2010’lardaysa Avrupa futbolunda Ronaldo-Messi çağı yaşandı. Son 10 Altın Top’un 10’u, son 10 Devler Ligi kupasının da altısı bu iki uzaylı adam ve arkadaşlarına gitti. 2020 yazı itibariyle futbolda yeni bir çağın ayak seslerini duyuyoruz sanki. Ödüllerin daha homojen dağılacağı, Bayern Münih’in müzesinin biraz daha zenginleşeceği, Premier
BARCELONA-REAL MADRID: ARTIK BU SPORUN ZİRVESİ DEĞİL
Geçtiğimiz Mart ayıydı. Madrid’deki El Clasico, The Guardian’ın meşhur canlı anlatım sayfasından aktarılıyor ve yorumlanıyordu. Birkaç İngiliz sporseverin bu maçın canlı anlatımda yer almasına anlam verememesi üzerine, Guardian ekibi şöyle bir açıklama yaptı: “Kabul edin ya da etmeyin, yeryüzünün en büyük futbol hadisesi bu.” Evet belki bir süredir böyleydi, özellikle de Messi-Ronaldo çağında El Clasico’nun lezzeti bambaşkaydı. Ancak görünen o ki, 15 yıl sonra ilk kez Messi-Ronaldo’suz bir El Clasico bekliyor bizi 25 Ekim’de. Bundan daha kötüsü, belki de yakın geçmişin en problemli ve en zayıf Barcelona’sı hazırlanıyor yeni sezona. Real Madrid menajeri Zidane, HakimiReguilon-Gareth Bale gibi futbolcuları ihtiyaç duymadığı için satma/kiralama lüksüne sahipken, Ronald Koeman şu anda muhtemelen ilk lig maçında kulübeyi tamamlayabilmek için La Masia’yı inceliyor dikkatle. Ben geçtiğimiz Mart’ta Madrid’de oynanan El Clasico’da da farklı bir sonuç çıkabileceğini düşünüyordum ama Zidane’ın ekibi henüz hazır değildi buna. Önümüzdeki 2 ayda çok ekstra gelişmeler olmazsa, Real’le Barcelona arasında yakın geçmişin en büyük güç farkıyla çıkılacak sanırım El Clasico’ya.
ATLETICO-GRANADA: GEÇİŞ SANCILARININ SONU
Evet, bu müsabakanın profili diğerlerine göre biraz düşük kalıyor. Ama bu oyunu ‘0-0 bitmiş Lecce-Cagliari maçının tekrarı’nı izleyecek kadar seviyorsanız, La Liga’daki ilk sezonunda Avrupa bileti almış Granada’ya da içten içe bir sempatiniz vardır muhakkak. Üstelik bu maç, uzun Avrupa macerası nedeniyle daha fazla dinlenecek Atletico Madrid’in sahalara döneceği müsabaka. Sanırım Simeone’nin 10 yıllık Atletico serüveninde en zorlu yılı, geçtiğimiz sezondu. Godin, Juanfran, Griezmann gibi yapıtaşlarının ayrılığından sonra Simeone yepyeni bir ekip yarattı ve çok doğaldır ki bu yeni grubu kendine inandırması, stiline adapte etmesi zaman aldı. Dünyanın çalışılması belki de en zor teknik adamı Simeone. Herkesin sahada küçük birer Simeone olmasını istiyor, savunma yapmayan santrforun bile yeri yok onun düzeninde. 2019-20’de bir geçiş sezonu yaşandı lâkin pandemi sonrası onu daha iyi anlayan bir oyuncu grubu vardı sahada. Şampiyonlar Ligi vedaları trajikti ama ligdeki Haziran-Temmuz performanslarına bakılırsa, ben bu sezon başka bir Atletico izleyeceğimize inanıyorum doğrusu. Marcos Llorente de benim bu sezonki yıldız adayım.
BAYERN-SCHALKE: BİR LİG ANCAK BU KADAR GÜZEL BAŞLAR
2020 yılında tüm futbolseverler, Bundesliga’ya bir teşekkür borçlu. Eğer onlar pandemi arası sonrası cesaret gösterip Mayıs’ta ligi başlatmasalardı, küresel endişeyi bu kadar emen bir başka hamle olması çok zordu kanımca. Harika bir Bundesliga sezonunu geride bıraktık, Almanlar bunun ödülünü Şampiyonlar Ligi kupasıyla da aldılar. Sadece 15 gün sonra, 18 Eylül Cuma akşamı Avrupa şampiyonu Bayern Münih’i Schalke karşısında izleyerek açacağız yeni Bundesliga sezonunu. Ben Leroy Sane’nin vitesi 5’ten 1’e, sonra tekrar 1’den 5’e atan o mucizevi şanzımanını seyretmek için sabırsızlanıyorum doğrusu.
ATALANTA-JUVENTUS: SERE LİGİ’NİN ACI RÖVANŞI
Geçtiğimiz sezon Avrupa futbolunda beni en çok üzen maçın Juventus-Atalanta olduğunu itiraf etmeliyim. Hayır bir takımı tutuyor filan değilim, doğrusu bu konuda bir istikrar sağlamayı başaramadım; ezilenin yanında olma güdümüzü bastıramıyor başka hiçbir güdü! O maçta da Atalanta’nın biri skandal düzeyindeki iki penaltı kararıyla ezilmesini hiç içime sindiremedim. Atalanta o gün kazansaydı bitime 6 maç kala fark 6 puana inecekti. Ve maalesef buna bile izin verilmedi o 90’daki skandal penaltı kararıyla. Atalanta, Avrupa’nın belki de en heyecan verici takımı. Bir hikâyenin başında ya da sonunda değil, ortasında olduklarını düşünüyorum ben. Pasalic, Mirançuk ve Muratore’nin üçü de heyecan verici transferler. Ve bu sezon bir sayfa daha ekleyeceklerine inanıyorum peri masalına. Atalanta-Juventus maçlarını da başka bir gözle izleyeceğiz tabii.
PSG-LYON: TARİHİN EN ÖNEMLİ SEZONU
PSG için kulüp tarihinin belki de en önemli sezonu bu. 23 Ağustos’ta Lizbon’daki finali kaybettiler ama çok önemli bir duyguyu kazandılar: Evet, bizim Şampiyonlar Ligi’ni kazanacak gücümüz var. Neymar ve Mbappe’yi hâlâ Paris’te tutan tutku da bu zaten. Eğer 2021’de Devler Ligi’nde bir hayal kırıklığı yaşarlarsa, Mbappe’nin en geç Haziran 2022’de Madrid yolu tutacağını tahmin etmek kehanet sayılmaz. Neymar’ın kafasının daha da erken karışması olası. Lyon’sa Avrupa bileti alamadığı için kadrosunu daraltmak, yıldızlarını satmak istiyor. Ama şu haliyle olağanüstü heyecan verici bir takım. Memphis’in Dijon şovunu izlediyseniz, bu yıl Lyon maçlarını kaçırmamayı geçirmişsinizdir aklınızdan. Şimdiden not edin öyleyse: PSG-Lyon maçı, 13 Aralık’ta Parc de Princes’te