Assos yakınlarındaki Sivrice Koyu’na tepeden bakan zeytin ve pırnal ağaçlarıyla kaplı büyük bir bahçenin kalbinde yer alır Terra Zoe Otel. Yamaçlarından esen rüzgar önce Ege’nin “deli mavisine”, ardından karşıdaki Lesvos’a (Midilli Adası) ulaşıp selam götürür bu yakadan her gün usanmadan.
Toplam 7 odalı bu küçük otel, çevresinde hiç bir yapılaşmanın olmadığı 8 dönümlük bir arazinin içinde nilüfer göletleri, lavantaları ve manzaralı çayır teraslarıyla daha ilk adımda büyülüyor konuklarını. Gündüzleri ardına kadar açık kocaman bir tahta kapıdan içeri girip etrafı çiçeklerle bezeli merdivenlerinden yukarıya ana binaya doğru yöneldiğinizde gürültücü ağustos böcekleri ve kuş cıvıltılarıyla karşılanırsınız önce. Ardından kendi yaptıkları buz gibi bir “hoş geldin” içkisiyle ( bahçenin eriğinden erik suyu veya tarifi saklı portakallı limonata) karşılar otel çalışanları sizi yüzlerindeki kocaman gülümsemeyi hiç eksik etmeden.
İlk sahibinin mimar olması nedeniyle çok güzel düşünülüp düzenlenmiş bu büyük yamaç arazideki otel, önceleri “Kaldera” adıyla hizmet vermiş sonrasında uzun yıllardır Türkiye’de yaşayan bir Amerikalı’ya satılıp Terra Zoe adını almış ayni kişinin Sultanahmet’deki kardeş Empre Zoe Otel’ine çağrışım yapması için. İlk sahiplerince dikilen ağaçlar yıllar içinde büyüyüp orman olmuş. Kahvaltı terasının üstünü kaplayan mor salkımların gövdeleri kıvrım kıvrım sarılmış demir pergolaya sanki bir daha hiç sökülmemecesine zamana direnerek.
Odaların çoğu ana binada, iki bağımsız taş oda ise bahçede yer alıyor. Çoğu deniz manzaralı balkonlu ve teraslı odalar çift kişilik ve aile süiti olarak iki ayrı tipte düşünülmüş. Yalın bir zevkle döşenmiş ferah ve aydınlık odalarda istenirse klima da mevcut. Bahçedeki büyük taş oda diğerlerinden farklı olarak zen dokunuşlu dekoruyla ve yer yataklarıyla hoş bir deneyime davet ediyor sizi.
Zengin türk kahvaltısında her gün kendi mamülleri olan farklı bir çeşit ( poğaça, pişi, içli börek, zeytinyağlı sarma, mücver vb) ikram ediyorlar. Hem sahibesinin hem de işletmecilerinin hassasiyeti nedeniyle kahvaltıda sunulan sebzeler ve otlar otelin bahçesinden, orda yetişmeyenler ise büyük market zincirlerinden değil çevredeki küçük üreticilerden. Reçeller her daim taze, yeni yapılmış mis gibi. Plastik şişede su satmıyorlar, kendi bahçelerinden çıkan suyu filtre edip sunuyorlar konuklarına, bittikçe dolduruyorlar odalardaki sürahileri.
Deniz için 900 m kadar aşağıda ıssız bir koyda sizi bekleyen özel bir plaja yönlendiriliyorsunuz. Zeytin ağaçları, çakıllı kumsalı ve billurdan sularıyla bu özel plaj-bahçe sadece Terra Zoe konuklarına açık. Dilerseniz gün boyu ağaçların gölgelediği şezlongunuzda uzanıp sadece yüzme molaları verirsiniz bu tarifsiz tembelliğe. Plaj keyfi yerine çevreyi gezip tanımak isteyenler için Assos (Behramkale), Apollon Smintheus Tapınağı, balıkçı limanı Babakale, taş evleriyle güzelim yöre köyleri ve hatta günübirlik gezilere niyetlenenler için Troya, Bozcaada ve Kaz Dağları var.
Akşam olduğunda ise bu saklı bahçede elinizde bir kadeh, gecenin koyu karanlığında mücevherler gibi pırıldayan yıldızlara dalıp gökyüzünde kaybolur gidersiniz.
Terra Zoe Otel, işletmecilerinin deyimiyle büyük kentlerin “yorgun ruhları” için yeşilden bir sığınak…