Zekât, İslam’ın beş şartından biridir.
Terim olarak şeriatta “aslî ihtiyaçlar” dışında nisab miktarı mala sahip olan ve bu sebeple zengin sayılan Müslüman’ın, bu zenginliği üzerinden bir tam yıl geçtiğinde dinî yükümlülük gereği zekât olarak vermesi gereken miktarın adıdır.
Ramazan ayı ile birlikte zekata dair araştırmalar da hız kazandı. Vatandaşlar, kimler zekat vermekle yükümlüdür konusunu araştırırken Diyanet İşleri tarafından burs alan öğrencilere dair açıklama yapıldı.
Peki burs alan öğrenciler zekat vermeli mi? İşte Diyanet’in açıklaması..
BURS ALAN ÖĞRENCİ ZEKAT VERMEKLE YÜKÜMLÜ MÜDÜR?
Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanlığı, nisap miktarda parası bulunan bir öğrencinin, bu para aldığı burslardan oluşsa dahi zekat vermekle yükümlü olduğu yönünde fetva verdi.
Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanlığı’nın internet sitesinde yer alan soru-cevap bölümünde “Bir öğrencinin burs olarak aldığı para nisap miktarına ulaşırsa zekât vermesi gerekir mi” sorusuna “Bir yıllık borcu ve temel ihtiyaçları dışında 80.18 gr. veya daha fazla altına veya bu değerde para veya ticaret malına sahip olan bir kimse, buna mâlik olduğu günden itibaren üzerinden bir yıl geçtiğinde, zekât vermekle yükümlü olur (Mevsılî, el-İhtiyâr, I, 330). Zekâta konu olan paranın alınan yardımlardan ve burs paralarından oluşması durumu değiştirmez” şeklinde cevap verildiği görüldü.
BURS VERMEK ZEKAT SAYILIR MI?
Zekât öğrencilere burs olarak verilebilir. Bu bursu verirken zekâtınız olduğunu söylemeniz gerekmez; sizin bilmeniz yeterlidir.
İlimle uğraşan kimselere zekâtımızı vermek, başkalarına vermekten daha önemlidir.
Zekâtımızı peşin verebildiğimiz için geciktirerek de verebiliriz. Eğer mümkünse peşin vermek daha güzeldir. Ancak burs şeklinde aylara bölerek vermek de olur.
ZEKAT KİMLERE FARZDIR?
Zekât ibadeti ile ilgili şartlar, zekâtın bir kimseye farz olmasının ve verilen zekâtın geçerli olmasının şartları şeklinde iki ayrı başlık altında ele alınır.
Bir kimseye zekâtın farz olması için o kimsenin müslüman, akıl sağlığı yerinde, ergenlik çağına gelmiş ve hür olması (Kâsânî, Bedâî’, II, 4-5) bir yıllık borcundan ve aslî ihtiyaçlarından fazla hakikaten ya da hükmen artıcı, yani kazanç sağlayıcı nitelikte “nisap miktarı” mala sahip olması gerekir. Artıcı olmaktan kastedilen, malın sahibine gelir, kâr, fayda temin etmesi yahut kendiliğinden çoğalma ve artma özelliğine sahip bulunmasıdır.
Zekâtın farz olması için ayrıca nisap miktarı mal ya da servete sahip olduktan sonra üzerinden bir kameri yılın geçmesi ve yıl sonunda da nisap miktarını koruması gerekir (Kâsânî, Bedâî’, II, 13 vd.; İbn Kudâme, el-Muğnî, IV, 73-74). Yıl içerisindeki artış ve düşüşlere itibar edilmez. Zekât bu süre dolmadan önce de verilebilir. (Kâsânî, Bedâî’, II, 15).
Zekâtın geçerli olmasının şartlarına gelince, öncelikle “niyet” şarttır. Zekât bir ibadet olduğu için niyetsiz yerine getirilemez (Kâsânî, Bedâî’, II, 40; İbn Kudâme, el-Muğnî, IV, 88).
Ayrıca fakire verilmesi ve teslimi demek olan “temlik” de şarttır (Kâsânî, Bedâî’, II, 39). Yemek hazırlayıp yedirmek gibi ibâha denilen yollarla fakire zekât verilmiş olmaz.