Geçmişi M.Ö. 5000’li yıllara giden yani kalkolitik çağa ulaşan Alacahöyük, ilk defa W.C.Hamilton tarafından 1835 yılında bilim dünyasına tanıtılmıştı.
İlk olarak 1907 yılında Makridi Bey tarafından kazılan höyükte, düzenli araştırmalar Atatürk’ün talimatıyla 1935 yılında Türk Tarih Kurumu tarafından başlatıldı.
Hitit öncesi dönemin önemli şehirlerinden olan Alacahöyük, Hititler Dönemi’nde Hattuşa’nın gölgesinde kaldı.
Hitit dönemine ait iki büyük sfenks tarafından korunan güneydeki anıtsal giriş, iki kule arasında kalacak şekilde düzenlenmiş.
KRAL MEZARLARI
Yerleşime ait temelleri ve diğer buluntularıyla Hitit mimarlığına ve sanatına ışık tutan Alacahöyük’ün en önemli buluntuları kraliyet mezarlarıdır.
Kenarları taşla örülmüş mezarlar, ahşap hatıllarla kapatılmış, damları üzerine kurban edilen sığırların başları ve bacakları yerleştirilmiştir.
Prens ve prenseslere ait olduğu düşünülen ve Eski Tunç Çağı’na tarihlenen bu 13 mezarda, süs eşyaları, güneş kursları, geyik ve boğa heykelleri, kama, kılıç, balta gibi savaş aletleri ile pişmiş toprak, taş, altın, gümüş, tunç, bakır ve elektrondan yapılmış eserler ve süs eşyaları bulunmuştur.
ALACAHÖYÜK MÜZESİ
Alacahöyük’te ilk yerel müze, 1940 yılında açıldı.
1982 yılında ören yeri içerisindeki binasına taşınan müze, 2011 yılında yeniden düzenlendi.
1935 yılında başlayan Alacahöyük kazılarında açığa çıkartılan eserler, kazı başkanlarının adlarının verildiği salonlarda sergileniyor.
Alacahöyük kazısı, Türkiye’nin ilk ulusal kazılarından biri.