Amerikan Uzay ve Havacılık Dairesi NASA’ya göre, anketler Ay’a inişin sahte olduğuna inananların oranı yüzde 5 civarında.
Bu oran düşük olsa da, bu konudaki komplo teorilerini hayatta tutmaya yetecek düzeyde.
‘Ay aldatmacası’ hareketi
Aldatmaca teorisinin savunucularının öne sürdüğü başlıca iddia, 1960’lı yıllarda Amerikan uzay programının, Ay’a gidecek teknolojiye sahip olmadığı yönünde.
2005’te ölen Bill Kaysing, ‘Ay aldatmacası’ hareketinin kurucusu olarak görülüyor.
NASA’nın bunu başaramayacağını anladığında, Soyvetler Birliği’yle yaşanan uzay yarışında öne geçmek için, Ay’a inişi sahnelediğini söylüyorlar. O dönemde Sovyetlerin yarışta önde olduğunu, hatta bir gözlem araçlarının Ay’ın yüzeyine inip, parçalandığını hatırlatıyorlar.
Neil Armstrong’un ünlü “Benim için küçük, insanlık için ise dev bir adım” sözlerinin gerçeği yansıtıp yansıtmadığını sorgulayan haberler, Apollo 11 geri döner dönmez dolaşmaya başladı.
Biliminsanları, bayraktaki dalgalanmanın aslında Armtrong ve Aldrin’in bayrak direğini dikerken yaptığı kırışıklıklar olduğunu söylüyor.
Ancak bu hareket, asıl ivmesini gazeteci Bill Kaysing’in yazıp, kendi bastırdığı “Ay’a hiç gitmedik: Amerika’nın 30 Milyar Dolarlık Kazığı” adlı kitabın çıkmasıyla kazandı.
Kaysing, NASA’ya iş yapan bir şirketin halkla ilişkiler departmanında çalışan bir gazeteciydi.
Kitapta, Ay’a inildiğini kabul etmeyenlerin daha sonra kullanacağı birçok tez öne sürülmüştü.
Gökyüzünün karanlık olması, güneş ışınlarının Ay’ın yüzeyinden yansımasının bir sonucu.
‘Havasız ortamda’ Amerikan bayrağının ‘dalgalanması’
Bu tezlerden biri, fotoğrafların sunduğu ‘kanıttı’. Ay yüzeyi fotoğraflarında arka planda yıldız bulunmaması ve havasız ortamda Amerikan bayrağının dalgalanıyor gibi görünmesinden bahsediyorlardı.
California Üniversitesi’nden gökbilimci Michael Rich, bu teorinin bilimsel bir açıklamayla çürütülebileceğini söylüyor.
Rich, bayrağın Armstrong ve astronot Buzz Aldrin’in beraber ay yüzeyine saplamak için kullandığı güçle kırışmış olabileceğini ve Ay’daki yer çekiminin dünyadan altı kat daha az olması nedeniyle, bu şekli koruduğunu belirtti.
Ay’da atmosfer olmaması, Neil Armtrong ve Buzz Aldrin’in Ay’daki ayak izlerini koruyor.
‘Yıldızsız’ gökyüzü
Ay’a ayak basıldığını reddenlerin kullandığı diğer görsel ipucu da gökyüzünde hiç yıldız olmaması.
Aslında, fotoğrafların ortak bir özelliği var. Aydınlık ve karanlık arasında aşırı bir kontrast.
Gözde bir komplo teorisi de, Dünyanın etrafını saran radyasyon kuşaklarının astronotları öldürecek olması.
Peki, neden? Rochester Teknoloji Enstitüsü’nden Astrofizik Profesörü Brian Koberlein, ayın yüzeyinin güneş ışığını yansıtması nedeniyle, fotoğraflarda çok aydınlık gözüktüğünü açıklıyor.
Bu aydınlık da, yıldızların görece daha az olan ışığını iyice yok ediyor.
Bu nedenle Apollo 11’in Ay seyahati fotoğraflarında yıldızları göremiyoruz, çünkü yıldızların ışığı çok zayıf.
‘Sahte ayak izleri’
Komplo teorisyenleri, insanların Ay’da bıraktıkları ayak izlerini de hedef alıyor.
Ay’da nem olmaması nedeniyle, Buzz Aldrin’in ayak izi gibi sembol fotoğrafları çekmenin mümkün olmadığını savunuyorlar.
NASA’nın 2012’de yayımladığı fotoğraflarda, Apollo 11’in Ay modülü ve diğer bilimsel araçlarının kalıntıları görülüyor.
Ancak Arizona State Üniversitesi’nden Profesör Mark Robinson, bu savı da bilimsel bir açıklamayla çürütüyor.
Ay yüzeyi, ‘regolit’ adı verilen bir taş ve toz tabakasıyla kaplı.
Bu yumuşak bir tabaka ve üzerine basıldığında kolayca sıkışıyor.
Robinson, Ay’da atmosfer ve dolayısıyla rüzgar olmadığı için, ayak izlerinin milyonlarca yıl olduğu gibi kalacağını da vurguluyor.
‘Astronotlar radyasyondan ölürdü’
İşte bir gözde komplo teorisi daha: Dünyanın etrafını saran radyasyon kuşakları astronotları öldürürdü.
Van Allen kuşakları diye bilinen kuşaklar, güneş ve dünyanın manyetik alanlarının etkileşimi sonucu oluşuyor.
Uzay yarışının ilk aşamalarında, radyasyon biliminsanlarının başlıca kaygısıydı ve astronotların ölümcül dozlara maruz kalacaklarından korkuyorlardı.
Ancak NASA’ya göre, Apollo 11 mürettebatı Ay’a yolculuklarında Van Allen kuşaklarında iki saatten az zaman geçirdi ve radyasyonun maksimum yoğunuğa ulaştığı yerlerde sadece beş dakika kaldılar, yani etkilenecek kadar uzun süre harcamadılar.
Sovyetler, Ay’a ilk giden ülke olma yarışında yenilseler de, Apollo 11’in Ay’a gerçekten inip inmediğini hiç sorgulamadı.
Geride bırakılanların fotoğrafları, komplo teorilerini çürütüyor
Ay Gözlem Uydusu (LRO) tarafından çekilen ve NASA’nın yayımladığı fotograflar, Apollo 11’in iniş yaptığı yeri gösteriyor.
2009’dan bu yana ayın yörüngesinde bulunan aracın çektiği fotoğraflar, Ay’a gerçekten gidildiğine dair güçlü kanıtlar sunuyor.
Bir fotoğrafta, Apollo 11’in indiği yerde yüzeyde bıraktığı izler, hatta ay modülünün kalıntıları görülüyor.
LRO ayrıca, mürettebatın diktiği bayrakların hala durduğunu gösterdi ve bayrakların yerdeki gölgelerini tespit etti.
Hâlâ ayakta olmayan tek bayrak ise, Buzz Aldrin’in modül kalkarken motorun eksozuyla devrildiğini söylediği bayrak.
Ay’a gerçekten gidilmediyse, Sovyetler komplo teorilerine neden katılmadı?
Yukarıdaki komplo teorileri çürütülmüş olsa da, hâlâ çok popüler ve yaygın.
Ancak gerçek şu ki, Neil Armstrong’un 20 Temmuz 1969’da Ay’a ayak bastığına dair yeterli bilimsel kanıt var.
Komplo teorisyonlerine sıklıkla sorulan bir soru ise şu; tüm bunlar sahteyse, ABD’yle Soğuk Savaş’ın tam ortasında olan ve Ay’a insan göndermek için çalışan Soyvetler Birliği neden bu komplo teorilerinin üzerine atlamadı?
NASA’nın eski baş tarihçisi Robert Launius “Ay’a inmediysek ve bu sahteyse, Sovyetler Birliği bunu ortaya çıkartacak kabileyete ve motivasyona sahipti. Tek bir şey bile söylemediler. Bana göre bu çok güçlü bir kanıt” diyor.