Muğla dendiğinde akla hemen Bodrum, Marmaris, Dalyan, Datça, Köyceğiz ve Fethiye gibi tatil cennetleri geliyor. Dağla denizi, tarihle yerel zenginlikleri birleştiren yörelerin doğal cazibesini taşıyan bu yerler, her yıl dünyanın dört bir yanından yüz binlerce hatta milyonlarca yerli ve yabancı turisti çekiyor. Ancak nedense küçük, sempatik ve kendi halindeki eski Muğla, çoğu zaman göz ardı ediliyor. Oysa Ege’ye özgü karakteriyle Anadolu şehirlerinin nostaljik bir örneğini temsil eden Muğla’nın kalbinde bir hazine saklı: Saburhane Mahallesi ya da bir diğer ifadeyle ‘eski Muğla’. Şehrin doğusunda, Asar Dağı’nın hafif eğimli eteklerine dağılmış küp şekerleri anımsatan beyaz badanalı evleriyle bu dünya güzeli mahalle, Muğla’nın belleğinde bir zaman yolculuğuna çıkmak için biçilmiş kaftan. Bu nedenle de fazlasıyla görülmeye, keşfedilmeye değer.
Çok kültürlü geçmiş
Muğla ve çevresindeki en eski yaşam izleri, MÖ 3000’lere dek uzanıyor. Geçmişte Karia uygarlığının önemli bir parçasını oluşturan yöre, Yunan anakarası ve Ege adaları ile Anadolu arasında sayısız göçe sahne olmuş. Tarih boyunca çok farklı halkları Karia adı altında aynı potada eriten bölge, Osmanlı döneminde de çokkültürlü kimliğini korumuş. Türk ve Rum mahalleleri asırlar boyu yan yana, iç içe barış içinde yaşamını sürdürmüş. Saburhane Mahallesi de Müslüman ve Hıristiyan ahalisiyle birlikte farklı kültürlerin zenginleştirdiği yerlerden olmuş. 1923’teki Mübadele sonrası gayrimüslim ahalisine veda etmek zorunda kalan mahalle, Yunanistan’dan gelen Türk göçmenlere kucak açmış. Saburhane’nin yeni sakinleri, eski zanaatlara sahip çıkmış. Değirmencilik, semercilik, kireççilik, fırıncılık, terzilik, yorgancılık ve ahşap ustalığı yeni ellerde, yeniden değer kazanmış. Günümüzde bu mesleklerin çoğu kaybolmuş ya da kaybolmaya yüz tutmuşsa da yaşatılanları da yok değil. Öte yandan Saburhane’nin hâlâ eski günlerdeki küçük bir Ege kasabası havasını koruyor olması mucize gibi…
Gaudi’ye selam
Bir zamanlar Saburhane’nin ortasından geçerek mahalleye hayat veren Kara Muğla Deresi’nin yerinde artık yeller esiyor. Yaz aylarında tamamen kuruyup yok olan derenin yaydığı serinliğe tanık olamasam bile, su yatağını takip ederek Saburhane Meydanı’na ulaşıyorum. Çocukluğumuzda kalmış bir kasaba fotoğrafını çağrıştıran meydanın en güzel süsü, dağın yamaçlarını süsleyen Saburhane evleri…
Fotoğrafı tamamlayan tek tük kavak ağaçlarıyla; kahvehaneleri, berberleri, eskicileri ve bakkal dükkânlarıyla; şimdilerde ara sokaklara sığınmış meslek erbabının mekânlarıyla Saburhane Meydanı, hâlâ bu tarihi mahallenin can damarı. Asırlara meydan okuyan yaşam izleriyle dolu ahşap kapıları, hâlâ zarafetini hissettiren saçak bezemeleri, kim bilir üst üste kaç kat atılmış kireç boyalı bembeyaz evleri keşfetmek için yapılabilecek en iyi şey sokak aralarına dalmak. Mahallenin bir-iki katlı evlerine bakarken ilk dikkatinizi çekecek detay, iç mekânların, pervazların, merdivenlerin, avluların ve bahçe duvarlarının eskiliği kadar, itinayla yapılmış boyası olacak. Beyaz gövdeli, kırmızı kiremit çatılı evlerin en güzel süsü Muğla’ya özgü bacalar. Anadolu’da benzerine hiçbir yerde rastlanmayan bu bacalar, bir sanatçı titizliğiyle Saburhane evlerine yerleştirilerek Barselona’yı zenginleştiren Gaudi mimarisine mütevazı bir selam çakıyor.
Çarşı pazar halleri
Saburhane’nin sürprizli sokaklarına doğru yol alırken etnografya müzesini andıran dükkânlar ve evler, fotoğraf meraklıları için cennetten farksız. Sinemasal görüntülerle dolu yarım saatlik doyurucu bir yürüyüşten sonra, oksijen yüklü hava ve etrafınızı saran güzellikler sizi acıktırırsa yokuş aşağı yollanıp bir solukta Tarihi Muğla Çarşısı’yla buluşabilirsiniz. Çarşıda terziler, giyim mağazaları, helvacılar, gazozcular, dondurmacılar ve köfteciler arasında gezinirken, esnaf lokantalarına mutlaka rastlayacaksınız. Genellikle pazar günleri kapalı olan lokantalar, en zengin yemek çeşitlerini perşembe günleri sunuyor. Çünkü o gün Muğla’da pazar kuruluyor.
Yaklaşık 30 yıldır kurulan bu açık hava pazarı, sebze, meyve ve otların çeşitliliğinin yanı sıra renkli görüntüleriyle de yörenin ilgi odağı. Şehrin tam göbeğinde, civar köylerden gelenler ürünlerini satıyor. Marmaris ve Bodrum başta olmak üzere civardaki yerleşimlerden gelen turistler, bu pazarı kaçırmıyor. Burada mevsiminde Muğla’ya özgü Beylerce üzümü, yayla kavunu ve mor domates de var. Taze Ege otları, dağ mantarları, bergamot, bal, badem, biber, yeşil zeytin, zeytinyağı, keçi sütü ve testi peyniri ilgi gören ürünlerden…