İlçenin tarihi hayli eskilere dayanıyor. Bölgeye ilk yerleşim MÖ 8. yüzyılın sonlarında başlamış. Eski çağlarda adı Koinon Gallicanan olarak bilinen Göynük, Roma askeri yolu üzerinde de yer aldığından, Bizans, Roma ve Osmanlı medeniyetlerinin yerleşim bölgesi olmuş. Bölgede bu dönemlerden günümüze kadar ayakta kalabilmiş tarihi eserler ve yapılar mevcut.
İlçenin 30 kilometre güneydoğusundaki vadide bulunan kalsiyum bikarbonatlı sıcak su kaynağı romatizma ve siyatik gibi hastalıklara iyi geldiğinden, şifa aramak için gelen ziyaretçilerin sayısı da hayli fazla. Yaban hayatı açısından da zengin olan Göynük’ün Kapıdağı Ormanında, geyik, karaca ve diğer yabani hayvanların korunması ve çoğaltılması amacıyla “Yaban Hayatı Geliştirme Sahası” oluşturulmuş.
Göynük havzasında kömür madeni çıkartılmasının yanında ilçe ekonomisi küçükbaş kümes hayvancılığı ve tarıma dayalı. Ayrıca el tezgahında kumaş ve bez dokuma, tahta oymacılığı, alçı taşı ve mermer ocakları işletmeciği mevcut. Şeker fasulyesi, uğut marmelatı, tokalı örtüleri ile ünlü bir ilçe olan Göynük, mevcut durumu ile Anadolu’nun tarihi dokusu bozulmamış ender yerleşim merkezlerinden biri.
Göynük, en eskisi yaklaşık 700 yıllık eski eser niteliğindeki konut, işyeri, hamam, türbe, hazire, anıtsal çınar ağaçları gibi tarihi değerlerle süslü ve bu eserler halen işlevlerini sürdürüyor. ‘Yaşayan tarih’ olan ilçede, kültürel değerler ve gelenekler, giyim kuşam, yöresel folklor, yöresel mutfak kültürü ve sosyal ilişkiler hâlen orjinalliğini koruyarak yaşatılıyor.
İlçede tüm yerleşim alanı “Kentsel Sit Alanı” kapsamında yer alıyor. 137 adet tarihi konut, 21 cami, türbe, çeşme, hamam, kule ve hazire olmak üzere toplam 158 adet sivil mimari eser Göynük’e özel bir hava katıyor. Ayrıca, 14. yüzyılda Gazi Süleyman Paşa tarafından inşa ettirilen tarihi cami, hamam ve konak da ilçeyi ziyaret edenlerin mutlaka görmesi gereken yerlerden.