Diyarbakır’da İslam aleminin 5’inci Haremi Şerifi olarak kabul edilen tarihi Ulucami’nin bitişiğinde bulunan Mesudiye Medresesi’nde mekanik ve sibernetik bilimin babası olarak kabul edilen İsmail Ebül İz bin Rezzaz (El-Cezeri) tarafından yapılan ve dönebilen iki sütunce hala ayakta. Dicle Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi ve İç Kale (Amida Höyük) Artuklu Sarayı Kazı Başkanı Prof. Dr. İrfan Yıldız, 1198 yılında yapımına başlanan ve 1223 yılında tamamlanan Mesudiye Medresesi’ndeki bu dönen sütuncelerin o dönem İslam medeniyetinin geldiği noktaya işaret ettiğini söyledi. Söz konusu dönen sütuncelerin olası bir deprem veya mimari yapıda meydana gelebilecek kaymalara karşı haber vermesi için yapıldığını ifade eden Prof. Dr. Yıldız, sütuncelerden birinin 1975 Lice depreminden dolayı kısmen hasar gördüğünü kaydetti. Prof. Dr. Yıldız, şöyle konuştu:
“Diyarbakır Mesudiye Medresesi, Diyarbakır’ın ilk üniversitelerinden biridir. Artuklu döneminde 1198 yılında yapımına başlanmış, Nasrettin Mahmut döneminde devam etmiş, Mesut döneminde tamamlanmıştır. Diyarbakır’da mollalık unvanının verildiği tek medresedir. Diyarbakır Mesudiye Medresesi günümüzde yazma eserleri müzesi olarak kullanılmaktadır. Medrese, Anadolu’nun önemli medreselerinden biridir. Ama mimari özelliklerinin yanında özellikle avludaki mihrabın iki yanında yer alan ve dönen sütunce olarak adlandırdığımız sütunceleriye önemlidir. Bu sütunceler muhtemelen ünlü İslam bilgini ve medresenin inşa edildiği dönemde Diyarbakır’da yaşayan El- Cezeri tarafından yapılmıştır. El- Cezeri şu anda kazısına devam ettiğimiz Diyarbakır İçkale Artuklu Sarayında 25 sene yaşamıştır.
Sütuncelerin özellikleri nelerdir. Sütuncelerin en önemli özellikleri yapıda herhangi bir kayma olduğu zaman, bir depremden dolayı veya başka bir nedenden dolayı bir kayma olduğu zaman bunu haber veriyor olmalarıdır. Soldaki sütunceye baktığımız zaman, dönüyor, herhangi bir sıkıntı yok. Bu sütunceler yaklaşık 797 yıldır dönmeye devam ediyor. Ama sağdaki sütunceye baktığımız zaman, sağdaki sütuncede bir problem olduğunu, iyi dönmediğini görüyoruz. Diyarbakır’daki yaşlılardan öğrendiğimize göre 1975 Lice depreminden sonra, yapıda bir hasar meydana geldiğinden dolayı, o günden beri bu sağdaki sütunce iyi dönmüyor. Tabii böyle bir sistemin o dönemde yapılmış olması aslında İslam medeniyetinin teknik açıdan ulaştığı seviyeyi göstermesi bakımından önemlidir. O da özellikle El- Cezeri gibi bir bilim adamının sibernetik babası olan bir bilim adamının Diyarbakır’da yaşamış olmasından kaynaklanıyor. Muhtemelen onun uyguladığı bir sistemdir. Kendisinin zaten Ulu cami avlusunda da güneş saati bulunmaktadır.”