Londra’da düzenlediği basın toplantısında konuşan Liu, bazı İngiliz siyasetçilerin, Hong Kong’un hala Britanya İmparatorluğu’nun parçası olduğunu düşündüğünü söyledi.
Liu, Hong Kong’un İngiltere’nin değil Çin’in parçası olduğunun altını çizerek, şöyle devam etti:
“İngiltere ile Çin arasındaki iyi ilişkiler, bu ülkenin Çin’in iç işlerine karışmaması temeline dayanmalıdır. Yabancı güçler, Hong Kong’un işlerine karışmaya son vermelidir. Şiddet suçlarına ortak olmaya son vermeliler. Durumu yanlış değerlendirmemeli ve yanlış yolu izlememeliler aksi takdirde kaldırdıkları taşı kendi ayaklarına düşürürler.”
“BATI MEDYASI HABERLERDE DENGELİ OLMUYOR”
Hong Kong’daki olayların yabancı güçlerin müdahalesiyle tırmandığını savunan Liu, “Hiçbir yabancı ülke, Hong Kong’un iç işlerine karışmamalıdır. Durum kontrol edilemez bir hal alırsa merkezi hükümet buna seyirci kalmayacaktır. Kargaşayı temel kanun çerçevesinde hızla bastıracak yeterli çözümümüz ve yeterli gücümüz var.” diye konuştu.
Liu, Batı medyasını da eleştirerek, basın kuruluşlarının Hong Kong’daki olaylarla ilgili haberlerde “dengeli” olmadığını ve “doğru ile yanlışı karıştırdığını” söyledi.
HONG KONG PROTESTOLARLA GÜNDEMDE
Çin’in Hong Kong Özel İdari Bölgesi, Hong Kong’da hüküm giyen veya haklarında suçlama iddiaları bulunan kişilerin Çin’e, Makao Özel İdari Bölgesi’ne ve Tayvan’a iadesini kolaylaştıran yasa tasarısı ve buna karşı yapılan protestolarla dünya gündeminin ilk sıralarında yer alıyor.
Söz konusu yasa tasarısının görüşülmesi, protestolar nedeniyle 15 Haziran’da askıya alınırken, gösterilerine devam eden protestocular ise yasa tasarısı resmi olarak iptal edilene kadar eylemlerini sürdüreceklerini açıklamıştı.
Hong Kong’daki gösterilerde eylemciler son olarak bu hafta Hong Kong Uluslararası Havalimanı’nı iki gün işgal etmiş, yüzlerce uçuş iptal edilmişti.
Hong Kong, 1898’de imzalanan “kira sözleşmesiyle” uzun yıllar İngiltere hakimiyetinde kaldıktan sonra 1997’de Çin’e devredilmişti. İmzalanan ortak deklarasyon çerçevesinde Hong Kong’a 2047 yılına kadar Çin’e sadece dış politika ve savunma gibi alanlarda bağlı kalarak “tek ülke, iki sistem” politikasıyla idari bağımsızlığını ve yapısını koruma hakkı tanınmıştı.