Eskiden Anadolu’da tren ucuz seyahat imkânı olduğundan yol uzun ve zahmetli olsa dahi tercih edilirdi. Çocukluğumda ne çok tren seyahati yapmıştık. Zamanı hızla harcadığımız yıllar. Annemin üzüm, ekmek, peynir, domates doldurduğu erzak torbaları. Komşunun verdiği yolluklar. Vakit geçirmek için yanımıza aldığımız ev ödevleri. Yaprakları sararmış eski kitaplar, tümü trende sıkılmamamız için yapılan gayretler. Neden, çünkü gerçekten eskinin trenleri ne yavaş giderdi, bir de büyük gürültü ile. Yolda uyuyarak vakit geçirmek ne mümkün. Her istasyon ayrı bir film gibiydi.
Ama olsun, yine de çok keyifli anlardı. Bugün ise modern teknolojiler ile çalıştırılan konforlu büyük trenler hatlarda dolaşıyor. Alım gücünüze göre koltuk seçebilirsiniz. Ekonomi, lüks, first class vb. Mevki ve oturma düzeni seçeneği var hatta üst kattan bilet alabilirsiniz. Hem çok opsiyon var hem çok da rahat bir seyahat imkânı. Bugünün trenleri bir başkadır. Eğlendirmese de olur zira trenin pencerelerinden bakmak yeterlidir. Her şey bir yana trenin neredeyse kayarak geçtiği manzarayı anlatabilmek ise ayrı bir yetenek. Tam anlamıyla görmek lazım. Bazı manzaraları gerçekten anlatabilmek için yazıyla resim çizmek gerekir.
Mesela karlı bir kış mevsiminde Ankara-Kars arası tren seyahati bir ömre bedeldir. Ayrıcalıklı rotalardan biri olduğunu yaşayanlar bilir. ‘Şark Ekspresi’ denilen bu rotanın biletleri çok önceden satışa çıkar ve hemen tükenir. Ama bence Kuzey Avrupa’daki tren seyahatleri paha biçilmezdi. Yaz veya kış her mevsimde doğanın cömertçe sunduğu güzellikleri görerek akmak… Ben o kıvrımlı doğadaki seyahatleri kıvrılmak olarak adlandırırım. Bölge dağlık, tepelik, bol göl ve akarsulu olduğundan bir silindir içinde rayların üzerinde adeta kıvrılırsınız. Koltuğun sağ penceresindeki manzara karlıdır solundaki güneşlidir. Bir tarafa yağmur damlaları çarpar, diğer yönde ise hiçbir şey yoktur. Her istasyonun ayrı bir havası vardır. Hayvanlar bile farklı bakar. Mesela Oslo-Bergen hattı. Ya da Helsinki-Rovaniemi arası tren yolculuğu. Veya Rusya’da Moskova-Sen Petersburg arası hatlarda akanlar. Daha çok örnek verilebilir. Kopenhag ve Stockholm arasında çalışanlar.
Stockholm’den bahsedince aklıma geldi. Yıllar önce oradan Linkoping’e girmek üzere bir bilet aldım, trenimi bekliyordum. Hava buz gibi, soğuk bir kış akşamı, üstelik İsveç soğuğu. Tam zamanında tren kompartımana geldiğinde ilk defa iki katlı ve son derece bakımlı bir tren görmüştüm. Trenin sahip olduğu konfora dalmışken içerideki yerli halkın kısa kollu tişörtle oturduklarını fark ettim. Hiçbir sıkıntı yoktu. Acaba o zamanlar çok mu üşürdüm, onlara bakınca kendimde bir sorun aramıştım.
O zamanın görmemişliği içinde koltuk yeri belli olmadığından üst kattaki en güzel koltuklardan birini seçtim ve yolculuğun kısa sürmemesini dilemiştim. İlk defa trende böyle bir duyguya kapılmıştım. Artık ne kadar hoşuma gittiğini tahmin edemezsiniz. Tren Linköping’e geldiğinde maalesef ne kadar hızlısın diye neredeyse bozulmuştum. Zira dışarısı eksi 10 derece civarında ve hava tam karanlıktı. Tipik olarak Linkoping istasyonunda kimse yoktu, ayrıca bu karanlık ve buz gibi soğukta oteli aramam gerekecekti.
Neyse ki küçük şehirler… Hemen oteli bulmuştum. Hele Oslo-Bergen hattı ise hakikaten yaşanılası en keyifli bir tren yolculuğudur. Uzun ama hiç de sıkıcı olmayan üstelik tam konforla birlikte telefona dahi bakmak istemeyeceğiniz kadar renkli camların çerçevelediği bir görüntü sunar. Henüz el değmemiş doğanın ışıkla birleştiği özel renklerini gördüğünüz için şükredersiniz. Doğa size bu yolculuk boyunca hep özel olduğunuzu hissettirir.
Aklıma bir de Amsterdam ve Brüksel arası kullandığım tren seyahati geldi. Bildiğiniz gibi Avrupa şehirleri arasındaki tren en güvenilir, en hızlı ulaşımdan biridir. Ekonomi bilet sınıfından bilet aldığım halde, en beğendiğim ve en sakin kompartımana oturmuş hemen hemen seyahatin ortasına gelmiştim. Bir yandan penceredeki manzara diğer yandan kitabımın çekiciliği ile varmaya az kalmıştı ki nihayet boş olan kompartımana biri girdi. Ben de neden bu kadar boş diye düşünüyordum. Ama fazla da kafayı takmadan anın keyfini yaşıyordum.
Giren kişi biletçiydi ve biletimi görmek istedi. Gösterdim, göz göze geldik, belli ki bir sorun vardı ve dedi ki “Hanımefendi burası sizin bilete uygun bölüm değil, firt class oturmuşsunuz ama ziyanı yok, vardık bile. İyi tatiller”
Hem utanmış hem de madem izin verdi diye ayaklarımı diğer koltuklara iyice uzatıp seyahati sonlandırmıştım. Bir başkadır tren yolculukları. Bana neler düşündürdü, ne kararlar aldırdı ve de neler yaşattı.