◊ Sizin Türkiye’de profesyonel anlamda DJ’liği başlatan kişi olduğunuz söyleniyor. Doğru mu bu? Kaç yıl oldu set başına geçeli?
– 1983’te başladım. İlk demeyelim, bizim de abilerimiz vardı. Ama bu meslek ben başladıktan sonraki süreçte gelişti. O jenerasyonun, o dönemin öne çıkan ismi oldum.
◊ Ya öncesi?
– Öncesinde eğlence hayatı çok dar bir çerçevedeydi. Kaliteli ama dar bir çerçeve.
◊ Dar bir çerçeve derken, daha küçük kapasiteli mekanları mı kastediyorsunuz?
– Çok küçük mekanlar, küçük zümreler yani… Avrupa ve Amerika’da 50-60 yıl öncesine dayanan önemli bir meslektir bu ama benim başladığım dönemde Türkiye’de pek bilinmiyordu.
Fotoğraflar: Selçuk ŞAMİLOĞLU
DİSKOTEKTEKİ DJ’İ HAYRANLIKLA İZLERKEN DAHA 12 YAŞINDAYDIM
◊ Bu kadar bilinmeyen bir mesleği siz nasıl oldu da keşfettiniz?
– Ben zaten küçüklüğümden beri DJ olmak istiyordum. Yazlığımız Kuşadası’ndaydı. O dönem de İmbat Otel’in içinde çok güzel bir diskotek vardı. Küçük olmama rağmen izin alıp gidiyor, orada çalan DJ’i hayranlıkla izliyordum.
◊ Kaç yaşındasınız bu arada?
– Olsa olsa 11-12… O dönem evde de çok güzel bir plak dolabımız vardı. Herkesi toplar plak çalardım arka arkaya. Ailem her yurtdışına gittiğinde benim için yeni plaklar alıyordu. O zamanlardan beri aklımdaydı yani. Aileme de “Ben DJ olacağım, ona göre” diyordum…
◊ Ciddiye almamışlardır sizi…
– Doğru, almadılar. Hepsi nasıl olsa gelip geçicidir diye düşündü. Gelip geçti, meslekte 34 sene oldu.
◊ Ya sektördeki diğer isimler… Siz bu yolda yılları geride bırakırken onlara ne oldu?
– O zamanlar bir-iki kişi hariç herkes bu mesleği hobi olarak yapıyordu.
Belli bir yaştan sonra da kendi mesleklerine devam ettiler. Ama ben bu işe asla hobi gözüyle bakmadım, en başından beri meslek olarak düşündüm.
◊ Siz ciddi ciddi bu işe başladığınızda aileniz nasıl karşıladı?
– Bana hep destek oldular. Hatta rahmetli anneannem sabaha kadar camda beklerdi, ben eve girmeden uyumazdı. Eve girdiğimde karnım aç mı tok mu diye sorardı. Daha o zaman ona bir söz vermiştim, “Merak etme anneanne, ben bu meslekte çok iyi yerlere geleceğim” diye… Bu işlerde seni destekleyen bir ailenin artısı çok büyüktür. Ve ben de çok sevecen bir ailede büyüdüm, doğru yetiştirildim.
Bana verdikleri destek çok önemliydi. Hele de o dönemlerde…
ESKİDEN GECE HAYATINDA ÇALIŞANLARA İYİ GÖZLE BAKMAZLARDI
◊ Neden özellikle o dönemlerde?
– Çünkü Türkiye’nin ortamı pek güvenli değildi. Gece hayatında çalışanlara iyi gözle bakılmıyordu. Aileme soruyorlardı mesela “Suat ne yapacak, ne meslek seçecek?” diye. Ailem “Disc jockey olacak” diye cevap verince anlamayıp “At mı binecek?” diye soran vardı.
Mesleğimizi anlatmak açısından da ayrıca zordu yani.
◊ Bir DJ’in işinde iyi olup olmadığı nasıl anlaşılır?
– İyi DJ… Bu göreceli bir kavram bence, kime göre iyi yani? İnsanlara hitap eden, insanları bir arada tutan DJ iyidir. Bir de ben her zaman diyorum, bir DJ şartlar ne olursa olsun, kendisini dinlemeye gelen insanları eğlendirerek bir mesaj vermek zorundadır.
Bunu başaran benim gözümde iyi DJ’dir. Bir de şu var, sadece neşeli ya da ritmi yüksek şarkılarla değil, insanı üzerek de eğlendirebilirsiniz, bazen insanların buna da ihtiyacı vardır.
◊ Anlamadım, üzülmeye mi ihtiyacımız var?
– Tabii… Deşarj olmak için yani. Seni dinlemeye kimi sevgilisinden ayrılmış geliyor, kimi evlenmiş kimi boşanmış geliyor, kimi işadamı çeki patlamış geliyor. Yani bazen efkarlanmak isteyen de oluyor.
DÖVEREK DE BAŞLAYABİLİRİM SEVEREK DE
◊ Peki bir DJ, ilk şarkısını neye göre belirler?
– Diğer DJ’ler ne yapıyor bilmiyorum ama benim o günkü ruh halim önemlidir başlarken. Döverek de başlayabilirim, severek de.
Bazen canhıraş başlarım, bazen sakin. Hem o günkü ruh halin önemli hem de ortamın elektriği.
◊ Peki play list’i önceden mi hazırlıyorsunuz, yoksa o da ruh halinize göre mi şekilleniyor?
– Duruma göre… Ben hiçbir zaman sahneye giderken ne çalacağımı kafamda kurgulamam.
◊ Bu işin bir matematiği yok mudur?
– Var tabii. Sonuçta Suat Ateşdağlı’nın kendine has bir üslubu var, onu elden bırakmıyoruz.
◊ Tansiyon performansın ortalarında pik yapıyordur herhalde…
– Yoo, bende belli olmaz, bazen tam tersine düşer. Ama insanları sarsmadan bırakmam yani.
◊ Programınız ortalama ne kadar sürüyor?
– 1.5-2 saat.
◊ Tarzınız ne?
– Tarzım çok geniş, hiç tarz sınırlamam yok çünkü. Türkü, house, dans fark etmez.
◊ Türk DJ’ler, dünya geneline baktığımızda bugün hangi noktada? Yurtdışında çalma donanımına sahipler mi?
– Eh…
◊ Neden “eh”?
– Burada çok çeşitli müzik tarzları var ama yurtdışında belirleyici rol dinleyiciler. Buradaki belirleyici rol ise modalar ve durumlar.
◊ Moda derken…
– Yurtdışında insanlar özel olarak müzik dinlemeye çıkıyor, böyle bir kültür var. Burada ise rezalet seyretmek isteyen de var, abuk sabuk bir tipi görmek isteyen de, müzik dinlemek isteyen de.
Amaçlar çok farklı. Biz de tek amaç müzik dinlemek olsun diye çabalıyoruz.
NE FENOMENİ, BUNLAR DAHA HİÇBİR ŞEY OLAMAMIŞ
◊ Yeni jenerasyon DJ’ler arasında sevdikleriniz var mı?
– Aralarında bir şey üretmeden, sırf popüler kültürün rüzgarıyla bir yerlere gidenler var. Ben 34 sene DJ’lik yapmışım, onlar bakalım 34 senenin sonunda burada olacaklar mı?
◊ DJ’ler mi sosyal medya fenomeni oluyor, yoksa fenomenler mi “Hadi biraz da DJ’lik yapayım” diyor.
– Ya bunlar hiçbir şey olmamış ki aslında! Ne orada ne buradalar. Bu mesleği moda diye yapanlar, kirletenler var. ◊ Fenomenliğin avantajını mı kullanıyorlar?
– Ya fenomen bile değiller ki. Her ülkede bir-iki YouTube fenomeni vardır, ama bizim ülkemizde önüne gelen fenomen, önüne gelen DJ. Nesin kardeşim sen? Bunlara bu kadar prim vermesinler…
◊ Gençler çok rağbet gösterdiği için olabilir mi?
– Gençler diyorsunuz ama evli barklı insanlar bile bazen bu insanların rezaletlerinin içindeler. Arkadaş bir sakin olun, bir kendinize gelin ya. Acayip bir vaziyetteyiz. Türkiye’de çiğköfteci de fenomen yani. Köfteci fenomen, etçi fenomen… Eti nasıl kesiyor ha ha ha, onu nasıl yapıyor ho ho ho… Ondan sonra da vay efendim Suat konuştu. Arkadaş ben konuşacağım tabii. Bu kadar emeğiyle, alın teriyle çalışan DJ kardeşlerimiz var. Bu çocukların hakkı yeniyor.
◊ Bu isimler yüzünden DJ’lik itibar kaybetti mi, ne dersiniz?
– Kaybetmez mi, tabii ki kaybeder böyle olursa. Biz de mesleğimizi ayakta tutmak için cansiperane çalışıyoruz. “Arkadaşlar, bakın bu mesleği binlerce genç yapmak istiyor. Doğru rol model olmamız lazım” diyoruz.
BİZDEN BİR TOMORROWLAND ÇIKMAYACAK
◊ Bir de festival konusu var. Neden ülkemizde dünyaca ünlü festivaller yok?
– Yavaş yavaş oluyor o işler. Kültür yavaş yavaş oturuyor. 10-15 seneye kadar bu iş daha da güzel olacak bana kalırsa. Tabii şöyle bir şeyi gözden kaçırmamamız lazım, biz festival gibi işlere yeni yeni adapte olan bir ülkeyiz. Bizden hiçbir zaman bir Tomorrowland de çıkmaz, çıkmayacak. O yüzden amacımız Tomorrowland’e alternatif bir iş üretmek olmalı. Bizim kültürümüzü de tanıtabileceğimiz, etnik eğlenceli, kendine has festivaller yapmalıyız. Ayrıca şunu unutmayacağız; parayla ruh ve sanat transfer edilmez.
Yani ben Tomorrowland’in isim hakkını aldım, festival yaptım, olmaz. Al, istediğini al, olmaz çünkü onun ruhu bambaşka. Senin yeni bir şey yaratman yazım.
◊ Sizin en sevdiğiniz festivaller hangileri?
– Tomorrowland’i seviyorum.
◊ Diğer popüler festivaller hakkında ne düşünüyorsunuz?
– Açıkçası ben çok kalabalık ortam sevmiyorum. İşim haricinde çok müzik dinleyen biri de değilim. Sadece inceliyorum (gülüyor).
◊ Şu an yeni bir proje var mı?
– Bir-iki projem var. İnşallah “Bosphorus Night”ın yeni bir serisini yapacağım. Birkaç tane de yabancı projem var.
◊ Tarzınızın bir adı var mı?
– Ben bile bulamadım. Zaten bir şey diyeyim mi, isim verirseniz, adını koyarsanız bu işin sırrı kaçar.
GALATASARAY BİZİM CİĞERİMİZ
◊ Galatasaray şampiyonluğunu ilan etti. Öncelikle koyu bir taraftarı olan sizi tebrik etmek isterim.
– Çok teşekkür ederim.
◊ İçinde yer aldığınız, hatta sizin başı çektiğiniz bir ultrAslan grubu var.
– Evet, dünyanın en büyük taraftar örgütü. Kurucularındanım, ilk başkanlığını da ben yaptım.
◊ Ne zaman kuruldu?
– 2003’te başladı, UEFA kupasını, Süper Kupa’yı aldıktan sonra. Taraftarımızı tek çatı altında toplama düşüncesiyle yola çıktık.
◊ Biz derken kaç kişiden bahsediyorsunuz aşağı yukarı?
– 6-7 milyon kişiden… Türkiye’nin yanı sıra ultrAslan Avrupa da var. Bu arada, ultrAslan sosyal sorumluluk projeleri de yapıyor.
Mesela köy ilkokullarına yardım, kitap olsun, kütüphane inşası olsun…
◊ İşinizde bunun faydasını görüyor musunuz?
– Manen çok büyük faydasını görüyorum. Maneviyat benim için önemli.
KABİNDE TESPİH ÇEKTİĞİMİN FARKINDA DEĞİLİM
◊ Bir röportajınızda “DJ olmasam kabadayı olurdum” demişsiniz… İyi de onca meslek varken neden kabadayı?
– Herhalde ruhumdan dolayı. Haksızlığa çok karşı biriyim. Kabadayılık, ezilenin, hakkı yenilmiş olanın yanında durmaktır.
◊ Öyle geçmişiniz var mı?
– Yok canım, estağfurullah. O ruhum vardır sadece.
◊ DJ kabininde tespih de çekiyorsunuz, var yani bir şey. Şu anda da tespih elinizde mesela…
– Tespihim her zaman var. Kabinde bazen istem dışı çekiyor olabilirim, farkında değilim. Tespihim benim olmazsa olmazım.
◊ DJ kabininde tespihi garip karşılamıyorlar mı?
– Yok, beni tanıyan böyle tanıyor zaten.
◊ Kaç yıldır elde bu tespih?
– Küçüklüğümden beri…