◊ İtiraf etmeliyim ki “Nereden Bileceksiniz”i okuyacağınızı duyduğumda huzursuz olmuştum. Çok özel bir müzik zira. Fakat diğeri tarafından bu kadar hoş okunabileceğini iddia etmiyordum.
– Hakikaten onore oldum.
◊ Geri dönüşler nasıl?
– Harika. Mesela dün akşam Gezegen Mehmet’in radyo programına konuktum. Mehmet yayında çok hoş bir şey yaptı, dünyanın dört bir yanında yaşayan Türklerden 15’er saniyelik “Nereden Bileceksiniz” görüntüleri hazırlayıp göndermelerini istedi.
◊ Sonuç…
– İnanılmazdı. Görüntü yağdı resmen. O kadar çok seveni varmış demek. Hem çok keyifli oldum hem de gurur duydum.
◊ Bu müzik sizin için çok özelmiş diye duydum.
– O denli. Direkt benim hayat öyküm güya… Tüm yaşadıklarımı barındıran ve çok kalbime dokunan bir eser. Bu hislerim ve gücüm insanlara geçti, o yüzden yorumum bu kadar beğenildi diye düşünüyorum.
◊ Bir Ahmet Kaya müziği yorumlamak riskli değil miydi?
– Riskliydi. Lakin Gülten Kaya bana güvendi, inandı, ben de elimden geleni yapmaya çalıştım. Çok hissederek okudum. Zira nitekim kelamları birebir beni tanım ediyor.
◊ Her insan için geçerli… Kim kimin ne çektiğini nereden bilecek…
– O da hakikat. Hepimiz tıpkı şeyi söylüyoruz; siz benim neler çektiğimi nereden bileceksiniz… Sonuçta herkesin bir kıssası var. Pişmanlıkları, acıları, hüzünleri var. Bu şarkıyı yorumlayarak herkesin sesi oldum sayılır.
İÇİMDEKİ YANGINI SİZ NEREDEN BİLECEKSİNİZ
◊ Sıkıntı günlerinizi basın aracılığıyla herkes yakından takip etti. Yeniden de “Siz benim neler çektiğimi nereden bileceksiniz?” diyor musunuz?
– Uzaktan konuşmak kolay lakin içinde bulunup yaşamak, o öbür… Çok ağır bir yük. Evet, büyük imtihanlardan geçtim. Çok büyük imtihanlar verdim. Gerçekten siz benim neler çektiğimi nereden bileceksiniz. Çok şey yazıldı çizildi fakat bir de işin manevî kısmı var.
Benim iç dünyam, içimdeki yangın var. İşte o yüzden bu müzik bana iç çektiriyor.
◊ Şöhretin bedeli söylendiği kadar ağır mı?
– Şöhretin bedeli ağır bir yana, Türkiye’de bayan olmak çok sıkıntı. Her şeye göğüs gerebilmek için güçlü bayan olmak lazım.
◊ Siz güçlü bayan mısınız?
– Öyleymişim. Yaşadıklarım sayesinde ne kadar güçlü bir bayan olduğumla yüzleştim.
Öbürleri benim yaşadıklarımı yaşasa, şu an çok daha farklı bir durumda olabilirlerdi.
◊ İsyan ediyor musunuz yaşadıklarınıza? Kayıp yıllarınıza?
– Yoo… Büyük bir imtihan verdiğimi, o imtihandan da alnımın akıyla çıktığımı düşünüyorum.
◊ “Keşke” demediniz mi hiç?
– Hiç sevmediğim bir sözdür. Hepimizin bir kıssası var, “keşke”lerle yaşanmaz. Olmuşla ölmüşe deva yok.
◊ Bu süreçte size güç veren neydi?
– Üretmek, üreten bir bayan olmak… Benim ayakta kalmamı, güçlü olmamı sağlayan bu. Müziklerim en büyük gücüm. Mesleğime, müziğe olan aşkım en büyük gücüm. Bir de sabır… Sabırlı olabilmek bana güç verdi.
SEZEN VE BEN; İKİMİZ DE AŞK KADINIYIZ
◊ Yeni projeleriniz varmış…
– Evet, artık sırada heyecan verici bir projemiz var: Biraz Sezen Biraz Ben Deniz Seki… 4 Aralık’ta Caddebostan Kültür Merkezi’nde başlıyoruz. İki aşk bayanının müziklerinin harmanlandığı bir proje. Heyecanlıyım.
◊ Ya size aşk desem…
– Girmesek mi o mevzulara?
◊ Aşk müzikleri deyip deyip de es geçmesek mi aşkı?
– Tutkulu bir bayanım. Aşkı seviyorum. Sevmeyi seviyorum. Sevilmeyi seviyorum. Gerçi hangi bayan sevmez ki… Fakat…
◊ “Ama”sı ne?
– Bu his senden çok şey alıp götürüyor. Bu işin üzücü boyutları da var yani. Aşk bu türlü bir şey. “Aşk o denli bir büyü ki anlayamazsın, göze alsan olmaz, aşka gönül doymaz, seven kalbi istesen de susturamazsın” diye müzik yazmışım mesela.
◊ Âşık olsanız, bu dışarıdan anlaşılır mı?
– Yalnızca bende değil, her bayanda aşikâr olur. Gözlerin parlar, midende kelebekler uçuşur.
◊ Aşk gücü sahneye yansır mı?
– Kesinlikle…
◊ Şu an o denli bir güç kelam konusu mu?
– Şu an bence işlerden bahsedelim. (Gülüyor)
◊ Pekala… Yeni projelerde kalmıştık…
– Bir best of albümü yapacağım. Bir taraftan da aklımda üçüncü kitabım var, ona başlamayı düşünüyorum.
HAYATIM SİNEMA ÜZERE
◊ “Şunu da yapmalıyım mutlaka” dediğiniz bir proje var mı?
– Var. Hikayesini benim yazdığım bir sinema sineması… Önümüzdeki 5 yıl içinde bu türlü bir şey olabilir. Hayatım roman üzere. Daha doğrusu sinema üzere.
◊ Yani kendi hayatınızı mı yazacaksınız?
– Olabilir.
◊ Siz neler çekmişsiniz, tahminen o sinema sayesinde daha güzel anlarız.
– Umarım… (Gülüyor)
YAŞSIZ BİR BAYANIM
◊ Daha yolun ortalarındasınız. Yapmak istediğiniz çok şey olmalı.
– O denli. Bir de yaşsız bir bayanım ben. Ömür uzunluğu müzik söylemek istiyorum. Gücüm yettiğince müzik söylemek, hoş dostlar biriktirmek. Vefaya çok değer veririm, en nefret ettiğim şey nankör insanlardır.
◊ Size de nankörlük yapan oldu mu?
– Kesinlikle yaşamışımdır. Yaşarken vefa hissinin giderek azaldığı gerçeğiyle yüzleşiyorsunuz maalesef. Herkes çok bencil. Aslında yaşamak için bencil olmak gerek, evvel can sonra canan sonuçta lakin hayat da paylaştıkça güzelleşiyor. Yapayalnız kaldıktan sonra ne manası var yaşamanın?
MiLLET EĞLENMEYi UNUTTU
◊ Televizyonla aranız nasıl?
– Haberleri izleyemiyorum. O onu öldürmüş, o onu kesmiş. Hudut sistemim kaldırmıyor. Sevdiğim birkaç dizi var, onları izliyorum. Bir de çok fazla sinema izlerim. Kanallarda müzik programı olmaması canımı sıkıyor. Evvelce ne hoş cümbüş programları vardı. Artık eğlenmeyi unuttu millet.
◊ Sanatkarların yeni albümlerini beklerdik dört gözle…
– Değil mi? Her şey değişti lakin. Hayat öteki bir tarafa hakikat gidiyor. Aslında herkes hayatı kaçırıyor. Mesela adam bir konut almak istiyor, 30 yıl boyunca bunun için kredi ödüyor. Hayatı krediyi öderken bitiyor. Hayatta en çok istediğimiz şey huzur. Gece kafanı yastığa koyduğun vakit o krediyi nasıl ödeyeceğini düşünmemen lazım.
◊ Var mı öteki devası adamın?
– Natürel çalış, üret, kazan, bir şeylerin sahibi ol ancak sonuçta şunu unutmamak lazım, bu dünyada her şey emanet bize. Hiçbir şey bize ilişkin değil. Vücudumuz de dahil.
◊ Biraz sakinliğe mi gereksinimimiz var sanki?
– Sakinliğe ve huzura… Biraz durmaya… Koştur koştur nereye gidiyoruz ki? Gün gelecek bir karış toprağın altına gireceksin. Oturduğun mesken de, tapu da, para da, mal mülk de palavra dolan. Doğal parasız pulsuz yaşanmaz fakat onun için de yaşanmaz. Bu hayatı kaçırmak demek. Ondan sonra bakıyorsun 80 yaşına gelmiş bir karı koca, cruise tatiline çıkıyorlar, ellerinde bir torba ilaç. Düşününce çok saçma geliyor. Her şey vaktinde hoş, gençken hoş, sağlıklıyken hoş.
SANATKARLARIN HAYATI İZOLE OLMALI
◊ Sahne dışında kalan vakitlerde neler yapıyorsunuz?
– Kendimle yalnız kalmayı seviyorum. Meskende sinema seyretmeyi, kitap okumayı severim. Ortada karalamalar yaparım. Soyut fotoğraf denemelerim var. Ayrıyeten arkadaşlarımla vakit geçirmeyi, konutta olmayı seviyorum. Evcimen bir kadınımdır. Bu sanatkarların ortak özelliği gerçi. Konutumuz bizim kasamızdır. İzole hayatlarımız olmak zorunda.
◊ Sanat topluluğundan arkadaşlarınız var mı?
– “Sanatçıdan dost olmaz” derler değil mi? Ben ona inanmıyorum. Sanatkardan dost olur ve ben o açıdan çok da şanslıyım.
◊ Daima mi konut?…
– Dışarıyı pek sevmiyorum. Artık cümbüş anlayışı çok değişti. Beşerler tıkış tıkış yerlerde, ellerinde bardaklarla taban tabana duruyor. Kaos, sigara dumanı vesaire. O ortamlar beni boğuyor. Aslında bu sene bir ayağım Bodrum’da.
◊ Bodrum’a mı yerleştiniz?
– Yerleşmedim de, 1 yıllığına orada yaşamaya karar verdim. Sonrasına bakacağım, duruma nazaran artık.
ANNEM İKİ AYDA BEŞ BEYİN AMELİYATI GEÇİRDİ
◊ Anneniz nasıl oldu? Önemli bir rahatsızlık geçirmişti.
– Evet. İki ayda beş beyin ameliyatı geçirdi. Çok üzücü günler geçirdik. Bugünlere de şükür. Ağır bakımdan çıktı, artık meskende ya… Telefonum çaldığında ekranda “Annem” yazsın, o bana kâfi.
BAŞINA GELEN HER ŞEYİ KABULLENMEK DURUMUNDASIN
◊ Geçmişle barışık mısınız?
– Şu hayatta başına gelen her şeyi kabul etmek durumundasın. Hepimiz bir imtihandan geçiyoruz. Ölümlü dünyada kimseyi kırmamak, üzmemek, acıtmamak, kimseye küsmemek gerek.
◊ Kibir ve ego savaşları almış yürümüşken, mümkün mü bu?
– Neden olmasın? Ben kibir sevmem. Kibirli insanları sevmem, hatta korkuturlar beni. Ego nedir bilmem. Egosu yüksek çok tuhaf beşerler var, şaşırıyorum açıkçası. Mütevazılıktan yanayım. Her canlıya hürmet duyarım. Ağaç, çiçek…
◊ Hayvanlar…
– Hayvanlara “hayvan” diyemiyorum, “haycan” diyorum ben, kıyamıyorum. O derece severim. Hayatı seviyorum özetle. Sevgi dolu olmak daha naif olmamı sağlıyor, kalbimi kirletmemi engelliyor. Başıma ne gelirse gelsin kalbimi kirletmemeye çalışıyorum. O yükle yaşamayı tercih etmem.
