Bu sayede de değişim, yeni normalimiz haline geldi. Hal böyleyken, dünya yeni teknolojiler ile her geçen gün değişmeye devam ederken, iş hayatı ve mesleklere de yansıyan etkiler nedeniyle bizler de değişimin kapsama alanına giriyoruz. Peki bizler nasıl yenileneceğiz?
Tabii ki değişim ile birlikte kendimizi hayatımızı sorgulayarak.
Çevremde beni ve geleceğimi ilgilendiren neler oluyor?
Geleceğe nasıl daha verimli bir şekilde hazırlanabilirim?
Kendimi bu yenilenme ve değişim döngüsüne nasıl en iyi şekilde uyarlayabilirim?
Aslında eminim ki hali hazırda bir çoğumuzun zihnimizde bu sorular bir aşağı bir yukarı dolaşıp duruyor.
Ünlü Jack London, bu konuda neler demiş bir kulak verelim isterseniz:
‘Hayat umulmadık andaki değişimleriyle var ya da yok eder insanı. Öylesine sürprizlerle doludur ki sırtındaki küfeyi alır kiminden, elmasları yükler taş yerine kimine.’
İşte tam da bu noktada sürekli gelişimi ilke edinerek ‘uyum sağlayarak hazırlanmak’ yeni fırsatları yakalamak için işin püf noktasını oluşturuyor.
Peki ama nasıl?
Haydi şimdi değişim yolculuğuna önce zihnimizi hazırlayarak başlamak için öne çıkan yaklaşımlara bir göz atalım.
BÜYÜME ZİHNİYETİNE SAHİP OLMAK
Dijital çağ değişim ile birlikte esnekliğin ön planda olduğu bir dönem. Bu esneklik yaklaşımına kendimizi geliştirme, yeni beceriler kazanma konusunda eylem içinde olmamız da dahil. Bunun için ise ilk başta zihnimizi, düşüncelerimizi hazırlayarak başlamamız gerekiyor.
Carol Dweck, Mindset: The New Psychology of Success kitabında kendini geliştirme ile ilgili iki tip yaklaşım tanımlamıştır; sabit zihniyet ve büyüme zihniyeti.
Sabit düşünceye sahip olmak bir işe ön yargı ile yaklaşıp başaramayacağını düşünerek deneme girişiminde bile bulunmamak, hata yapmaktan korkmak ve maalesef ki resmen kendi yoluna taş koymaktır. Oysa artık yeni dünya düzeninde geçerli olan hata yapmamak için çekimser kalmak değil, denemek, hatalardan gelişim alanları, dersler çıkarmak ve aynı hatayı tekrar yapmamaya odaklanmaktır. Şu bir gerçek ki hatadan korkan bir insan hiçbir şey yapamaz. Dijital dünyanın büyük markalarının yöneticilerin çoğunun söylemi de benzer şekilde ‘hata yapmaktan korkmamak.’ Şimdi bahsedeceğim Büyüme Zihniyeti de tam olarak bunu söylüyor.
Büyüme (gelişme) zihniyeti (düşüncesi)’ne sahip olmak yeteneklerin çaba göstererek geliştirilebileceğini kabul etmektir. Çaba göstermek, amaç uğruna emek sarfetmek buradaki kilit nokta… Büyüme düşüncesine sahip olmak, yanlış yapmaktan korkmamak, içinde hissettiği potansiyelin gerçeğe dönüşmesi için kendine zaman vermek yani sabretmektir.
Kendini geliştirmeye odaklanarak, değişim rüzgarının hayatını, işini nasıl daha iyi olabileceğinin arayışına girerler. Yeteneği ortaya çıkaran, güçlendiren hiç bitmeyen merak, zorluklara meydan okumak ve bıkmadan çalışmaktır. Çünkü karşımıza çıkan bazı zorluklar ve engeller sayesinde sorunları çözmek için alternatifler üretiriz, farklı düşünürüz ve bu sayede her anlamda güçleniriz. Önemli başarılar kararlı bir şekilde çaba sarf etmeyi ve sürekli öğrenmeye gerektirir. Bir alandaki yeteneğiniz hangi seviyede olursa olsun daha iyi olmak için gösterdiğiniz çaba o yeteneği ateşler ve onu başarıya dönüştürür.
O yüzden büyüme zihniyetinin en önemli faydası, başka insanların onayını beklemekten, hatadan korkmaktan çok, öğrenmeye ve kendimizi geliştirmeye odaklanmamızdır.
Örneğin büyüme zihniyetine sahip olmak, sınavından düşük not aldığın bir derse çalışmayı bırakmaman, projende yaptığın bir denemede başarılı sonuç alamayınca hemen pes etmemen, yaptığın en ufak bir hatada hemen kendine sinirlenmemendir.
Peki büyüme düşüncesine sahip olmanın sağladığı kazanç nedir?
Hayatta karşılaşılan sorunlardan, sıkıntılardan yola çıkarak kendilerine yönelik olumsuz etiketleme yapmamak ve olumsuz yargı çıkarmamatır.. Bu yaklaşım hem kendimizle hem çevremizle olan ilişkilerimizde dengeyi, hayatla barışık olmamızı sağlıyor ve gerçek anlamda hayat kalitemizi artırıyor.
Hayallerinizi gerçekleştirmek için bahaneleri olumsuzlukları bertaraf etmek onları görmezden gelmek ve böylece kendinize olumlu koşullar yaratmanız gerekiyor.
Güçlü olmak dayanmayı, direnmeyi, sebat etmeyi aynı zamanda yeniden başlama cesaretini de gösterebilmektir. Unutmamalı ki bahaneleri hayallerinden büyük olanları asla hayallerine kavuşamazlar.
ÖĞRENMEYİ ÖĞRENMEK
Dijital çağda sürekli gelişim için farkına varmamız gereken yaklaşımlardan diğeri de öğrenmeyi öğrenmek. Öğrenmeyi bir hayat biçimi olarak görmek değişime uyumunuza, yeni yetkinlikler kazanmanıza siz farkında olmadan katkı sağlar. Kendi hayatımıza değer katacağını düşündüğümüz her konu için bu geçerli. Burada ki kilit nokta öğrenmeyi zorunlu bir eylem olarak değil hayatınıza katma değer katan bir süreç olarak görmek yerine öğrenme sürecini geleceğe hazırlanmaya dair bonus topladığınız bir oyun olarak görmek.
Örneğin ilgilendiğiniz bir konuda envai çeşit bilginin bulunduğu internette seçeceğiniz güvenilir sitelerden, çeşitli araştırma kaynaklarından kendinize sürekli bilgi takviyesi yapmak,
kavramlar arası ilişkiler kurmak gibi. Bu sayede keyif aldığınızı hissedecek ve zamanla ve tutkuya dönüştüğünü farkedeceksiniz. Böylece severek ve isteyerek yaşadığınız bu sürecin öğrendiklerinizin kalıcılığının arttığını da göreceksiniz.
Özetle dijital dünyada sürekli gelişim için zihnimizin kapılarını gelişime dair sonuna kadar açık tutmak ve öğrenmenin keyfine varıp aklımızın gücünü geliştirmek bizi geleceğe taşıyacak unsurlar.
Sürekli gelişimin sizleri hedeflerinize yaklaştıracak, değişime uyumunuzu artıracak bir yol arkadaşı olması dileğiyle…
Ecehan Ersöz
Teknoloji ve Marka Danışmanı&Kariyer Koçu