Farz ibadetler arasında yer alan zekât ibadetinin belirli bir zamanı bulunmuyor. Ancak Müslümanlar, genellikle zekâtını rahmet ve bereket ayı olan Ramazan ayı içerisinde vermeye çalışıyor. Bu nedenle borcu olan zekât verir mi? sorusunun yanıtı merak ediliyor.
Zekât, dinen zenginlik ölçüsü kabul edilen miktarda (nisap) mala sahip olan kimselerin Allah rızası için ihtiyaç sahibi kişilere vermesi gereken belli miktarı ifade ediyor.
Peki, borcu olan zekât verir mi? Zekât hesaplanırken hangi borçlar düşülür? İşte, Diyanet tarafından yapılan açıklama…
BORCU OLAN ZEKÂT VERİR Mİ?
Uzun vadeli borçlar, zekâttan düşürülebilmektedir. Ancak kişinin maddi durumu iyi ise, fakirlerin menfaatine binaen uzun vadeli borçların düşürülmemesi tavsiye edilmektedir.
İki, üç, dört veya beş yıl gibi uzun vadeli taksitle araba veya ev satın alan bir kimse, borçlu sayılmaktadır. Hanefi mezhebine göre; borç, ister hemen ödenecek bir borç isterse tecilli bir borç olsun, zekât miktarından düşülür. (bk. İbn Abidin, Reddu’l-Muhtâr, Meymeniyye tab., II/6; Kâsânî, Bedâyi’, Kahire 1327, II/11)
Ancak bazı âlimler, uzun vadeli borçların zekâtı düşürmeyeceği görüşüne varmıştır. Özellikle Şafii mezhebi ve Ahmet b. Hanbel’den nakledilen bir görüş bunu desteklemektedir.
Ayrıca sahabenin büyüklerinden bu görüşü ileri sürenler de olmuştur. Bu açıdan, uzun vadeli borcu olan kimse, taksitlerini vadesi geldiğinde düzenli bir şekilde ödeme imkânına sahipse, elinde bulunan nisap miktarı malın zekâtını vermesi tavsiye edilmektedir.
Günümüzde borçlar on, on beş yıla kadar yayabilmekte ve bu nedenle yıllık verilen zekât hesaplandığında bu uzun vadeli borçlar, genel itibariyle nisap miktarını düşürmektedir. Bunun sonucunda Müslümanlar, her yıl zekât ve kurban vermekten mahrum kalmaktadır. Buna göre yıllık borcu hesaplayıp geriye kalan nisap miktarı maldan zekât vermeyi tercih etmenin, zekâtın ruhuna uygun düşeceği belirtilmektedir.
ZEKÂT HESAPLANIRKEN HANGİ BORÇLAR DÜŞÜLÜR?
Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanlığı tarafından konuyla ilgili yapılan açıklama şu şekildedir:
”Zekât vermekle yükümlü olan kişi, elindeki zekâta tâbi olan malından kul haklarına müteallik borçlarını düşer. Hanefî mezhebinin genel görüşüne göre ödeme günü gelmiş veya gelmemiş olan borçlar bu konuda aynı hükme tâbidir. Ancak Hanefîlerden bir kısım âlimlerin görüşüne göre, sadece vadesi gelmiş olarak birikmiş ve alacaklısı tarafından talep edilen borçlar düşülür; henüz ödeme günü gelmemiş olan borçlar düşülmez. Zira bu tür veresiye borçlar genellikle alacaklıları tarafından istenmez; ödeme günü gelmiş olan borçlar istenir (Kâsânî, Bedâî’, II, 6).
Şâfiî mezhebinin meşhur olan görüşüne göre ise hiçbir borç, zekâta tâbi olan malların hiçbirisinden düşülmez, dolayısıyla borçluluk hâli zekât vermeye engel değildir (Nevevî, el-Mecmû’, V, 344).
Günümüzde ödeme planı uzun bir takvime bağlanmış olan ve ileriki yıllarda düzenli olarak ödenecek olan kamu, TOKİ, kooperatif, kredi türü borçlar, bütünüyle zekât malından düşülmemelidir. Zira bu ödeme takvimleri 10-20 yıllık çok uzun vadeleri kapsamakta ve insanlar bu borçları hemen o yılda ödeme durumuyla karşı karşıya kalmamaktadırlar.
Bu bakımdan kişinin elinde bulunan zekâta tabi mallardan, sadece “o zekât yılına ait olan birikmiş borçlar, vadesi o yıl içinde dolmuş veya dolacak olan ve dolayısıyla o zekât yılı içinde hemen ödenmesi gereken borçlar” düşülmelidir. Zira zekât, yıllık bir ibadettir.”