BEŞTEPE’de 30 yıllık akademik kariyerinin ardından göreve başlayan Cumhurbaşkanlığı Finans Ofisi Başkanı Göksel Aşan, Hürriyet’in sorularına yanıtladı. Sermayenin geldiği yollar arasında, doğrudan sermaye yatırımlarının en kaliteli ve kalıcı olan olduğunu aktaran Aşan, “Fakat Türkiye’nin tasarruf açığını sadece doğrudan sermaye yatırımlarıyla giderebilmesi kısa dönemde pek mümkün değil. Türkiye çok genç bir nüfusa sahip. Çoğumuzun 31 yaşında çok yüksek tasarrufları yoktu. Ya da hiçbirimiz 31 yaşında 100 liramızın 45 lirasını biriktirmiyorduk. Dolayısıyla Türkiye şu anda 31 yaşında genç bir insan. O açıdan baktığımızda bizim tasarruf açığımızın olması çok normal. Bir de şu da önemli, bulunduğumuz coğrafyada ‘var olanla yetinelim bununla ne kadar büyüsek o kadar yeter’ diyebilecek pozisyonda değiliz. Bu coğrafyada biraz duraklarsanız tökezlersiniz. Bu çok açık, o nedenle duraklamıyor olmamız lazım. Bu durum bizim için bir süre dış kaynak ihtiyacını canlı tutacaktır” diye konuştu.
KANAL SAYISI ARTMALI
“Burada mesele aslında bizim sermaye girişlerini sağladığımız kanalların ne olduğudur” açıklamasını yapan Aşan şöyle konuştu: “Bu kanallar, dünya piyasalarında bir ya da iki yere bağlıysa ya da dünyanın en büyük bir iki bankası üzerinden geçiyorsa, sağlıksız bir durum ortaya çıkıyor demektir. Özellikle tek para cinsinden yürütülen ekonomik faaliyetler durumu daha da zor hale getirmektedir. Bunun bir yönüyle kolaylığı var diğer taraftan ciddi bir risk taşıyor. Bizim liberal ekonomide çok dillendirdiğimiz gibi kâr nerede ise ya da daha yüksek getiri nerede ise para oraya gider, paranın milliyeti olmaz söylemleri çok da doğru değil. Devletlerin yürüttükleri politikalar sermaye hareketlerini etkileyebiliyor. Bu elbette emir komuta zinciri ile olmak zorunda değil ama istemedikleri ülkeye dair algıyı değiştirerek bunu yapabiliyorlar. O ülkeye dair çeşitli uygulamalar ile sermayenin o ülkeden korkmasına neden olabiliyorlar. İşte bu yüzden bizim açımızdan daha güvenli yol, söz konusu kanalların sayısını arttırmaktır. Yani farklı para cinsinden de borçlanabiliyor olmamız gerek. Bu bizim EuroBond ve benzeri araçlarla dış sermaye ihtiyacımızı azaltmada bir fırsattır. Bunu sadece Çin ile sınırlı görmemek lazım. “
MALEZYA FIRSATI
Bu alanda Malezya örneğini veren Göksel Aşan, “Mesela Malezya, bölge ekonomisi ve İslami finans açısından önemli bir aktördür. Neredeyse dünya nüfusunun yarısının bulunduğu bir bölgeden bahsediyoruz. Malezya ile Türkiye’nin her zaman çok ayrı ilişkisi var. Malezya Başbakanı Mahathir Muhammed’in Türkiye’yi ziyaretiyle ilişkiler daha da üst bir seviyeye çıkmıştır. Bizim Malezya ile en önemli işbirliğimiz savunma sanayinde olabilir. Malezya’nın mevcut askeri gücü henüz istedikleri seviyeye gelmiş değil. Bu yüzden özellikle savunma sanayinde stratejik ortak arayışı içindeler. Bu durum iki ülke ilişkilerini geliştirmek için önemli bir fırsat. Malezya’nın İslami finansın merkezi haline gelmiş olması ise bir başka fırsat olarak görülmektedir. Biz, Malezya’ya İFM projesinde bizim açımızdan önemli bir partner olabilir diye bakıyoruz. Eylülde bir Malezya ziyareti yapacağız. Offshore faaliyetler Malezya’da revaçta görünüyor. Diğer taraftan İslami Finans kısmı son derece gelişmiş durumda. Singapur yine benzer avantajlara sahip, Endonezya zaten bizimle sıcak ilişkiler geliştirmiş” dedi.
TİCARETTE ÇEMBERİN DIŞINA ÇIKMALIYIZ
TÜRKİYE’nin yer aldığı coğrafyada dünyanın geri kalanına kıyasla çok daha kolay ticari, ekonomik ve finansal ilişkiler geliştirebildiğini söyleyen Göksel Aşan şöyle devam etti: “Avrupa tarafında bir doygunluğa ulaştık. İhracatımızın yarısını Avrupa’ya yapıyoruz. Finans bağlamında ilişkilerimizin büyük kısmı Avrupa’da. Bundan sonra Avrupa’ya olan ihracatımızı en fazla bir tık daha arttırabiliriz bu da yüksek maliyetlerle olur. Bu yüzden alternatif bölgelere yönelmemiz lazım. Çemberin dışına çıkıyor olmamız lazım. Buna yeni eksen demek çok doğru değil. Bir eksen kaymasından söz etmek de doğru değil. Avrupa uzun bir süre daha Türkiye’nin ticarette de finansta da en büyük partneri olmaya devam edecek. Amerika ile ticaretimiz zaten çok büyük değil, ancak bunu arttırma imkânımız var. Biz aslında bugüne kadar ihmal ettiğimiz coğrafyalarla şu anda daha sıkı ilişkiler geliştirmeye çalışıyoruz. Ortadoğu ile gelgitli ilişkiler içerisindeyiz. Bizim Ortadoğu ile de ilişkilerimizi sağlam ve diri tutmamız lazım. Katar burada önemli bir ortak. Katar’da bulunan finans merkezi bizim finans merkezimizle iş birliğine gitme niyetinde. Bu konuda bir beyanları oldu ve bazı görüşmeler yapıldı. Bu ilginç bir ortaklık olabilir. Malezya İslami Finans alanında Ortadoğu’ya göre daha esnek bir anlayışa sahiptir. Hatta Ortadoğu’daki bazı fon sahipleri Malezya yerine Londra’yı tercih etmektedirler. Türkiye bu iki anlayış arasında önemli bir pozisyona sahip. Biz bu iki anlayışı bir şekilde sentezleyebilecek, harmanlayabilecek ve oradan üçüncü bir yol çıkarabilecek durumdayız. İFM projesinin temel hedeflerinden bir tanesi İstanbul’u İslami finansın önemli uluslararası merkezlerinden bir tanesi haline getirmektedir. Bu hedefin gerçekleştirilmesinde İslami finans alanına ilişkin insan kaynağının geliştirilmesi ve literatürün zenginleştirilmesi ile faizsiz ürün ve hizmet çeşitliliğinin artırılması ana strateji başlıklarını oluşturmaktadır.”
ELİMDEN GELSE KÜLLİYE’DE BİLE DERS VERECEĞİM
BOŞ vakitlerini ailesine ayırdığını belirten Göksel Aşan, Neşet Ertaş dinlemeyi çok sevdiğini belirterek şunları söyledi: “İstanbul Fatih doğumluyum. Doğduğumdan beri de İstanbul’dan hiç çıkmadım. Toplantılar, seyahatler, görüşmeler derken çok az boş vaktim oluyor. Bulabildiğim her vakti aileme ayırmaya gayret ediyorum. Kendime ayırdığım vakit zannediyorum yok artık. Bir dakika bile olsa vaktimi ailemle geçiriyorum. Bir kızım, bir oğlum var. Ailem şimdilik İstanbul’da yaşıyor. O yüzden sürekli bir bölünme halindeyim. Ders vermeyi özlüyorum, böyle arada bir geliyor. Çünkü ben 30 senedir kesintisiz ders veriyorum. Öğrencileri de ders vermeyi de özledim. Bu akademik boşluğu nasıl telafi edeceğimi bilmiyorum. Elimden gelse, Külliye’de arzu ve talep eden herkese ders verebilirim mesela, çok keyifli ve değişik bir tecrübe olur sanırım. Akademi ilginç bir yer, biraz dışına çıkınca insan hemen özlüyor. Ben akademiyi futbolculuğa benzetiyorum. Hem futbol oynuyorsunuz yani sevdiğiniz işi yapıyorsunuz, aynı zamanda hem de para kazanıyorsunuz, akademide böyle işte. Basketbola ilgim var. Çok iyi bir basketbol izleyicisiyim. Bizim takımları da, NBA’i da yakinen takip ederim. Son zamanlarda maalesef okuyamıyorum, artık vakit kalmıyor. Filmleri sinemayı mümkün olduğunca kaçırmamaya çalışıyorum. Vizyon filmlerini kaçırmam, ailemle izlerim. Kendi musikimizi özellikle Neşet Ertaş’ı çok severim. Bununla birlikte Deep Purple, Led Zeppelin, Dire Straits dinlerim. Bir de çok iyi bir Muğam dinleyicisiyimdir, Azerbaycan müziği özel ilgi alanımdır. “