“En esaslı öğretmen yaşamın kendisi. Bu aralar yüzleştiğimiz pandemi gerçeği ise yaşamın bize verdiği derslerden biri” diyerek geçtiğimiz günlerde bana şöyle bir mektup yazdı. O kadar öğretici ve anlamlı ki sizinle paylaşmak istedim…
BİL Kİ BUGÜNLER BİRER YAŞAM DERSİ
“İlginç bir öğretmendir yaşam. Ezbere karşıdır. Düşünmeden, araştırmadan, sorgulamadan onun dersinden geçilmez. Bir o kadar adildir ama… Sınavları zor da olsa notu kıt değildir; dürüst olana, emek verene, dersini çalışana kanaati yüksektir daima. Evlat, bil ki bugünler birer yaşam dersi. Okulun müfredatıyla, anne-baba nasihatiyle bir yere kadar geçebiliriz bu eşiği. Ne mucize ne hurafe. Hiçbirinin faydası yok bu sınavda. Dünyada yaşamak emek ister, emek vereceğiz biz de hem de var gücümüzle.
Üniversite yıllarını ve ilk gençliğini II. Dünya Savaşı’nın gri ikliminde yaşamış biriyim ben. Yeryüzünün savaş yorgunu olduğu yıllarda aldım diplomamı. O zamanlar insan bedeninden değil zihninden saçılan salgınlara karşıydı verilen mücadele. Soykırım, açlık, nükleer silahlar…
BİRAZ SOLUKLANIP DÜŞÜNME ZAMANI
Milyonlarca insan için çok zordu, her ülkede derin yaralar açtı, her ülkeyi incitti, sarstı ancak geride kaldı. Dersimizi aldık mı o savaştan, bugünün dünyasına bakarsak tartışılır, ancak öyle ya da böyle o günleri geride bıraktık.
Salgınlar, savaşlar, doğal afetler, ekonomik krizler… Her biri dünyanın kabul etmekte zorlandığımız gerçekleri. Bugünler geçecek. Sabrımız zorlanacak, bedenimiz durmaktan, zihnimiz sorgulamaktan yorulacak. Hepsi mümkün, hepsi yaşama dahil. Belki şimdi, bildiğimiz her şeyi bir yana koyup, biraz soluklanıp düşünmek zamanıdır.
YAŞAMAYA DEVAM HİÇ DURMADAN
Evet, fiziksel olarak hiç olmadığımız kadar kısıtlandık. Evlerimiz, dar geliyor bize. Oysa ev, insanın kalesidir evlat. Kendinize, sağlığınıza, ailenize, varsa çocuklarınıza, evinize daha çok zaman ayırın şimdilerde.
Bakın, 23 Nisan haftasındayız! Ulusal Egemenliğimizin 100’üncü yılı. Bayramları var çocukların. Bugünlerin yarattığı korkuya, kaygıya kapılıp da sakın ertelemeyin onların sevinçlerini. Çocukları çok seven, çok değerli bir büyüklerinden armağan o bayram. Onları yaşama hazırlamaksa bütün çabamız, yaşamı ıskalamadan yetişmelerini sağlamaksa, umudu korumak için bundan daha iyi bir fırsat olamaz. Bayraklarını sallasınlar, şiirlerini okusunlar, resimlerini çizip şarkılarını söylesinler. Evden seslensinler bütün dünyaya. Sakın ola salgının yarattığı korkunun, karamsarlığın gölgesinde kalmasın sevinçleri. Hiç kimse çocuklar kadar güzel yaşayamaz zamanı. Onlardan öğrenecek ne çok şey var, bir bilsek… Onlar, yaşamın en güzel tarafı.
SAĞLIĞINIZI VE UMUDUNUZU KORUYUN
Bugünler de geçecek evlat. Esas olan şu aşamada sağlıklı olmak. Sağlığınızı, kendinizi, ailenizi ve umudunuzu koruyun. Akıl, kalp en önemlisi de umut ve cesaret karantinaya alınamaz. Yaşamaya devam, hiç durmadan!
Şimdilerde herkes, hepimiz ayrı telaşlar içindeyiz, farkındayım. Ancak bu süreci geride bırakmak için dayanışmaya her zamankinden daha çok ihtiyacımız var. Sahip olduğumuz gücü dayanışmaya da çevirelim. Birbirimizi habersiz bırakmayalım. Mesleğimizle, paylaştığımız değerlerle, bilgimizle, cesaretimizle, fikirlerimizle çıkışı bulma yolunda yapılacak bir şey, sağlayabileceğimiz bir katkı vardır mutlaka. Yaşamaya, üretmeye, paylaşmaya, dayanışmaya devam… Durmayalım, durursak düşeriz.”
ZİHNİMİZİ AÇAN BİR MEKTUP
Fahamettin Akıngüç’ün mektubu böyle. Her cümlesi ders dolu, umut dolu. 23 Nisan haftasında zihnimizi açan, yüreğimizi ferahlatan bir mektup. Saygıdeğer hocama sağlıklı günler diliyor ve şu korona illetinden kurtulduğumuz aydınlık gelecekte bize ışık olacak yeni mektuplarını bekliyorum.