Dışişleri Bakanlığı’nın tepki açıklamasında, Avrupa Birliği’nin (AB), “Türkiye’yi Kıbrıs konusunda tek taraflı adım atmakla suçlamasına” yönelik eleştiriler ağır basarken, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın önerdiği Doğu Akdeniz Bölgesel Konferans çağrısı yinelendi.
ORTAK MENFAAT
Gümrük Birliği’nin (GB) güncellenmesi, Türk vatandaşlarına vize muafiyeti ve düzensiz göçmenler için Türkiye’ye mali yardımın hızlandırılması gibi konuları içeren Türkiye-AB 18 Mart 2016 tarihli mutabakatın güncellenmesine atıf yapılan son bölümde şöyle denildi: “Türkiye-AB 18 Mart Mutabakatı’nı oluşturan tüm konuların önkoşulsuz olarak ve bu konulardan birinin diğerinin koşulu haline getirilmeksizin güncellenmesine dair çalışmanın bir an önce başlatılması, ortak menfaatimize olacaktır. Bu aynı zamanda, Avrupa’da ve ötesinde karşılaştığımız ortak sınamalarımızın aşılmasına da hizmet edecektir. Her zaman söylediğimiz gibi AB dürüst arabulucu rolünü üstlenmeli, ilkeli, stratejik ve aklıselimle davranmalıdır.”
POZİTİF GÜNDEM
Açıklamanın ilk paragrafında ise dönem başkanı Almanya ile dönem başkanına destek veren ülkelerin diyalog ve temas çabalarına rağmen bir-iki ülkenin dar siyasi hesapları nedeniyle Türkiye-AB ilişkilerinde henüz pozitif gündem yaratılamadığı ve AB’nin hiçbir yararı olmayan kısıtlayıcı önlem alma arayışından çıkamadığı vurgulandı. Ankara’nın “bir-iki ülke” tanımıyla özellikle “Fransa ve Yunanistan ikilisini” kastettiği bildirildi.
‘AB, KIBRIS TÜRK HALKINI VE İRADESİNİ GÖRMEZDEN GELDİ’
Yunanistan’ın Ege denizinde göçmenleri geri itmesi eylemlerine Frontex’in dahil olmasını “AB için yüz kızartıcı” olarak tanımlayan Dışişleri Bakanlığı, AB’ye yönelik en sert tutumu Kıbrıs, Doğu Akdeniz ve Ege konularında gösterirken, alınan kararları reddettiğini vurguladı. Açıklamada özetle şöyle denildi: “AB, Kıbrıs Adasının ortak sahibi olan Kıbrıs Türk halkını ve iradesini görmezden gelmiş, kendisini Kıbrıs meselesi ve Kapalı Maraş konularında GKRY’nin dayatmasına mahkûm etmiştir.
ADİL VE KALICI ÇÖZÜM
AB artık, Kıbrıs meselesine Ada’daki gerçekler temelinde adil, kalıcı ve sürdürülebilir bir çözüm bulunmasını engellemeye matuf bu tutumundan vazgeçmelidir. Kıbrıs Rumlarının Kıbrıs Türkleriyle bir şekilde bir araya gelerek Doğu Akdeniz’de gerginliğe neden olan hidrokarbon kaynakları ve bunların gelirlerinin paylaşımı konusunu ele almaya başlamaları ve çözüm yolunda somut adımlar atmaları en sağlıklı çıkış yoludur. Esasen, Doğu Akdeniz bölgesel konferansı da bu açıdan bir fırsattır. Doğu Akdeniz’de ülkemizin ve KKTC’nin meşru hakları kararlılıkla korunmaya devam edilecektir.”
