Cumhurbaşkanı Akıncı, bu konu üzerinde etraflıca durduğunu ifade ederek, sonrasında Kıbrıs meselesini enine boyuna değerlendirme fırsatı bulduklarını aktardı.
Doğu Akdeniz’deki zenginliklerin ve doğal kaynakların, bölgede iş birliğine, barışa ve istikrara katkıda bulunmasını her zaman arzuladıklarını dile getiren Akıncı, şöyle devam etti:
“Her zaman bunun altını çizdik, bu doğrultuda öneriler yaptık. Doğal gaz konusunun bir gerginlik alanı değil, bir barış köprüsü olmasını temenni ettik. Bu doğrultuda da ortak komite önerisinde bulunduk. Aslında ortak komite önerisi 2011’den beri masada bulunuyor. 2015’te göreve başladığım zaman bunu tekrar tekrar gündeme getirdik. Sonrasında da 13 Temmuz’da bu öneri daha da ayrıntılı bir hale getirilerek, yinelendi. Ne yazık ki Rum tarafının hemen kategorik reddetmesiyle karşılaştık. Bunun karşılığında bize iletilen öneri, kabul edilmesi mümkün olmayan, ortaklaşa bir şey yapılması fikrini dışlayan, sadece Kıbrıs Türk tarafına bilgi vermeyi içeren ve bu bilgiyi verirken de Türkiye ile Rum yönetimini bir masa etrafında bir araya gelmesini ve münhasır ekonomik alanların belirlenmesini içeren bir öneriyle karşılaştık.”
Cumhurbaşkanı Akıncı, son dönemde basına yansıyan ve Rum tarafının doğal gazdan Türk tarafına yüzde 30’luk bir pay vereceği yönündeki iddiaları düzeltmek durumunda olduğunu belirterek, Rum tarafının sunduğu öneride nüfus bazında bir gelir paylaşımından bahsedildiğini söyledi.
Akıncı, “Öneri, ‘Eğer Türkiye, Rum yönetimini tanır ve münhasır ekonomik alan konusunda uzlaşırsa ve buradan da gemilerini çeker, araştırma ve sondaj çalışmalarını sonlandırırsa, o zaman bu nüfus bazındaki yardımdan Kıbrıslı Türkler de yararlanabilir. O konuda toplanacak paradan nüfus bazında Kıbrıs Türk tarafı da yararlanabilir.’ ifadelerini içeriyordu.” diye konuştu.
“Eli kolu bağlı beklemeyeceğimizin de bilinmesini istiyoruz”
Doğal gaz konusuyla ilgili yapılması gerekenlerin belli olduğuna dikkati çeken Akıncı, ya Kıbrıs’ta bir çözüm oluncaya kadar tüm tarafların bu çalışmalardan uzak durma seçeneğini değerlendirebileceğini ya da kendilerinin önerdiği ortak komite fikrinde mutabakat sağlayıp, bu konuda iş birliği yapılabileceğini aktardı.
Akıncı, bu iki yaklaşım da olmuyorsa iki tarafın ayrı ayrı yoluna devam etmek durumunda kalacağını ve nitekim bugün de bunun olduğunu vurguladı.
Önerilerinin hala geçerli olduğunu kaydeden Akıncı, bazı Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkelerden bu konuda olumlu dönüşler aldıklarını, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres’in kendilerine gönderdiği mektupta, ima yoluyla da olsa bu öneriden duyduğu memnuniyeti bir şekilde ifade ettiğini aktardı.
Akıncı, ortak davranıştan yana tutumlarını sürdüreceklerini kaydederek, “Türkiye ile iş birliği içerisinde bu konuda eli kolu bağlı beklemeyeceğimizin de bilinmesini istiyoruz. Mademki ortak fikir etrafında birleşemiyoruz, o zaman bu aramalar ayrı ayrı devam edecek. Eğer önerimize sıcak bakma noktasında bir gelişme olursa gerek KKTC gerekse Türkiye Cumhuriyeti bu konuda olayı olumlu olarak değerlendirmeye hazır olacaktır.” diye konuştu.
“Siyasi eşitlik, etkin katılımla birlikte anılırsa ancak anlamlı olur”
Görüşmelerde Kıbrıs konusundaki son gelişmeleri de ele aldıklarını aktaran Akıncı, Guterres’in Kıbrıs meselesi için görevlendirdiği geçici özel danışmanı Jane Holl Lute’un 1 yılı aşkın bir süredir Kıbrıs’a gelip gittiğini ancak Lute’un biraz daha uzun süre Ada’da kaldığını söyledi.
Akıncı, Lute’a geldiği ilk günden itibaren kendisine söylediklerinin değişmediğini vurguladı ve şöyle devam etti:
“Biz Lute’un BM Genel Sekreteri’yle yapmaya çalıştığı, bir başlangıç noktası oluşturacak referans kavramlarının oluşabilmesi için önemli gördüğümüz prensipleri kendisiyle paylaştık. Bizim için olmazsa olmaz olan siyasi eşitlik kavramı var. Siyasi eşitlik, etkin katılımla birlikte anılırsa ancak anlamlı olur. Siyasi eşitlikten kastımız içi boş bir kavram değil. Kararlara iki tarafın da etkin katılımı önemlidir diye değerlendiriyoruz. Bunlar zaten geçmiş mutabakatların ve belgelerin de bir parçasıdır diye anımsatmak istiyoruz. Bunun yanında 11 Şubat 2014 Belgesi, geçmiş mutabakatlar ve Sayın Guterres’in 30 Haziran tarihinde sunduğu belge, üzerinde durduğumuz konular olmuştur. 30 Haziran’ın içerdiği önemli unsurlar var. Son 1 yılda bunların da değerlendirilmesinin gerekli olduğunu vurguladım. Lute ile yaptığımız temaslarda bunları değerlendirme fırsatı bulduk. Geçmiş mutabakatlar da dipnotlarıyla birlikte önemlidir. Geçmiş mutabakatlardan sadece bunu kabul ederim, ötekini kabul etmem yaklaşımı olamaz. Eğer kabul edilecekse bunlar bir bütün olarak kabul edilmesi gerekir.”
“Alınmış bir mesafe vardır ancak bitmiş bir konu da yoktur”
Bu sürecin yeni bir süreç olacağını hep vurguladıklarını ifade eden Akıncı, bir daha ucu açık, sonuç odaklı olmayan ve kendilerini yine yıllarca sonuç müzakerelerle oyalayacak bir sürece girmeyeceklerinin de hep altını çizdiklerini söyledi. Akıncı, “Lute ile bu konuyu konuştuk. BM Genel Sekreteri’nin söylemlerine ve raporlarına da girmiş bu konu. Bizim önem verdiğimiz, konulardan başlıcalarından biridir. ‘Ucu açık süreçler geleceğe dair değil, artık geçmişe ait süreçlerdir.’ görüşünde BM raporları vardır.” dedi.
Cumhurbaşkanı Akıncı, 5’li bir gayrı resmi buluşma önerisinin ihmal edilmemesi gerektiğini belirterek bu görüşün zamanında Türkiye tarafından ortaya konduğunu ve buna kendilerinin soğuk bakmadığını, BM’nin de soğuk bakmayacağını anlattı.
Bunun zamanlamasının Guterres’le konuşulması gerektiğini aktaran Akıncı, “Guterres beni birkaç hafta önce aradığında referans kavramlarıyla ilgili sürecin ilerletilmesini beklediğini söyledi. Lute’u bu çerçevede göndereceğini söyledi. Biz de onunla konuşarak, bu çerçevede hareket ettik ve bugünkü noktaya geldik. Şu an itibariyle alınmış bir mesafe vardır ancak bitmiş bir konu da yoktur.” diye konuştu.