Eğer radyasyonun etkilerini azaltma konusunda daha başarılı yöntemler geliştiremezsek, astronotlar uzayda uzun bir süre kaldıklarında kardiyovasküler hasar alma riski altında bulunuyorlar. Frontiers of Cardiovascular Medicine dergisinde yayımlanan makaleye göre, uzun uzay uçuşları sonrasında miyokardiyal tekrar modelleme adı verilen bir süreç ile kalp kaslarının sert, lifli fiberlerle değişmesi anlatılıyor.
Radyasyonun insanlar üzerinde iyi olmayan etkileri olduğu zaten biliniyor. Ancak araştırmaya göre uzay araçlarına daha fazla kalkan katmanları eklemek tam anlamıyla bir çözüm olmuyor. Araştırmada belirtildiği üzere astronotların kalp sorunlarından kaçınmak için kullanabilecekleri radyo-koruyucu bileşikler bulunsa da, henüz bunların hiç biri kullanım için onaylanmış değil. Ancak gelecekte çok önemli bir hale gelebilirler.
Güneş patlamalarından gelen yüklü parçacıklar ve kozmik ışıklar, vücudumuzdaki moleküller ile etkileşime girerek serbest radikaller oluşturuyor ve anormal kimyasal tepkimeler başlatıyor. Bu da hücrelerimizin yapısına hasar veriyor ve DNA’nın yanlış çalışmasına sebep olarak mutasyon geçirmesine, bunun sonucu olarak da dokuların bozulmasına ve organ iflasına sebep olabiliyor. Örneğin kalbin genel boyu ve şekli değişerek normal işlevlerinin aksamasına ve kalp krizine sebep olabiliyor.
Bu yüzden araştırmacılar, gelecekte düzenlenebilecek uzun süreli uzay yolculukları için şimdiden hazırlanılması gerektiğini düşünüyorlar ve uzayın zararlı etkilerini azaltacak veya ortadan kaldıracak yöntemlerin geliştirilmesi için özel laboratuvar yöntemleri kullanılması gerektiğini savunuyorlar. Laboratuvarlarda özel yöntemlerle yapılacak olan testler ile yapılan gözlemler sayesinde, radyasyona ve etkilerine karşı daha iyi savunma yolları geliştirilebileceğini belirtiyorlar.