ABD’de 210 deniz müzesi, 240 müze gemi, İngiltere’de ise 250 deniz müzesi, 450 müze gemi bulunurken, Türkiye’de ise bu sayı bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar az. Üç yanı denizlerle çevrili Türkiye’de kapsamlı bir deniz müzesi kurulması denizcilik tarihini anlatabilmek açısından da büyük önem taşıyor. Ayrıca, koleksiyonerlerin envanterinde yer alan binlerce parça eserle, farklı illerde bir değil birden fazla deniz müzesi kurmak mümkün. Ömrünü denizlere adayan ve dünyanın en zengin amfora koleksiyonunu elinde bulunduran Mustafa Aydemir, deniz ile ilgili birikimlerini, Türkiye’nin herhangi bir ilinde kurulacak “Amfora ve Deniz Müzesi”nde değerlendirmek için yıllardır çaba sarf ediyor.
Aydemir, Türkiye’de kapsamlı bir deniz müzesi ihtiyacının gündeme gelmesiyle antik bronz ve seramik eserler koleksiyoneri Haluk Perk, Buhar Çağı koleksiyonları genel danışmanı Selçuk Kolay, müze sanat danışmanı Bahattin Öztuncay, müze teşhir ve sergileme uzmanı Mine Küçük, madalya ve nişanlar uzmanı Cem Mahruki, sikkeler danışmanı Hüsnü Öztürk, fotoğraf sanatçısı Akadur Töleğen, mali ve hukuki danışman Humral Tan, grafik tasarımcı Yüksel Çetin ile yeniden yola çıktı. Mustafa Aydemir, 5 bin yıllık denizcilik tarihinin, “Amfora ve Deniz Müzesi”nde vücut bulması için finans konusunda destek arayışını sürdürüyor.
?
Antik çağlardan kalma eserler müzede yer alacak
Müzenin, denizcilik kültürünün gelişmesine katkıda bulunması, Türk ve Dünya denizciliği hakkındaki bilgileri gelecek nesillere aktarması, binlerce yıllık bir tarihi kapsayan, dünyanın en büyük özel amfora koleksiyonu rehberliğinde, denizlerin arkaik, klasik, Helenistik, Roma ve Bizans dönemlerini anlatması, antik çağlardan denizcilik serüvenlerini, yaşam kültürlerini, önemli kişi ve olaylarını kronolojik bir sırayla, bilgi-belge-afiş- heykel-rölyef-harita ve maketleri de kullanarak dönemlerine ait orijinal eserlerle sunması hedefleniyor.
Deniz müzesinin su altı bölümünü gezen ziyaretçiler, amforalarla tarihsel bir yolculuğa çıkarak, antik uygarlıklara gidebilecek, o dönemlere ait simgeleri, resimleri, haritaları, heykelleri, giysileri, yeme içme kültürlerini görebilecek.
Ziyaretçiler, amforalar rehberliğinde tarihe yolculuk yapacak
Müze, “amforalar rehberliğinde tarihe yolculuk” ana temasıyla düzenlenecek. Mustafa Aydemir’in, 40 yılı aşkın süreçte oluşturduğu sayısı 1 milyona ulaşan amfora koleksiyonu bu müzenin en önemli envanterleri arasında yer alacak. Akdeniz, Karadeniz, Ege ve Marmara Denizlerinden, trolcü ve balıkçı ağlarına takılan amforaların satın alınmasıyla bir araya getirilen bu özel koleksiyon, halen dünyanın en büyüm özel koleksiyonu niteliğinde. Koleksiyon, denizlerdeki arkaik, klasik, Helenistik dönemleriyle Yunan, Roma, Bizans dönemlerini kapsıyor.
Müze içinde gemicilik kültürü, ticaret kültürü, sosyal yaşam kültürü, dönemin önemli insanları, bağcılık kültürü ile ilgili anlatımlar da yer alacak. Müzede ayrıca dünya denizcilik tarihinin anlatıldığı teşhir alanı, Osmanlı ve Türk denizcilik tarihi, günümüz taşımacılık unsurları, amforaların çıkarılış mizanseni, konferans salonu, su altı arkeolojisi ve su altı ekipmanlarının sergileneceği alan bulunacak.
Müzenin içinde kurulacak su altı bölümünde yer alacak akvaryum içinde antik-batık kent imajı yaratacak yapı taşları, sütunları, sütun başları gibi mimari ögeler uygulanacak. Dekorunda, antik batık kent olan akvaryumun içinde bir batık gemi ile etrafına saçılmış amforalar ve tarihi eserler olacak. Akvaryumda ise Türkiye’nin çevresindeki denizlerde yaşayan balıklar ve diğer canlılar yer alacak.
“Amacımız, bu coğrafyanın denizcilik tarihini insanlara anlatabilmek”
Koleksiyoner Mustafa Aydemir, müze projesine ilişkin AA muhabirine yaptığı açıklamada, Koç Üniversitesi Denizcilik Forumu (KÜDENFOR) kapsamında düzenlenen panelde İstanbul’un deniz müzeleri ihtiyacının gündeme geldiğini söyledi. Aydemir, toplantı sonunda, bu platformun başkanlığına getirildiğini ve müze çalışmalarına başlamak amacıyla ekibini kurduğunu anlattı. Müzenin de ana temasını oluşturan amforaların önemine değinen Aydemir, “Amforalar, denizlerin sır küpleridir. Çünkü her amfora ait olduğu dönemin, binlerce yıl öncesinin, özellikle Anadolu coğrafyasının kıyılarının deniz tarihini, deniz aşırı ticareti, o dönemki üretimleri bize anlatır. Dolayısıyla müzenin bel kemiğini, amforalar rehberliğinde deniz tarihine yolculuk olarak belirledik.” dedi. Kurulacak deniz müzesinde amforaların yanı sıra o dönemleri tanımlayan sikke, cam ve bronz eserler, haritalar ve gemi maketlerinin de yer alacağını aktaran Aydemir, sözlerine şöyle devam etti:
“Amacımız, bu coğrafyanın denizcilik tarihini insanlara anlatabilmek. Denizci nesiller yetiştirmenin birinci kuralı da deniz kültürünü verebilmektir. Deniz kültürü de ancak bu deniz müzelerinde verilir. Biz maalesef deniz müzeleri konusunda dünyanın en fakir ülkesiyiz. Doğu Akdeniz çanağında yer alıyoruz. Bütün kıyılarımızda dünyanın en eski batıkları var. Dünya su altı arkeoloji bilimi bu kıyılarda gelişti. Biz bu batıklar vasıtasıyla, amforalar kanalıyla denizcilik tarihini günümüze ulaştırmak istiyoruz. Bin yıldan beri bu coğrafyadayız ama maalesef tam anlamıyla denizci bir toplum olamadık. Denizlerin önemini kavrayamadık.” En eski denizcilik tarihinin Türkiye kıyılarında başladığını vurgulayan Aydemir, “Denizdeki üstünlüğünü kaybeden ülkeler karalarına da sahip çıkamazlar. Biz, koca bir imparatorluğu kaybettik. Niçin? Çünkü deniz kültürüne bir türlü ulaşamadık.” görüşünü dile getirdi.
Müzenin maliyeti 5-10 milyon lira
Müzenin hayata geçirilmesi için 5-10 milyon lira bütçe gerektiğini belirten Aydemir, yabancı futbolcuya 10-20 milyon avro verilen Türkiye’de başta devlet olmak üzere, belediyelerin, holdinglerin, şirketlerin bu konunun öneminin farkına varmasını istediklerini dile getirdi. Uzun yıllar boyunca toplanan bu envanterlerin, tüm insanlığın malı olduğunu ifade eden Aydemir, “Bizler bunları koruyan, kollayan, gelecek kuşaklar için hazırlayacak geçici bekçileriz. Bunların asıl yerleri deniz müzeleridir. Denizcilikle ilgili koleksiyonların bir araya gelmesi, bir gerdan, bir yüzük taşı, bir mücevher gibi insanlara müzede sunulması lazım.” diye konuştu.
?
“Amforalardan denizcilik tarihini, üretim biçimlerini okuyabiliyoruz”
Amforaların önemine de değinen Aydemir, farklı tiplerdeki amforaların Türkiye kıyılarının ya da adalarının bir dönemine, bir bölgesine, içinde taşıdığı materyale hitap ettiğini söyledi.
Tarihte amforaların içinde sirke, zeytinyağ, incir, şarap, balık sosu, bal, pekmez taşındığını anlatan Aydemir, şu bilgileri aktardı: “Amforanın içine girebilen her şey deniz aşırı ticarette söz konusu olmuştur. Onun için bunlar, ticari amforalardır. Biz buradan bütün denizcilik tarihini, üretim biçimlerini okuyabiliyoruz, deniz ticaret yollarını öğrenebiliyoruz, üretimin kapasitesini görebiliyoruz, o dönemin deniz aşırı ticaretten özellikle Anadolu’nun antik kentlerinin ne kadar zenginleştiğini görüyoruz. Dolayısıyla amfora, sadece bir amfora değildir. Bunlar aynı zamanda o bölgenin, o dönem insanlarının ürettiği değişmez markalardır. Çünkü bir amfora formu değişemez, yüzlerce yıl aynı şekilde devam etmek zorundadır. Çünkü bunlar aynı zamanda hacim ölçüsüdür. İçindeki ürünlerin ne kadar olacağı şehir devletlerinin kanunları ile bellidir. Gümrüğe tabidirler. Bunun için bir amforaya baktığımız zaman üretildiği bölgeyi söyleyebiliriz.”