tatlı tuzlu dengesi, hatta yeme sıralaması her kültürde çok başka. Kahvaltıya giren bileşenlerin çeşidi, meyveler, tahıllar. Kısacası bu dönemden önce de bu hobim vardı. Karantina ile birlikte hamur işine daldık. Ahmet sen güçlü kuvvetlisin oğlum şunu yoğuruver diye başlayan süreç, ne kadar un ne kadar yumurta akı konur konusunda tartışmalara kadar geldi : )
Başarılı bir jimnastikçi olmakla beraber dünyanın birçok noktasına da seyahatler yaptın, sporun dışında bu yolculuklar sana neler kattı?
Dünyayı görmek… İçi çok dolu bir cümle. Ne kadar farklı kültürden insan tanırsanız dünyaya bakışınız, problemlere ürettiğiniz çözümler o kadar çeşitleniyor. Olaylara verdiğiniz tepkiler, sohbetlerinizdeki entelektüel seviye vs. Sporun getirdiğin faydalardan biri bu. Ben hep aileleri bunları söyleyerek çocuklarının spora başlamalarını teşvik etmeye çalışıyorum. Gezmek, görmek, öğrenmek bilgilendirir, eğitir, içinize dönüp sorgulamanızı artırır. Harika şeyler katar insana.
Sporcu otobiyografilerine meraklı olduğunu duydum. Kendini en çok hangi otobiyografilerde ve sporcularda buldun, sende en çok iz bırakan kimler oldu?
Otobiyografi değil belki ama şu son dönemdeki The Last Dance belgeselinden bahsetmezsem olmaz. İş ahlakı, çalışma ahlakı diyordum ya hani, vücut bulmuş halini izledim ve kelimenin tam anlamıyla vuruldum. Jordan’ı bir efsane olarak bilir ve severdim ama tanıyınca saygım ve sevgim katlandı. Onun dışında Sharapova’nın otobiyografisi Unstoppable’ı okuduğumda çok etkilendim. Bizim ekranlardan ya da Instagram postlarından gördüğümüz insanların arka planda neler yaşadıklarını, nasıl bir geçmişten geldiklerini öğrenmek inanılmaz şeyler katıyor bir sporcu olarak. Sporcunun geçmişini bilebilirsiniz ama o olaylar esnasında neler düşündüklerini kendi satırlarından okuyorsunuz ya işte o bambaşka kapılar açıyor. Yine bir başka tenişçi Djokovic’in Kazanmak İçin Varım kitabını okudum. Aşırı derecede etkilendim diyemem ama beslenme alışkanlıklarına dair detayları görmek ilginçti.
Hayatında jimnastik olmasaydı kendini ne yaparken bulurdun ?
Ben çocukluktan beri koltuk tepelerinden inmeyen, sağda solda atlayıp zıplayan, tırmanan bir çocuktum. Bu enerjimin iyi kanalize edilmesi gerekiyordu ve bence en doğru yola sokulmuşum ailem tarafından. Jimnastik olmasaydı belki başka bir spor dalı olurdu, sporcu olmasaydım belki enerjimin çoğunu kaybetmiş olurdum ya da olmazdım. Hayat bu bilemeyiz belki de karakterim bambaşka şekilde gelişirdi. Doktor olurdum, avukat olurdum, çiftçi olurdum, mühendis olurdum desem ne yalan söylemiş olurum ne de doğruyu…