Ege Üniversitesi (EÜ) İlaç Geliştirme ve Farmakokinetik Araştırma Uygulama Merkezi’nde (ARGEFAR) yürütülen TÜBİTAK projesi, beyin kanseri tedavisinde umut oldu.
Merkezde geliştirilen ilaç taşıma yöntemi, beyni korumak amacıyla dışarıdan gelen moleküllerin geçişine izin vermeyen, bu nedenle ilaçların geçişini de engelleyen “kan beyin bariyeri”ni aşmayı başardı. Bariyerin aşılmasıyla ilaçların kanserli hücreye ulaşması ve onu yok etmesinin önü açıldı.
Sevdiklerini beyin kanserinden kaybetti
EÜ Fen Fakültesi Biyokimya Bölümü Öğretim Üyesi ve ARGEFAR Ürün Geliştirme Sorumlusu Prof. Dr. Şenay Hamarat Şanlıer, AA muhabirine yaptığı açıklamada, uzun yıllardır farklı kanser türlerinde hedefli tedavi konusunda çalışmalar yürüttüklerini belirtti.
Bir kaç yıl önce yakını Neşem Gürsoy’un ve asistanının ağabeyi Adnan Yılmaz’ın beyin kanseri nedeniyle hayata veda ettiğini anlatan Prof. Dr. Şanlıer, bunun üzerine beyin tümörü tedavisi üzerinde çalışmaya başladıklarını söyledi.
Şanlıer, beyin tümörü tedavisindeki en büyük engelin kan beyin bariyeri olduğunu, beyni korumak amacıyla dışardan gelen moleküllerin içeri geçmesini engelleyen bariyerin, tümörü yok etmek için alınan ilaçları da engellediğini ifade etti.
Bu nedenle beyin kanseri hastalarının tedavi edilemediğini, sadece yaşam sürelerinin uzatılabildiğini vurgulayan Prof. Dr. Şanlıer, ilaçların kan beyin bariyerinden geçmesi için yeni bir ilaç taşıma sistemi geliştirdiklerini kaydetti.
“Koklanarak alınan ilaç, sağlıklı dokular zarar vermiyor”
Çalışmalarında tümörü yok edecek ilaçları içeren nano parçacıklar dizayn ettiklerini anlatan Prof. Dr. Şanlıer, “Kan beyin bariyerini geçemeyen molekülleri, bariyeri geçebilir hale getiriyoruz. Tümörlü dokuya normalde ulaşamayan kanser ilacını, modifiye ederek, nano teknolojik yaklaşımla yeniden yapılandırarak, bariyeri çok rahat geçebilir hale getiriyoruz. Yani basit ifadeyle ilaç bulunan molekülün elinden tutuyoruz, onu karşıya geçiriyoruz. Kan beyin bariyerini geçebilecek yapıda bir molekül dizayn ediyoruz.” diye konuştu.
Sağlıklı dokulara zarar vermiyor
Prof. Dr. Şanlıer, kanser tedavilerindeki önemli sıkıntılardan birinin de kemoterapi ilaçlarının kanserli hücreye ulaşıncaya kadar sağlıklı dokulara da zarar vermesinin olduğuna işaret ederek, “Bu durumlarda hasta, kanserden değil organ yetmezliklerinden kaybediliyor.” dedi.
Hedefli tedavilerde sağlıklı hücreye zarar verilmediğinin altını çizen Şanlıer, şöyle devam etti:
“Bu bir ilaç taşıma sistemi. İlaçlar nazal yoldan veriliyor hastaya, burundan koklayarak alıyor hasta. Damar yolu açılmayacak, hasta kemoterapi merkezlerine gitmeyecek, ilacı koklayacak ve nazal yoldan direkt beyne ulaşacak. Kan dolaşımına girmediği için herhangi bir sağlıklı dokuya zarar vermeyecek.”
Prof. Dr. Şanlıer, ilaç taşıma yönteminin, laboratuvar ve deney fareleri üzerindeki çalışmalarda başarılı sonuçlar verdiğini kaydederek, “Patent aşamasındayız. Bir ilaç firmasıyla anlaşıp patent devri yapabiliriz. Ardından gönüllü denemelerinden sonra piyasaya sürülebilir. İlaç firmasını kısa sürede bulursak 2-3 yıl içinde faz denemeleri tamamlanabilir, kullanılabilir hale gelir.” ifadelerini kullandı.
“Dünyada ilk”
EÜ Rektörü Prof. Dr. Necdet Budak da EÜ ARGEFAR’ın ilaç ve tedavi yöntemleri geliştirme konusunda Türkiye’nin önemli merkezlerinden biri olduğunu söyledi.
Merkezin yanındaki tıp fakültesi ve hastanenin de başarılı çalışmalar yapılmasında avantaj sağladığını ifade eden Prof. Dr. Budak, “Hedefe yönelik tedavi anlamında geliştirdikleri TÜBİTAK projesiyle dünyada bir ilke imza atıyorlar. Tebrik ediyorum.” dedi.