Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, dünyada ne kadar aç varsa o kadar da obez bulunduğunu belirterek, “Sağlıksız yeme alışkanlıkları yılda 2 trilyon dolara yaklaşan maliyetiyle hükümetlerin sağlığa
ayırdıkları kaynak ve bütçelerinin üzerinde büyük bir yük oluşturuyor.” dedi.
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) ile Tarım ve Orman Bakanlığı desteğiyle, Sürdürülebilirlik Akademisi ile Türkiye Gıda Sanayi İşverenleri Sendikası (TÜGİS) iş birliğinde Dünya Gıda Günü kapsamında düzenlenen 5. Sürdürülebilir Gıda Zirvesi başladı.
Bu yıl “Gıda Sektöründe Değişim” ve “Eylemlerimiz Geleceğimizdir. Sağlıklı Beslenme İle #açlığason Verilmiş Bir Dünya” temalarıyla, Yıldız Holding ana sponsorluğunda gerçekleştirilen zirvenin açılışında konuşan Pakdemirli, her yıl olduğu gibi bu yıl da Dünya Gıda Günü’nü kutlamak ve açlığa son verme hususunda farkındalık oluşturmak için bir araya geldiklerini söyledi.
Pakdemirli, hem bakanlık, hem de millet olarak,”2030 yılına kadar açlığa son verme” hedefini ortaya koyduklarını ve bu hedefe kilitlendiklerinin altını çizdi. Dünyanın farklı ülkelerinde yaşayan insanların gelir dağılımı adaletsizliği nedeniyle yaşam kalitelerinde fark olduğunu dile getiren Pakdemirli, bir tarafta yenilmeyen, çöpe atılan ekmek ve gıdaların, diğer tarafta ise bir dilim ekmeğe, bir yudum temiz suya ulaşamadan ve çoğu zaman yaşını bile dolduramadan hayatını kaybeden çocukların bulunduğunu anlattı.
Pakdemirli, dünyada önemli ölçüde açlık ve obezite sorunu olmasına rağmen bir yandan da üretilen gıdanın her yıl üçte birinin kaybedildiğini veya israf edildiğini kaydederek, “İsraf, modern dünya ve gelişmekte olan dünya arasındaki en büyük sorundur. Hem sağlık sorunudur, hem de ekonomi sorunudur.” diye konuştu. İsrafa karşı yapılan çalışmalardan bahseden Pakdemirli, bu kapsamda başlatılan “Ekmek İsrafını Önleme Kampanyası” sayesinde günde yaklaşık bir milyon ekmeğin israf edilmesini önlediklerini bildirdi.
Pakdemirli, bakanlık tarafından gıdada sürdürülebilirlik, israfı önleme, gıdanın korunması gibi alanlarda yapılan çalışmalardan bahsederek, Türkiye Ulusal Gıda Kayıpları ve İsrafı Strateji Belgesi’ni hazırladıklarını, belgenin kamuoyu ile paylaşılacağını söyledi.
“SAĞLIKSIZ BESLENME VE OBEZİTE EN BÜYÜK SORUNLARDAN”
Pakdemirli, açlığa son verme konusunda açlık ve israftan sonraki en önemli problemin sağlıksız beslenme ve obezite olduğunu belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Beslenme bozukluğu ya da sağlıksız beslenme kaynaklı, sonu ölüme varan hastalıklarla karşı karşıya kalmamız, bu sorunun bir başka boyutu olarak karşımızda öylece durmaktadır. Dolayısıyla, bugün gündemimizde sadece açlık yok; yiyen fakat sağlıklı beslenmeyenler de var. Yani yetersiz beslenme ve obezite de, bugün önemli küresel sorunlar arasında yer almaktadır. 800 milyon insan açlıkla karşı karşıya iken, 670 milyondan fazla yetişkin ve 140 milyon genç ise obezite sorunu yaşamaktadır. Yani dünyada ne kadar aç varsa o kadar da obezite sorunu var.”
Pakdemirli, sağlıksız beslenmenin dünyada bulaşıcı olmayan hastalıklarda ölümlere sebep olan risk faktörlerinin başında geldiğini kaydederek, “(Bu alanda) Dünya çapındaki her beş ölümden biriyle ilişkilendirilmektedir. Sağlıksız yeme alışkanlıkları, yılda 2 trilyon dolara yaklaşan maliyetiyle hükümetlerin sağlığa ayırdıkları kaynak ve bütçelerinin üzerinde büyük bir yük oluşturuyor.” dedi.
“TÜRKİYE’DE OBEZ NÜFUS ORANINDA TEHLİKE ÇANLARI ÇALIYOR”
Pakdemirli, Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre Türkiye’de her 3 kişiden birinin obez olarak belirlendiğini ve tehlike çanlarının çaldığının görüldüğünü bildirdi. Türkiye’nin, obeziteyle mücadelede, Türkiye’nin ürün çeşitliliği, mutfak zenginliği ve geleneksel tüketim alışkanlıkları açısından çok şanslı olduğunu, bu zenginlikler sayesinde sağlıklı ve sürdürülebilir beslenmenin mümkün olduğunu kaydetti. Pakdemirli, bu alanda hayata geçirdikleri yönetmelik, tebliğ ve uygulamalardan bahsederek, şu ifadeleri kullandı:
“Fakat global etkileşim ve yönelimlerin; yeme içme alışkanlıklarımızı, gıda tercihlerimizi olumsuz yönde etkilediğini de görmezden gelmemek gerekir, derim. Bunun için daha büyük iş birliklerine ve daha büyük çalışmalara ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Bizim ön aksiyonumuz açlığa ve israfa dikkat çekmektir. Fakat esas çözüm, ancak ve ancak, bu problemlerin asıl sebeplerini ortadan kaldırmakla mümkün olacaktır.”
Pakdemirli, gıda güvenliği ve kırsal kalkınma konusunda yaptıkları uluslararası iş birliklerinden ve hayata geçirdikleri projelerden bahsederek, Balkanlar ve Afrika ülkelerinin de yer aldığı projelerle ülkenin bilgi birikimi, deneyimi ve teknik kapasitesini dünyayla paylaştıklarını anlattı.
“SURİYE’NİN TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜNE GEÇMİŞTEN DAHA FAZLA İHTİYAÇ VAR”
Pakdemirli, dün Macaristan’da göç ve göçün suya etkisinin konuşulduğu Budapeşte Su Zirvesi’ne katıldığını anımsatarak, dost ve kardeş ülke Macaristan’ın oluşturduğu bu platformda Türkiye’nin haklı mücadelesini, Barış Pınarı Harekatı’nı dünyaya anlatma fırsatı bulduğunu söyledi.
Bakan Pakdemirli, “Ülkemizin, sınırımızın güvenliği için oradayız. Türkiye’de yaşayan mültecilerin rahatça geriye dönebilmesi için bir güvenli bölge oluşturabilme arzusunda olduğumuzu anlattım. Asla bölgedeki demografiyi değiştirmekle alakalı bir amacımız olmadığını anlattım. Suriye’nin toprak bütünlüğüne geçmişte olduğundan çok daha fazla ihtiyacımız olduğunu kısaca orada anlattım.” ifadelerini kullandı.
Özellikle batılı ülkelerden harekatla ilgili gelen arabuluculuk tekliflerine tepki gösteren Pakdemirli, “Dünyanın en zengin ülkesi değiliz ancak mülteciler için 40 milyar dolara yakın harcamışız. Bunun 10’da birinden çok daha azını belki uluslararası kuruluşlardan alabilmişiz. Bu gerçekten, ‘komşusu açken tok yatan bizden değildir’in tam anlamıyla bir göstergesi.” dedi. Pakdemirli, insani yardımlar açısından Türkiye’nin dünyada açık ara ilk sırada yer aldığını kaydederek, bölgenin güvenliği açısından Türkiye’nin verdiği mücadelenin çok önemli olduğunu vurguladı.
“AÇLIĞA SON VERMEK GELECEK NESİLLERE BORCUMUZ”
Bakan Pakdemirli, 2030’a kadar açlığa son verme amaçlarının yanı sıra sağlıklı beslenmenin de önemine dikkati çekeceklerini belirterek, bu amaçla, bakanlık olarak bütün planları kriz yönetimi yerine, risk yönetimi esasına dayanarak hazırladıklarını söyledi.
Pakdemirli, bu çerçevede gerçekleştirilen Yeraltı Barajları Tanıtım Toplantısı’ndan, hazırlanan Havza Koruma Eylem Planları’ndan, yürürülüğe giren Ulusal Su Planı, kullanılmış suların yeniden kullanımını sağlamak için 25 havzada hazırlığı süren Ön Fizibilite Raporu ve Taslak Eylem Planı’ndan, koruma altına alınan ve tarımsal sit alanı ilan edilen bölgelerden, toprak erozyonuyla mücadeleden bahsetti.
Gıda israfı ve sürdürülebilir kalkınma konusunda yapılabilecek iş birliklerinin önemine işaret eden Pakdemirli, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Şunun da altını çizmek gerekir ki: sürdürülebilir gıda sistemleri ve sağlıklı beslenme ile açlığa son vermenin, gelecek nesillere borcumuz olduğunu unutmamak gerekir. Fakat şunu da itiraf etmek gerekir ki; bu işi ne FAO tek başına yapabilir, ne biz tek başımıza gerçekleştirebiliriz. Bu konuda işletmeler, sivil toplum kuruluşları, gazeteciler, medya ajansları,belediyeler de dahil olmak üzere bireysel ve toplumsal bir işbirliği ve güç birliği yapmaktan başka çaremiz yoktur.”
Pakdemirli, 11 Kasım’da “Daha Yeşil Bir Türkiye İçin” sloganıyla, saat 11.11’de, 81 ilde yapacakları etkinlikle 11 milyon fidanı toprakla buluşturacaklarını belirterek, konukları bu etkinliğe davet etti.