En son Mart ayında Likya Yolu yürüyüşü yaptığımda, doğada bulunmanın ayrıcalığını ve hayatımda ilk defa çadırda kalmanın keyfini yaşamıştım. İlk fırsatta, yeniden ancak bu defa çocuklarımla bir doğa tatiline gitmeliyim diye karar vermiştim. Sonbaharın gelmesi, yaprakların sararması ve Instagram’da sıkça gördüğüm İğneada görselleri sonucu, hafta sonunda çocuklara da bir hoşluk olması adına İğneada Longoz Ormanları yürüyüş ve kamp turu için kayıt yaptırdım. Tur şirketinin minibüsü ile de seyahate katılabilirdim zira ben Bahçeşehir’de yaşadığım için direkt kendi arabamla gitmeyi tercih ettim. Turun kapasitesi de 12-14 kişilik olduğundan, minibüste de yürüyüş turunda da sosyal mesafeye uyularak keyifli bir doğa tatili yapılabildiğini peşinen belirtmiş olayım. Yine de endişesi olan varsa, kendi aracı ile de bu seyahate katılabilir, o zaman tur şirketi ulaşım maliyetini düşerek özel bir fiyat uyguluyor.
Kendi arabası ile gelecekler için belirtmeliyim ki; Çerkezköy Organize Sanayi üzerinden, Kırklareli’nin Saray ve Vize ilçelerine ulaşıp, oradan Demirköy istikametine doğru giderek 3 saat gibi bir sürede İğneada’ya ulaşabilirsiniz. Yollar son derece konforlu ve sorunsuz… Sadece yolun son yarım saatinde çok fazla dönemeç ve viraj var, ancak yol kalitesi gayet iyi. İğneada Longoz Ormanları kamp-yürüyüş turu için Cumartesi sabah erkenden yola çıkıyor ve Pazar akşam evinize dönüyorsunuz. Biz öncelikle Cuma akşamı bir başka arkadaşımızın kampına gittik. Zira çocuklarla ilk defa doğada yürüyüşe çıkacağımdan, dinlenerek yürüyüşlere başlamalarını istedim. Oğullarımdan biri 10, diğeri 6 yaşında olduğundan acaba yürüyebilecekler mi diye endişe içindeydim. Bakalım parkuru tamamlayabilmişler mi?
İlk gecemizde, kamp çadırının kurulmasını öğrendiler ardından da ışıklı kafa lambalarımızı takıp orman içinde akşam yürüyüşüne ve keşfe çıktık. Konakladığımız kamp alanında kedileri sevip, horoz ve hindileri besledik. Doğadaki ilk gecemizdeki deneyim çocuklara çok keyif verdi ve yorgun olduklarından daha fazla geç olmadan çadırımıza girip uyuduk. Çocuklar ilk gece çadır konaklamasından hiçbir rahatsızlık ve tedirginlik hissetmediler ve deliksiz uyudular.
Sabah erkenden uyandık ve sadece 10 dakika mesafede yer alan Mert Gölü’ne, kano ile longoz ormanları içinde kano sürüş deneyimi yaşamaya geldik. Kano için kişi başı 50 TL alıyorlar, bir kanoya normal olarak 2 kişi binmesi gerekiyor, bu sebeple bizden toplam 100 TL aldılar. Kano deneyimimizi turdan bağımsız bir şekilde yaptık, zira bizim seyahatine dahil olacağımız Bukla Tur’un minibüsü biz kano turu yaparken İstanbul’dan yeni yola çıkmıştı.
Kano turu, eğer 2 kişi de kürek çekebiliyor ise 1,5 saatte tamamlanıyor. Ben çocuklarla gittiğimden tek başıma kürek çektim ve 2 saatte turu tamamladım. İlk başta göl üzerinde kürek çekiyorsunuz, balıkçıl kuşları görüp, suyun üzerinde atlayan balıklara rastlıyorsunuz. Gün doğumu saatinde gittiğimizden, doğanın uyanması ile birlikte kuş sesleri ve doğanın güzelliğini sessizlik içinde deneyimleyebildik. Longoz ormanları içine kano ile girdiğiniz andan itibaren, o kadar dingin bir atmosferle karşılıyorsunuz ki, kendinizi yeniden doğmuş ve ruhunuzu arındırmış gibi hissediyorsunuz. O an doğa ile baş başasınız. Daha önce hiç insan girmemiş ve turizme hiç açılmamış, bakir bir longoz içinde, devasa ağaçlar arasında ilerliyorsunuz izlenimi veriyor.
2 saat sonunda kanolarımızı teslim edip, İğneada Longoz Ormanları turumuza başlamak için rehberimiz Kadir Yarıcı ve tur minibüsü ile Milli park girişinde buluşup, tura dahil olduk. Milli parkın içinden arabayla gitmek de efsane bir deneyimdi. Orman yolunda durup, yürüyüşe başladık. Yaklaşık 11 km’lik orta zorlukta ve yaklaşık 4 saat süren Limdik yürüyüş yolu sonbaharın eşsiz güzelliklerini size sunuyor.
Parkura başlarken; Istranca Ormanları’nın içinden 1 km kadar kolay bir yoldan ilerleyip, sahile ulaştık. Asıl macera buradan sonra başlıyor! Ayak bileği seviyelerinizin biraz üzerinde olan longoz sularında, kumluk uzunca bir sudan yürüyorsunuz. Çocuklar en çok bu yürüyüşü sevdi diyebilirim. Yürüyüşümüz esnasında Kızıl Gerdan Koyu, Ay Parçası Koyu, Uzunkum Koyu, Bakırdere Koyu, Çakıl Taşı Koyu, Karanlıkdere Koyu ve Beğendik Koyları’nı yürüdük. Sonbaharın tüm renklerini yaşadığımız bu parkurda Mart ayından itibaren İlkbaharda da yeryüzünü renklendiren yüzlerce çiçeklerle süslü harika fotoğraflar çekebilir, yaz mevsiminde ise denizin keyfini çıkartabilirsiniz.
Size güzel bir haberim var! Instagram’da son dönemlerde sıkça gördüğünüz su üzerindeki nilüfer çiçeklerinin müthiş manzarası ile ünlenmiş ve adını sıcak oluşundan alan Hamam Gölü’nü de ziyaret edeceksiniz. Gölün iskelesinde sosyal medyada paylaşabileceğiniz, etkileyici birkaç fotoğraf çekebileceksiniz. 11 km’.’lik yürüyüşümüz yaklaşık 5 saat kadar sonra bitti ve kamp alanımıza geldik. 6 yaşındaki oğlum, nasıl da çabuk bitti ben daha yürümek istiyordum dedi. O an anladım ki, doğada olmak, kamp yapmak ve çocuklar için çok yorucu görünen bir yürüyüş de olsa, doğa turizmi tam da çocuklara göreymiş. Yürüyüşümüz boyunca ellerine aldıkları sopalarla gruba yol gösterip, turun rehberine de yamaklık yapmak özgüvenleri açısından son derece faydalı oldu diye düşünüyorum.
Kampa vardığımızda, rehberimiz çocuklara hitaben; yok öyle boş oturmak hadi ateşe odun atacağız dediğinde, çalı-çırpı toplayan kamptaki tüm çocuklar neşe içinde kamp ateşini büyüttüler. Hele ki o ateşe kucak dolusu yaprak atışları, alevin parlayışı ve gülüşmeleri görmeye değerdi. Akşam yemeğinde, ev yapımı lezzetleri kamp ateşinin başında yemek, çıplak ayakla toprakta gezmek eşsiz deneyimlerdi. Ulu ağaçlara gerdirilmiş salıncaklar ve hamaklar da seyahate keyif katan diğer unsurlardı.
Gece 23:00 sularında çadırımıza girip yattık ve sabah 08:00’de deliksiz bir uyku uyuyarak yeni güne kuş sesleri içinde merhaba dedik. Bukla Tur’un İğneada kampını kurduğu yer, ormanın ve doğanın kalbinde araç gürültüsünden arınmış bir yerdeydi, bu da kamp keyfini artıran önemli bir faktördü. Sabah kahvaltımızda çocuklar ateşe odun, çalı-çırpı atarken, organizasyon sahipleri de Trabzon tereyağlı Muhlama, Menemen, Krep ve ateşte sucuk hazırladılar. Doğanın içinde son zamanlarda yaptığımız en keyifli kahvaltıydı diyebilirim.
Kahvaltının ardından, Pazar günkü 5 km. sürecek olan yürüyüşümüze başladık. Bulanık Dere ve Longozu, Saka Gölü Sahili ve Longozu ve Bulanık Meşe Ormanı’nda yürüdük. Toplam 3 saat kadar süren yürüyüşümüzü, kolay ve düz ayak bir parkur olduğundan, kolaylıkla tamamladık. Yürüyüşün ikinci gününde de, yine sosyal medyada sıkça karşınıza çıkan bir görselliği keşfetmeniz ve fotoğraflamanız da mümkün. Göğe yükselen devasa ağaçların arasından güçlü bir şekilde ormanın derinliklerine doğru giren ışık hüzmelerinin yarattığı harmoni, İğneada Longoz Ormanlarının tüm güzelliğini gözler önüne seriyor.
Muhteşem bir hafta sonu geçirmek, çocuklarınızla aranızdaki bağı güçlendirmek ve stresten arınmak için ideal bir yürüyüş turu… İster Ekim-Kasım aylarında, isterseniz Mart ayından itibaren İlkbahar mevsiminde bu doğa harikasını ziyaret edin ama mutlaka burayı keşfedin. Benimle aynı duyguları hissedeceğinizi hatta daha fazlasını deneyimleyeceğinizi garanti ederim.