-Antrenman programın ve Instagram hesabından yaptığın ‘Kışın yaptıklarınız kendini Yazın gösterir’ şeklindeki paylaşımın hakkında bize bilgi verebilir misin?
En basit biçimde ifade etmek gerekirse antrenörüm John ve ben kışın yapılan çalışmanın meyvelerini yazın göreceğimiz felsefesine inanıyoruz. Yani kimse sizi izlemezken, yağmur yağarken, belki kar yağarken, rüzgarlı ve nemli havalarda sıkı çalışmalısınız ki kış aylarında veya yarışların olmadığı dönemdeki çalışmalarınız yazın ne kadar iyi koşabileceğinizi doğrudan belirlesin.
-Yılın bu döneminde antrenman programın nasıl?
Haftada altı gün antrenman yapıyorum. Her gün piste çıkmıyorum, ancak kesinlikle daha hızlı olmak için çalışıyorum. Yılın bu zamanında tipik olarak hız ve dayanıklılık çalışmaları, yüksek yoğunluklu koşular yapıyorum ve sadece güçlenmeye, hızlanmaya ve potansiyelinin tamamını gerçekleştiren en iyi atlet olmaya odaklanıyorum.
-2020 için hedeflerini bize anlatabilir misin?
İnsanlar bana bu yıl için hedeflerimi sorduğunda, her zamanki klişe söylemle formda ve hızlı olmak diyorum. Her yıl öncelikli amacım, sakatlık geçirmemek. Yılın bu döneminde hep başlangıç çizgisinin ardına mümkün olan en iyi formda geçebilmek için yapmam gereken çalışmalara odaklanıyorum. Bunu yapabilmek için istikrarlı bir antrenman dönemi geçirmiş olmanız gerekir. Bence ortak algı, sporcuların her zaman yarışları kazanmaya odaklandığı şeklinde ki elbette buna odaklanıyoruz. Dünyanın en iyisi olmak istiyoruz.
-Peki 2019’a kıyasla 2020’de hayatının ne kadar farklı olduğunu düşünüyorsun?
Çok güzel bir soru. Hayatım bu yıl, yani 2020’de geride bıraktığımız 2019’a kıyasla ne açıdan farklı olacak? Açıkçası bazı açılardan oldukça farklı diyebilirim. Yazın bir an önce gelmesini ve olabildiğince hızlı koşmayı istiyorum.
-Bu yıl Tokyo’da düzenlenecek Olimpiyat Oyunları öncesinde üzerinde daha fazla baskı hissediyor musun?
Aslında gariptir ki daha fazla baskı hissetmiyorum; çünkü ironik bir şekilde atletizmde daha hızlı olabilmek için, daha büyük hedeflere ulaşmak için her şeyin aynı kalması gerekir. Geçen sene harika bir sezon geçirmiş olsam da her zaman burada olmam, haftanın altı günü antrenman yapmam ve sınırları zorlamaya devam etmem gerekiyor. Daha çok çalışmayı sürdürmeliyim. Geçen yıl ne olduğu önemli değil, ondan önceki yıl ne olduğu da. Atletizmde en iyi yarışınız, son koştuğunuz yarıştır. Eğer daha da hızlanmak ve daha büyük şeyler başarmak istiyorsanız, hiçbir başarı elde etmemiş gibi davranmalısınız. Ve her zaman sıfırdan başlayıp sıkı çalışmaya devam etmelisiniz. Dünya şampiyonu olduğum için elbette çok mutluyum. Her zaman bunun hayalini kurmuşumdur. Diğer taraftan bazen dünya şampiyonu olduğumu unutuyorum çünkü tek odak noktam, geçen seneden daha iyi olmak oluyor. Ve yalnızca çalışmaya devam etmem gerektiğini düşünüyorum.
-Sporcusu olduğun Bromley Harriers kulübünde hala gençlerle antrenman yapıyorsun. Bir rol model olarak onlar üzerindeki etkinin farkında mısın?
Onlar için bir rol modeli olduğumun farkındayım, insanlar da öyle söylüyor. Ama sekiz yaşımdan beri aynı piste geliyorum ve bu insanların çoğuyla birlikte büyüdüm. O yüzden kendimi onlardan farklı hissetmiyorum. Antrenmanlarını yaparken onları izliyorum. 8 yaşında, 13 ya da 16 yaşında olmaları fark etmiyor. Kendimi onlarla özdeşleştiriyorum ve belki onlar da kendilerini benimle özdeşleştiriyorlar çünkü senelerdir buradayım ve aynı şekilde çalışıyorum. Sanırım bu yüzden bazı insanlar bana bakıp kendileriyle bir bağlantı kuruyor çünkü onların yaşlarında ben de buradaydım, antrenmanlarımı yapıyor, ilçe düzeyinde ve İngiliz okullarında aynı yarışmalara katılıyordum. Buradaki genç sporcular birkaç yıl sonra benim gibi olacaklar.
-Seni burada antrenman yaparken görmek onlar için oldukça ilham verici olmalı. Ne dersin?
Bilmem. Bence genelde kendi antrenmanlarında fazlasıyla, hatta beni izleyemeyecek kadar yoruluyorlardır.
-Tipik bir antrenman gününü bize anlatır mısın?
Her antrenman günü farklıdır. Ama haftada mutlaka altı gün antrenman yapıyorum. Antrenman yapmadığım tek günü ya uyuyarak ya da arkadaşlarımla geçiriyorum. Eğer salon çalışmam varsa mesela sabah 10’dan itibaren spor salonunda çalışıyorum. Çok sıkı çalışmam gerekiyor. Salon çalışması koordinasyon ve dayanıklılık ağırlıklı olabiliyor. Her durumda çok yoğun çalışma. Yılın bu döneminde kuvvet kazanma ya da genel anlamda kuvvet çalışması yapabiliyorum. Sonra tabii ki yemek yiyorum, eve gidiyorum, biraz dinleniyorum, laptopumda bir şeyler yapıyorum ya da gün içinde bir toplantım ya da işle ilgili bir gündem maddem varsa onun için çalışıyorum. Sonra saat altı buçukta burada antrenmanıma başlıyorum. Öncesinde fizyoterapistimle görüşüp hazırlık yapıyorum. Bir saat kadar ısınıyorum, ardından antrenmanımı gerçekleştiriyorum, 30-40 dakika kadar masaj dahil soğuma çalışması yapıyorum. Sonra bir şeyler yiyip dinleniyorum, uyuyorum ve ardından bu döngü yeniden başlıyor.
-Birkaç kez zor sakatlıklar yaşadın. Sakatlıklarla nasıl başa çıktın?
Birçok seçkin sporcu gibi ben de daha önce sakatlıklar geçirdim. Futbol gibi diğer bazı sporlarda belki ufak bir zorlanmayı umursamayıp maça çıkabilirsiniz; ama bir sprinter olarak yüzde 100 hazır ve sağlıklı olmanız gerekir. Evet, bu çok keyifli bir durum değil. Ama sakatlanınca bence en önemli şey, her zaman nihai hedefe odaklanmaktır. Yani ister yeniden zinde hale gelmek olsun ister formdayken yapmak istediğiniz şeyi yapmak olsun ki bu madalya kazanmak veya bireysel ya da takım olarak sezonun en iyi derecesini elde etmek olabilir. Tek bir gün bile odak noktanızı gözden kaçırmamanız gerekir. Ben her günümü bunu düşünerek geçirirdim. Kendinize pist dışında veya normalde yapacağınız aktiviteden uzakta biraz zaman ayırmış olsanız bile, koşarken yapamayacağınız şeyleri başarmak için o zamanı verimli bir şekilde kullandığınızdan emin olun. Yani belki yarışlara katıldığınız dönemde yaptığınızdan daha sıkı bir kuvvet çalışması veya antrenman yaptığınız dönemdekinden daha fazla teknik verimlilik çalışması yapmak gerekebilir. Bütün bu süreçte de pistlere bıraktığınız noktadan daha iyi durumda dönebilmeyi umut edersiniz. Eğer sakatlanmışsam ben hep bunları düşünürüm.
-Tokyo Olimpiyatları gibi büyük bir spor etkinliğine kısa süre kalmışken mental durumun nasıl? Eğer büyük bir sakatlık geçirdiysen zihnin bununla meşgul olur mu?
Büyük yarışlardan önce olumsuz düşüncelere yer yoktur. İyi koşamamayı veya neyin yolunda gitmeyebileceğini düşünmezsin çünkü söyleyerek ya da düşünerek böyle bir şeyin gerçekleşmesine neden olmak istemezsin. Bu nedenle her zaman olumlu düşünmek zorundasınız. Hep ne yapmaya çalıştığınızı, neye ulaşmak için antrenman yaptığınızı ve işlerin ne kadar yolunda gidebileceğini düşünmeniz gerekiyor.
-Yeni React Infinity Run ayakkabılar kullanıyorsun. Bize biraz da bundan bahsedebilir misin?
Herkes başlangıç çizgisinde beklerken kendini formda ve hızlı hissetmek ister. Kimse yarışa başlamak üzereyken kendisini olumsuz etkileyecek bir şey istemez. Daha önce orijinal Epic React de kullandım ve çok sevdim. Bu ayakkabılarsa sonraki adımlarımın harika hissettirmesini garanti ediyor. Özellikle sorunsuz kullanımı ve geliştirilmiş yastıklama özelliğini seviyorum. Düzenli olarak koşuyorsanız bu çok önemli.
-Neden Bromley’de antrenman yapıyorsun?
Bromley’de doğdum. Birmingham’da yaşadım, Bromley’de okula gittim. Arkadaşlarım burada. Sekiz yaşımdan beri bu piste geliyorum ve burayı kesinlikle seviyorum. Bunu öylesine söylemiyorum, burası gerçekten benim ikinci evim gibi. Başarılı olmam için en iyi ortamı elde etmek amacıyla Oxford veya Cambridge gibi bir yerde değil, Londra’da okumayı seçtim. Bunun bugünkü konumuma ulaşmama ve başarıma büyük katkısı olduğunu düşünüyorum. Çünkü koşarken herkes beni orada gülümseyerek ve mutlu görüyor. Bunun insanın içinden geliyor olması şart. Benim felsefem, tüm benliğimle koşmak. Bu adeta varlığımın bir ifadesi. Antrenörüm ve ben bütüncül bir şekilde mutlu olmaya inanıyoruz. Her şeyden önce çok iyi bir kadın, sonra da çok iyi bir sporcu olmam gerektiğini düşünüyoruz. Eğer çevrenizde rahat değilseniz, kimliğinizden ötürü rahat değilseniz, dünyanın öbür ucunda 80 bin kişinin hınca hınç doldurduğu bir stadyumda en iyi performansınızı nasıl gösterebilirsiniz? Bu mümkün değil. Yani iyi performans göstermeniz imkansız. Dolayısıyla burada antrenman yapmak, burada olmak, arkadaşlarımla birlikte bildik bir çevrede antrenman yapmak ve evde, aileme yakın olmak bence mutlu kalmanın en iyi yolu.
-Start verildiğinde aklından neler geçiyor?
Bu gerçekten güzel bir soru. Hem hiçbir şey hem de her şey. Bu muazzam bir çelişki. Antrenörümün bana söylediklerini düşünüyorum. Antrenmanda her şeyimi vermem için söylediklerini. Uğruna çalıştığın, antrenman yaptığın her şeyi, kendi varlığını tek bir ana sığdırıyorsun. Bu çok fazla. Gerçekten çok çalışıyorum, kendimi zorluyorum ve antrenörümün idman sırasında bana söylediği tüm teknik puanları almaya çalışıyorum. Yani yapman gereken her şey kafandan geçiyor ama o sırada çok rahat, neredeyse Zen felsefesine inanan biri kadar sakin oluyorsun. Sanki fiziken orada olsan da çevrende olup bitenleri algılamıyorsun. Hani çizgi filmlerde olur ya… Mesela sadece Road Runner’ı görürsün ve sanki arka plan bulanıklaşır. İşte öyle bir şey. Anlatabildim mi bilmiyorum. Tarif etmek gerçekten zor. Antrenörüm her zaman şöyle der: Eğer yarış hakkında çok şey hatırlıyorsan bir şeyleri doğru yapmamışsındır çünkü o anı yaşasaydın pek bir şey hatırlamazdın!
-Başlangıç çizgisinde beklerken rakiplerini düşünüyor musun yoksa sadece kendine mi odaklanıyorsun?
Yalnızca kendime odaklanıyorum. Yarışırken hep kendime odaklanırım; çünkü sadece yaptığım şeyi ancak böyle kontrol edebilirim. Yanımdaki kulvarda biri varsa, beni geçip gitmek ve dünya rekorunu kırmak ve tarihin en iyi süresini yapmak istiyorsa… Bunu kontrol edemem. Diğer insanların yaptıklarına, onların kulvarına odaklanmamın bir anlamı yok. Bu performansımı düşürür. Atletizmi sevmemin nedeni, kişisel olarak en iyi performansınızı yansıtmanızı gerektirmesi. Koşmak da kendi en iyi performansınızı, en iyi derecenizi yapmayı gerektiriyor. En iyi dereceniz çok iyiyse, dünyanın en iyilerinden biri olursunuz. Bu harika. Herhangi bir seviyede çizgiye gidebilir, kendi en iyi derecenizi yapmaya çalışabilir, tüm potansiyelinizi ortaya koymaya gayret edebilirsiniz. Bu yüzden her zaman kendime odaklanırım, çünkü varımı yoğumu ortaya koyup kendim için harika bir derece elde edebilirim. Bu derece beni kürsünün tepesine çıkarırsa ne ala. Dünya şampiyonu oldum demektir. Muhteşem bir gün. Ama böyle olmazsa, elimdekiyle yetinmem gerekir, değil mi? O zaman daha da çok çalışır, tekrar denerim.
Dina Asher Smith kimdir
Yaş: 24
Ülkesi: İngiltere
Madalyaları:
2013: 100 m (Altın)
2013: 200 m (Altın)
2013: 4X100 (Altın)
2016: 200 m (Altın)
2016: 4X100 (Gümüş)
2016: 4X100 (Bronz)
2017: 4X100 (Gümüş)
2018: 200 m (Bronz)
2018: 4X100 (Altın)
2018: 100 m (Altın)
2018: 200 m (Altın)
2018: 4X100 (Altın)
2019: 100 m (Gümüş)
2019: 200 m (Altın)
2019: 4X100 (Gümüş)
En iyi dereceleri:
100 metre: 10.83 (Doha 2019)
200 metre: 21.88 (Doha 2019)