Haber : GÜRKAN DEMİRTAŞ – Kamera: FATİH NAZIM EFE
Ankara Barosu’nun sonbaharda yapılacak seçiminde aday göstereceği lider adayını belirlemek için ön seçim yapmaya hazırlanan Demokratik Sol Avukatlar Kümesi’nden aday adaylığını açıklayan Şenal Sarıhan, “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın’ diye bakamayız. O yılan hepimizi sokabilir. O yılandan hepimiz ziyan görebiliriz” dedi.
Ankara Barosu seçimlerinin ekim ayında yapılması bekleniyor. Ankara Barosu’nun geçmiş devirlerdeki liderlerini çıkaran Demokratik Sol Avukatlar Kümesi, lider adayını belirlemek üzere 2 Haziran’da ön seçim yapacak.
Avukat Şenal Sarıhan da ön seçimde, Demokratik Sol Avukatlar Kümesi’nin lider adayı olabilmek için rakipleriyle yarışacak.
Şenal Sarıhan, aday adaylığı sürecine ait ANKA Haber Ajansı’na şunları söyledi:
“Öğretmen kökenli bir avukatım. Öğretmenken öğrencilerimle birlikte hukuk fakültesine kayıt olarak hukuku bitirdim fakat temel olarak sosyoloji eğitimi görmek üzere bir isteğim vardı ikinci bir eğitim olarak. Lakin Türkiye’nin içinde bulunduğu şartlar, tam öğrenciyken; 68 neslindenim. 12 Mart’ın o ağır darbe periyodunda tutuklandım. Üç yıl kadar tutuklu kaldım. Okulumu, çıktıktan sonra bitirdim. Okulu bitirdim ve birebir vakitte evlendim. İstanbul’daydı yaşantım. Fatsa’ya eşimle birlikte geçtik. Fatsa’da daha sonra İnebolu’da staj yapmak için uzunca vakit imkan bulamadım. Ayrıyeten, birtakım pürüzlerle de karşılaştım, staja başlamak için. Ankara’ya eş durumundan atandık. Farklı ayrı yerlere sürülmüştük iki öğretmen olarak. Ankara’ya geldikten sonra sayın Halit Çelenk’in yanında avukatlığa başlamak istedim lakin ne yazık ki o sırada Halit Beyefendi TÖB-DER avukatıydı ve TÖB-DER dağıtılmış durumdaydı. Bana Emin Bedel’le çalışmamı önerdi. Avukat Emin Bedel’in stajyeri olarak avukatlığa başladım. Bizim devrimizde iki yıllık staj kelam konusuydu. İki yıl staj yaptım ve uzun mühlet de avukat Emin Bedel’le birlikte yalnızca siyasi davalarda avukat olarak vazife yapma kararıyla hareket ettim. Kendi geçmişim, kendi yaşadıklarım, harika periyotların adalet hissini büsbütün ortadan kaldırışı fakat adalete ulaşmak için avukatların rolünün ne kadar değerli ve kıymetli olduğunu kavramam, seve seve hukuku bitirmeme ve hukuku bitirdikten sonra da bilhassa siyasi davalarda çalışma konusundaki kararımı uygulamama imkan verdi. Siyasi davalar birebir vakitte idari davalar doğururlar. Bizim başladığımızda Danıştay vardı. Şimdi idari mahkemeler yoktu. Evvel Danıştay’da sonra yönetim mahkemelerinde genel olarak harika devirlerden ziyan görmüş olan; haksız tutuklamalar, haksız misyondan alınmalar… Bu kısımların davalarını izledim.
“GENÇ ARKADAŞLARIMIN DAVETLERİNE DA UYARAK BUNU BİR MİSYON, BİR SORUMLULUK HİSSEDEREK ADAY ADAYI OLDUM”
Bir sekiz yıllık emin Değer’le… Ustamdır ve çok yararlandım. Hürmetle anıyorum kendisini. Daha sonra bağımsız olarak avukatlık yapmaya başladım kendi başıma. Fakat bu kendi başınalık hiçbir vakit kendi başına olmadı. Daima örgütlü çaba içinde yer aldım öğretmenken TÖS ve TÖB-DER’de; avukatlığa başladıktan sonra da avukat örgütümüz olan Çağdaş Hukukçular Derneği’nde ki kapatılmıştı 80’li devir geldi çabucak gerisine. O periyotta derneğimiz kapatılmıştı ama biz adeta örgütlü üzere ceza avukatları sıkıyönetimlerde misyon yaptık. Sıkıyönetimin kaldırılmasından sonra da 90’lı yıllarda 8 yıl, Çağdaş Hukukçular Derneği’nin yine kurulma çalışmalarına katılarak, 8 yıl da genel başkanlığını yaparak örgütümüz içinde sorumluluk almaya çalıştım. Bu ortada baromuzla bağımız hiç kopmadı. Baronun, insan hakları merkezinin kurulması, bayan hakları merkezinin kurulması… O vakitler komite ismiyle anılıyordu. Daha sonra merkeze dönüştü. O çalışmalarda yer aldım. Türkiye Barolar Birliği’nin TÜBAKOM ismiyle kurduğu bayan kurulunun ikinci başkanlığı Ankara’daydı. Ankara’da onun başkanlığını yaptım. Baromuzun disiplin heyetlerinde misyon yaptım. Yıllarca baronun farklı kurullarında sorumluluk almaya, vazife yapmaya çalıştım. Ülkemizde OHAL durumu kolay kolay kalkmıyor biliyorsunuz. 80’den sonra 90. 90’dan sonra bilhassa 2015’te Türkiye’deki bu kalkışmanın gerisinden ortaya çıkan ismi konulmamış fakat fiilen OHAL durumu konusunda da bir periyot milletvekili olarak arkadaşlarımla birlikte bilhassa hukuk alanında ve insan hakları alanında çalışma gayretinde bulundum. Uzun mühlet bir bayan derneğinde 17 yıl mühletle genel lider olarak misyon yaptım. Şu anda da 29 Ekim Bayanları Derneği’nin Genel Bakanlığı’nı yapıyorum. Milletvekilliğimin bitmesinden sonra eski derneğimin yaşadığı aksilikler üzerine orada çalışmak yerine yeni bir dernek kurmak kararı aldık. O dernekte hala 46 yerde örgütlüyüz. Bayanın insan hakları alanında uğraş verdim. Temel olarak bir insan hakları ve bayanın insan hakları aktivistiyim. Şuna inanıyorum Türkiye’de hukuk, fakat insan haklarına dayalı bir hukuk olarak gelişebilirse Türkiye’de adalet sisteminden herkesin, bütün bir halkın yararlanması imkanlı olacaktır. Hayli meslekte yol almış bir arkadaşınızım. Sizlerle daha çok Sivas Katliamı davasında karşılaştık. Onun da 30. yılına hakikat gidiyoruz. Bunun da vakit aşımından düşmemesi konusunda uğraş ediyoruz ve diyoruz ki ‘Bu bir insanlığa karşı hatadır. İnsanlığa karşı cürümlerde vakit aşımından yararlanılamaz.’ Yeni katliamlar olmaması, ülkemizde barışın olması, ülkemizde adaletin olması; adaletsiz olan bir toplumda birebir vakitte yoksullukta tırmanır. Bu sebeple yoksulluğun da olmaması konusunda hukukçulara çok misyon düştüğü inancı içindeyiz. Bu inançla, dediğim üzere genç arkadaşlarımın, ‘Hocam birlikte gayret verelim. Baro başkanlığı aday adaylığını, bizimle birlikte yürütün’ davetlerine da uyarak, onların da istemleri doğrultusunda bunu bir misyon, bir sorumluluk hissederek aday adayı oldum.
“BİR AZAP RAPORUNUN YAYINLANMAMIŞ OLMASININ, SON DERECE VAHİM OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORUM”
Ankara Barosu, başşehir barosudur ve yıllarca benim de tanıklığımda hukuk alanında, kendisine düşen bütün sorumlulukları yerine getirmeye çalıştı. Bütün liderlerimiz, ellerinden geldiğince; bilhassa Çağdaş Hukukçular Derneği ve öbür hukuk yapılanmalarının Türk Hukuk Kurumu, Özgürlükçü Avukatlar Grubu… Bunların da taleplerini dikkate alan bir çalışma yürütmek için bir gayret gösterdi. Bu sebeple ben verilen bütün emeklerin bedelli olduğu niyetindeyim. Son yaşanan olayda, bu olay benim bildiğim kadarıyla; bir azap raporunun yayınlanmamasına ait olarak ortaya çıkmış olan bir tartışma. Vahim nokta budur. Vahim olan nokta, baro idare heyetinden bir azap raporunun yayınlanması konusunda kendini özgür hissetmemeleri arkadaşlarımızın ve bunun yayınlanması için ortak bir karar varmamış olmalarıdır. Artık şudur insan haklarından yana olmak, siz hak ihlaline uğrayan insanın ideolojik yapısına bakmazsınız. Siz, hak ihlaline uğrayan insanın etnik kökenine bakmazsınız, cinsiyetine bakmazsınız, ırkına bakmazsınız, onun farklı siyasi görüşten olup olmadığına bakmazsınız. İnsan hakları demek, insan onurunu korumak demektir. İnsan onurunu korurken de amasız, fakatsız bizim; bilhassa de adaleti sağlamakla sorumlu olan, adaleti sağlayacak olan sac ayağının en değerli ayağı bence savunma ayağı. Bu ayağın çok dik durması gerekir. Onun aksaması, bütün bir adalet sistemini aksatır. Ben olayın çok vahim olduğunu düşünüyorum. Bir azap raporunun yayınlanmamış olmasının, ona sahip çıkılmamasının son derece vahim olduğunu düşünüyorum.
“BU OLUMSUZ KARARDA HİSSESİ OLAN ARKADAŞLARIM UMARIM ÖZELEŞTİRİ YAPACAKLARDIR YA DA YAPMIŞLARDIR. ŞAYET YAPMAMIŞLARSA ONLARI ÖZELEŞTİRİ YAPMAYA DAVET EDERİM”
Şöyle bakmak gerekir: ‘Yani bana dokunmayan yılan bin yaşasın’ diye bakamayız. O yılan hepimizi sokabilir. O yılandan hepimiz ziyan görebiliriz. Ben daima şunu düşündüm: ‘Öğretmen kökenliyim. Öğretmenlik büyük bir talihtir. İnsanı yoğurursunuz. Onu biçimlendirirsiniz. Ona, insan olmaktan dolayı ne kadar onur duyması gerektiğini ve liderlerinin insanlık onuruna da insan oluşuna hürmet duyması gerektiğini öğretirsiniz.’ Ama avukatlık çok daha değerlidir. Bunu yapmayanlara karşı insanı savunan, insanı koruyan bir meslektir avukatlık mesleği. Hangi tıp haksızlık olursa olsun hiç kimseye, hiçbir formda ayırım yapmaksızın onun yanında durma ve onun hakkını savunma üzere bir vazifedir. Çok onurlu bir vazifedir. Avukatlara da insan olma misyonunu ve sorumluluğunu verirken bizim bir de bu niteliklerimizi yükselten bir vazifedir. Bu yanıyla baromuzdaki bu olumsuzluk, çok üzücü. Bu olumsuz kararda hissesi olan arkadaşlarım umarım özeleştiri yapacaklardır ya da yapmışlardır. Şayet yapmamışlarsa onları özeleştiri yapmaya davet ederim.
“İŞÇİ AVUKATLIĞIN’ ÖNÜNE GEÇECEK BİR SİSTEMİ İNŞA ETMEK ÜZERE ÖNEMLİ ÇALIŞMALAR YAPMAYA ÇALIŞIYORUZ”
“HERKES BİRBİRİNİ KUCAKLASA LAKİN EŞİT ŞARTLARDA KUCAKLASA VE BİRLİKTE YÜRÜSE DİYE DÜŞÜNÜYORUM. BU TÜRLÜ BİR BİRLİK DAVETİNİ DA İLETMEK İSTERİM”
Demokratik Sol Avukatlar Kümesi’nde 10’a yakın aday adayı arkadaşımız var. Genç arkadaşlarımız, tecrübeli arkadaşlarımızdır, herkes birinci günden itibaren bir tecrübe, bir müşahede kazanır. Bizim hepimizin ortaklaşa, birbirimizle sandıkta yarışmak yerine bir masa etrafında toplanıp hangi arkadaşımız bu işi ya da hangi arkadaşlarımız bu işi hangi birlikteliklerle, hangi kolektif kavrayışlarla yürütebilir? Keşke buna karar verebilecek bir durumda olsak diye düşünüyorum. Birlikte olabilsek diye düşünüyorum. Herkes birbirini kucaklasa lakin eşit şartlarda kucaklasa ve birlikte yürüse diye düşünüyorum. Bu türlü bir birlik davetini da iletmek isterim.”
