Doç. Dr. Özalp Ekinci, salgın sürecinde ailelerin tutumunun çocuklarını da etkilediğini, bazı ailelerin aşırı kaygılı bazılarının ise aşırı umursamaz davrandığını, bunun da çocukları farklı şekillerde etkilediğini anlattı. Ekinci, çocukların mizacı ve biyolojik özelliklerinin de bu süreçte etkili olduğunu belirterek, şöyle konuştu:
“Bilim Kurulu’nun önerdiği kurallara uymanın ötesine geçen, günü sürekli haberlerin karşısında geçiren, karamsarlık yaşayan ailelerin çocukları daha endişeli. Kaygılı ailelerdeki çocukların kaygı düzeyi de yüksek oluyor. Bu da çocukların akademik faaliyetlere uyumunu olumsuz etkiliyor. Salgın riskleriyle ilgili bilgi sahibi olmayan, yeterince önlem almayan, farkındalığı düşük ailelerin çocuklarında da uyum sorunu yaşanıyor. Her iki uçtaki aileleri Bilim Kurulu’nun uyarılarını dikkate almaya, kaygıda aşırıya kaçıp koruyuculuğu takıntı boyutuna getirmemeye, çocuklarıyla zaman geçirmeye ve günü iyi planlamaya davet ediyorum. Çocukları bulundukları yaşa göre doğru bilgilendirmek gerekiyor. Her ne kadar kısıtlama olsa da imkân bulmak lazım. Haftada üç gün dışarı çıkan çocuk ile hiç çıkmayan çocuk arasında uyum, uyku kalitesi, moral, derse motivasyon, evde anne, baba ve kardeşleriyle ilişki açısından dağlar kadar fark oluyor. Hiç dışarı çıkmayan çocuklar öfke kontrol zorluğu yaşıyor, evde aileleriyle çatışıyor.
DİKKAT EKSİKLİĞİ VE HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU OLAN ÇOCUKLAR ZORLANDI
Salgın öncesinde de görülen bazı rahatsızlık türlerine sahip çocuklar bu süreçte daha da zorlandı. Pandemi döneminde en sık rastladığımız konu, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu. Dikkat eksikliği olan çocuklar zaten derse odaklanmada zorlanır. Sınıf ortamında bile, ortam iyi yapılandırılmamışsa, çocuk öğretmene yakın değilse, çocuğun dikkatini vermesini zorlaştıracak çeldiriciler varsa, bu çocuklarımızın zaten dikkat sorunu olurdu. Tabii ki yüz yüze eğitim olmadığında, öğretmen karşısında olmadığında, ekran karşısında bu çocuklarımızın öğrenme, derse odaklanma zorlukları daha fazla oldu. Dikkat zorluğu olan çocuklarımız bu döneme uyumda biraz daha zorlandı. Pandemi dışında da kaygıları, endişeleri olan, anne babadan ayrılmakta zorlanan, hastalık endişesi olan çocuklarımızın da bu dönemde kaygıları arttı. Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozuklukları olan bazı çocukların aileleri hastalık korkusuyla çocuklarını hastaneye götürmeye çekindi, bu da tedavi sürecini olumsuz etkiledi.
ÇOCUKLAR AKRANLARIYLA ZAMAN GEÇİRMELİ
Yaş gruplarına göre çocukların akranlarıyla zaman geçirmesi önemli. Bazı ailelerin Bilim Kurulu’nun belirlediği saatlerde bile çocuklarını dışarı göndermediği görüldü. Çocukların akranlarıyla gelişimsel bir dönem olarak zaman geçirmesi gerekiyor. Bu konudaki sıkıntılara en çok ergenlerde rastladık. Salgın nedeniyle aşırı kaygılı bazı aileler ergenlik yaşındaki çocuklarını bile dışarı göndermedi. Gençlerimiz, ailelerinin aşırı kaygılı tutumları nedeniyle hiç dışarı çıkmadı ya da çok az çıktı. Akranlarıyla hiç teması olamayan ergenlerde belli zorluklar yaşadık. Bazıları kliniklerimize de geldi. Zaten akranlarıyla görüşmekle ilgili zorlukları olan, biraz kendilerini zorlayarak biraz ailenin desteğiyle biraz çevrenin motivasyonuyla sosyal etkileşime başlayabilen, çekingen ergenler var. Bu grup çocuklarımız evde kısıtlanınca hemen teknolojik cihazlara yöneldi. Haftalarca, aylarca dışarı çıkmayan ergenlerimiz oldu. Bu çocuklarımızın sosyal etkileşim becerilerinde bir gerilik oldu. Pandemi bittikten sonra bunların büyük bölümü telafi edilecektir ama şu dönemde biz hep vurguluyoruz: Bilim Kurulu’nun önerdiği şekilde lütfen çocuklarınızı dışarı çıkarın. Günde kaç saatse o saati mutlaka değerlendirin. Bazı ailelerimiz çocuklarını belirlenen saatlerde bile dışarı çıkarmıyorlar. Bu ailelerin çocuklarının hem gelişimsel ihtiyacı karşılanmıyor hem de o yaşta edinmesi gereken deneyimleri elde etmediği için tam olarak gelişemiyor. Bu dönemde teknolojik cihaz kullanımı da çok arttı. Pandemi bittikten sonra teknolojik cihazlara bağımlılıkta çok büyük bir artış olduğunu gözlemleyebiliriz. Bu süreç bitse bile teknolojik cihazla hayatını geçiren çocukların bu alışkanlıklarını kırmak zor olabilir.”