Son dönemdeki karantina süreçleri, insanların hareketliliğini önemli ölçüde kısıtladı, ancak aynı zamanda çoğu kuruluş için yeni bir maceranın da başlangıcı oldu. Bazı işletmeler zaten yeni çalışma stratejilerinin uygulanmasında oldukça ilerlemiş durumdayken, diğer pek çokları da şimdi bu yolculukta onlara katıldı – çalışmanın geleceğine doğru yelken açtılar. Citrix, Şubat ayının başında bir pusula, hatta bir yol haritası sağlamak üzere Citrix EMEA Work Summit ‘ i düzenledi. Citrix EMEA Work Summit, 3 Şubat’ta çalışmanın geleceğine ilişkin kıymetli içgörülerle dolu yarım günlük bir etkinlik olarak gerçekleşti.
Citrix EMEA Work Summit, katılımcıların canlı soru ve yanıt oturumlarını da kapsayan çeşitli kısa ‘TED talk’ stili çevrim içi sunumlar ve aynı zamanda müşteri videoları, panel tartışmaları ve demolar arasından tercih yapmasına imkan tanıdı. Tüm bunlar, ziyaretçilerin Citrix uzmanlarıyla, iş ortaklarıyla ve sponsorlarla görüşebileceği sanal standlarla bir gerçek dünya etkinliği deneyimi içinde sunuldu. Sunumlar, üç iş akışına ayrılmıştı ve ‘direnç’, ‘baştan yaratma’ ve ‘uzaktan çalışma’ alanlarında iş ile teknoloji bakış açılarından değerli öngörüler sundu. Bunlar, Citrix çalışanları, Citrix iş ortakları, konuk konuşmacılar ve bu krizde doğru rotayı başarıyla izlemiş ve çalışma ile iş stratejilerini baştan yaratmış olan müşteriler tarafından gerçekleştirildi. Konular, uzaktan çalışma ile bağlantılı güvenlik konusundan uzaktan çalışma ile fiziksel çalışmayı bir araya getiren optimize edilmiş bir hibrit çalışma ortamının nasıl oluşturulacağı sorusuna ve 2035 yılında nasıl çalışacağımıza ilişkin tartışmalara kadar uzandı.
Etkinlikte yapılan fikir alışverişlerinin ışığında, bir şirketin rotasını başarılı bir biçimde yeni çalışma dünyasının kıyılarına doğru çevirmenin üç şey gerektirdiği konuşuldu; direnç, çalışma süreçlerini baştan yaratmaya istekli olmak ve uzaktan çalışan iş gücünün etkili bir biçimde yönetilmesi.
İlk olarak direnç, iş sürekliliği kavramının bir adım ileriye taşınmasını ifade ediyor: İşletmelerin eski usul yedekleme ve kurtarma konseptlerinin ötesine geçerek iş gücünün esnek, güvenli ve güvenilir bir biçimde yeni ve beklenmedik zorluklara uyum sağlamasına imkan tanıması gerekiyor. İkinci olarak, çalışmanın baştan yaratılması daha da büyük bir atılım – ancak aynı zamanda daha büyük avantajlar sunuyor: Kuruluşların ilk krizi atlatmalarına ve ardından da diğerlerinin yalnızca engeller gördükleri noktada iş gücünün potansiyelini açığa çıkarma ve yeni fırsatları keşfetme yollarını öngörmelerine imkan tanıyor. Üçüncüsü, zorlu zamanlarda yalnızca üretkenliği artırmak için değil, aynı zamanda kendileri için en uygun şekilde çalışmalarına olanak sağlanarak çalışanların uzaktan çalışan dağınık iş gücü deneyiminin optimize edilmesi için çalışan ihtiyaçlarının göz önüne alınması kritik önem taşıyor.