MHK’nin kulüplerle inatlaşması, işin özünde ne yazık ki MHK’yı hala kulüplerin yönettiğinin göstergesi. Çünkü kulübün istemediği bir hakemi aylarca o takıma vermemekle, bugün kulübün eleştirdiği bir hakemi ertesi hafta tekrar maçına atamak aynı kapıya çıkıyor. MHK’nın prensiplerine, hakemin performansına, maçın zorluğuna, bir plana göre değil; kulüplerin sosyal medya hesapları ya da mensuplarının konuşmalarına göre hakem atamaları şekilleniyor.
Serdar Tatlı MHK’sinden bağımsız olarak Avrupa’dakiler gibi kurumsallığıyla, yaptırımlarıyla, plan/programıyla ideal yapının inşa edilmesi gerekliliğini çok kereler yazdım. MHK’nın Halil Umut Meler-Beşiktaş olayıyla başlayan cesur(!) yeni atama stratejisini yanlış buluyor olsak da tutarlılığı olsaydı, “Bu MHK’nın yoğurt yiyişi böyleymiş” diyebilirdik. Ancak sezon sonunda ortaya çıkan bu yeni icadın sıkıntıları mevcut.
MHK’YE SORULAR…
–Her kulübe eşit mesafede misiniz? Beşiktaş’ın Halil Umut Meler, G.Saray’ın Mete Kalkavan eleştirisinin ardından bir sonraki maçlarında aynı hakemler görevlendirilirken, benzer şekilde F.Bahçe’nin Ümit Öztürk, Antalya’nın Mete Kalkavan ve Erzurum’un Ali Palabıyık eleştirilerinde neden kulağınızın üzerine yattınız? Hafta sonu ve hafta içi olmak üzere 2 maç haftası geçti ve atamalar farklı isimler.
–Pilot uygulama olarak Beşiktaş ve G.Saray’ı seçip, futbol kamuoyuna mesaj verme misyonunuzu tamamladınız mı?
–Kamuoyu sizden ve Hawk-Eye firmasından açıklama bekliyor. VAR’daki ofsayt çizgisinde tek renk varsa, hücum ve savunma oyuncuları aynı hizadadır, yani ofsayt değildir diye bilinmektedir. F.Bahçe-Kasımpaşa maçında sadece kırmızı çizgiye rağmen nasıl ofsayt çıktığı ile ilgili bilgilendirme yapmanız gerekmez mi? Örneğin “Çizgi kalınlıkları 10 cm. olduğundan üst üste bindiğinde küçük değerler ekranda ne yazık ki gözükmüyor, aslında oyuncu 1 cm. ofsayt” gibi…
OTELDEN EVE GÖNDERİLEN ÖZDAMAR HAFIZALARDA
Kulüp tepkilerine göre MHK yönetilmeye devam ediyor tezimin örnekleri hafızalarda. Sezon ortasında birden bire ödül-ceza sistemine geçilen dönemi hatırlarsınız. Erzurum-G.Antep ve G.Saray-Antalya maçlarında VAR’da hata yapan Koray Gençerler ve Atilla Karaoğlan’ın sonraki görevleri alınmıştı. Lakin bu iki hakem gibi benzer hatayı yapan Erkan Özdamar, ceza verilmeyerek Antalya’ya maça gönderilmişti.
F.Bahçe Başkanı Ali Koç “MHK, başarısız hakemlerini görevden çekiyorsa o zaman Erkan Özdamar nasıl görev alabiliyor?” şeklinde haklı olarak dile getirince, MHK, oteline dahi yerleşmiş hakemini maça çıkmadan evine yollamıştı.
YA İÇERİDEKİ ADALET?
Kulüplerin eleştirileri baz alınarak Halil Umut Meler, Mete Kalkavan gibi isimler üst üste aynı takımların maçlarında görev aldı. Peki normalde o hafta maç sırası gelen diğer hakemlerin hakkını maddi-manevi kim karşılayacak? Öyleyse bilerek hata yapıp tepki çeksinler ki, kulüp bağırsın ve bir sonraki görevi garanti olsun.
ÇALIŞTAY ETKİSİ
Kulüpler Birliği Başkanı Ahmet Nur Çebi’nin “MHK Çalıştayı” açıklamasının ardından, yeni özerk yapı konusunda yol alındığı kulağımıza gelenler arasında. Bu kapsamda Oğuz Sarvan, Zekeriya Alp, Ufuk Özerten, Yusuf Namoğlu gibi eski başkanlarla görüşmeler yapılmış. TFF bu konuya sıcak mı bilinmez ama Serdar Tatlı ve Metin Tokat’ı sinirlendiriyor olabilir.
AMOK KOŞUCUSU
–Sezon başında gençleştirme operasyonu derken yıpratılan isimler…
–VAR ve AVAR’da hatalar…
–Birden bire ödül-ceza sistemine geçiş…
–Tüm görevlendirmelerde standartsızlıklar…
–Son haftalarda perfor mansa bakmadan aynı isimlerin görevlendirilmesi…
–Çalıştay etkisi…
Ve finalde kulüplerle inatlaşan bir MHK…
Çözümden ziyade yeni bir gerilim olacağı ve zararı hakemlerin göreceği aşikarken yel değirmenlerine savaş açan Don Kişot misali modern yönetimlerden uzak dürtü ve hırslar…
Ağrı’da vatani görevimi yaptığım askeri hastane günlerinde tıp literatüründeki bir hastalığı psikiyatri uzmanı dostum paylaşmıştı: Amok… Kötülüğe uğradığına ya da uğrayacağına inananların gözü kara şekilde, sonuçlarını hesap edemeyerek, kontrol edilemez bir öfkeyle saldırgan tavırlar sergilemesi anlamına geliyor… Ve ardından dünya klasiklerinden olan Stefan Zweig’in 1922’de kaleme aldığı “Amok Koşucusu” hikayesiyle tanışıklığım… Türkiye çok kötü MHK’lar gördü lakin ‘Amok Koşucusu’ olanını ilk kez görüyor…