Başta adı içinizi ısıtıyor; ‘Sonsuz Şükran Köyü’. Sonra merak ediyor, araştırmaya koyuluyorsunuz. Konya merkeze yaklaşık 100 kilometre uzaklıktaki bu köye, uçak, otobüs, tren gibi pek çok farklı şekilde ulaşmak mümkün. Ben kışın tam da ortasında, Anadolu’yu trenle gezme fantezisine sahip olanlardanım. Tabii tren derken yüksek hızlı trenden (YHT) bahsediyoruz. 5 saatlik tren yolculuğundan sonra Konya’da, oradan da arabayla yaklaşık 50 dakikada Hüyük’teyim. 10 dakika sonra da Sonsuz Şükran Köyü’nde…
Geçmiş mi, gelecek mi?
Köye yaklaşırken burayı çevredeki diğer yerleşimlerden farklılaştıran atmosfer hemen hissediliyor. Kimi iki, kimi tek katlı kerpiç evlerin araziye olan uyumu, uzaktan bile göze çarpıyor. Köye varıp arabadan inince de bir solucan deliğinden geçerek paralel evrene ışınlandığınızı zannediyorsunuz. Ancak bindiğiniz zaman makinesiyle geçmişe mi yoksa geleceğe mi gittiğinizi anlamanız pek mümkün değil. Zira köydeki kerpiç evler Selçuklu mimarisinin izlerini taşırken köy meydanına, sokaklara ve evlerin bahçelerine yerleştirilen modern sanat çalışmaları kafanızı karıştıyor.
Köyün meydanında ziyaretçileri ‘Dört Uygarlık Çeşmesi’ karşılıyor. Etkileyici görüntüsüyle hemen dikkati çeken çeşmede, farklı dört sembol ve dört de çeşme var. Heykeltıraş Serap Gümüşoğlu imzalı eserde, bu topraklarda yaşamış Hitit, Roma, Selçuklu ve Osmanlı’nın sonsuzluk sembolleri mevcut. Köyün kurucusu yazar, yapımcı ve yönetmen Mehmet Taşdiken “Aslında çeşmeler farklı olsa da su aynı su” diyerek kadim coğrafyadaki kültürel çeşitliliğe ve hafızaya dikkat çekiyor.
Köyün girişinde göze çarpan bir diğer şey de ‘Büyük Ustalar Çınarlığı’. Türkiye’nin hayatını kaybetmiş, kültür-sanat alanındaki simge isimleri için oluşturulan bu çınarlıkta, Yıldız Kenter’den Ara Güler’e, Neşet Ertaş’tan Yaşar Kemal’e, Cengiz Aytmatov’dan Halil İnalcık’a kadar yüze yakın duayen adına dikilmiş bir çınarlık var. Köyün mimarı Taşdiken, ustalar adına mezar taşını andıran bir de anıt diktiklerini belirterek “Hepsinin isimlerini burada yaşatmak istiyoruz” diye konuşuyor. Köyün neredeyse tüm sakinleri, aralarında müzisyenler, ressamlar, heykeltıraşlar ve oyuncuların da olduğu sanatçılardan oluşuyor. Hatta civar sakinleri köyü ‘Sanatçı Köyü’ diye de biliyor. Köyde, besteci Ali Osman Erbaşı, oyuncu Nilüfer Açıkalın, yönetmen Orhan Oğuz, modacı Cemil İpekçi, senarist Necati Şahin ve İtalyan yönetmen Roberta Ferrari gibi pek çok ünlü ismin evi var. Köyde şu an yaklaşık 40 kadar hane bulunurken, yeni inşa edilenlerle birlikte bu sayının 50’ye çıkması planlanıyor.
Ancak bu köy, sanatçıların yazın ya da dönem dönem kaldıkları ‘ikinci bir ev’ olmaktan ziyade, bir ‘ortak yaşam ideali’ni gerçekleştirmek üzerine kurulmuş yaşayan bir yer. Artık kışın da faaliyette olan atölyeleriyle köy canlı ve cıvıl cıvıl! Üstelik etrafı kalın duvarlarla da çevrili değil. Bu ‘deneyim’i yaşamak isteyen herkese kapıları açık… Türk-Alman ilişkilerinde önemli faaliyetler yürütmüş köyün sakinlerinden Çiğdem Akkaya, “Buranın yaşayan ve ilham veren bir köy olması için elimizden geleni yapıyoruz. Ortak bostanlarımızdan mahsullerimizi topluyoruz. Uzun sofralar kurup, beraber yemekler yiyip hep birlikte bayramları kutluyoruz. Gençlerin ve özellikle de çocukların burada olmasını çok önemsiyoruz” diye anlatıyor burayı.
Yapmadan dönmeyin
◊ Sonsuz Şükran Köyü ve civar köylerde en çok yetiştirilen ürünlerden biri çilek. Hüyük çileği çok aromalı ve yediğiniz anda farkı hissettiriyor. Tatmadan dönmeyin.
◊ Selçuklu döneminden kalma 1289 yapımı Çavuş Camisi, ahşap direkleri, ahşap pencereleri ve kalem işçiliğiyle döşeli ahşap tavanlarıyla görülmeye değer.
◊ Yolunuz düşerse, Selçuklu dönemi taş ve ahşap işçiliğinin, Türk mimari tarzının en güzel örneklerinden biri olan, 1299 yapımı, Beyşehir’deki Eşrefoğlu Camisi’ne mutlaka gidin.
Kendisi kadar çevresi de güzel
◊ Isparta’nın Şarkikaraağaç ilçesine komşu olan bölge, rakımının yüksek olması nedeniyle de Konya merkezden daha ılıman bir iklime sahip.
◊ Yazın yayla havasında olan Sonsuz Şükran Köyü, serin iklimiyle doğa yürüyüşleri için de elverişli.
◊ Köydeki iki küçük gölete ek olarak, muhteşem Beyşehir Gölü de tam karşınızda sizi selamlıyor.
◊ Yazın serinlemek isteyenler, Beyşehir Gölü’ndeki Karaburun Plajı’nda suyun tadını çıkarıyor. Geçen yıl faaliyete geçen plaj, doğal koyları ve eşsiz manzarasıyla yaz-kış görülmeye değer.
◊ Köyde bu yıl, sadece sanat filmlerinin gösterileceği bir cep sinemasının faaliyete geçmesi planlanıyor.
◊ Köy evlerinde kerpiç ve ahşap gibi doğal malzemeler kullanılıyor.
◊ Kışın iç ısıtma kuzine sobalarla sağlanıyor. Kerpiç evlerde uyku kalitesi, şehirdeki beton evlerinizde uyuduğunuzun çarpı 100!