Salgın nedeniyle şehir hayatındaki kalabalık ortamlardan uzak kalmak isteyen vatandaşlar, soluğu çam ormanları ve gölleri barındıran, su ve kuş seslerinin birbirine karıştığı Pürenli, Balıklı, Sinekli, Derebalık ve Hera yaylalarında aldı.
Kendilerine izole bir hayat seçen ve çoğu hayvancılıkla uğraşan vatandaşlar, dedelerinden kalan yaylacılık geleneğini de yaşatıyor.
KARDÜZ YAYLASI’NDA DEDESİNDEN KALMA EVDE YAŞIYOR
Geçmişte Kocaeli’nin Gebze ilçesinde esnaflık yapan Metin Cebecioğlu, kronik rahatsızlığı nedeniyle salgın başladığında Gölyaka ilçesindeki 1900 rakımlı Kardüz Yaylası’nda dedesine ait evde izole olduğunu söyledi.
Salgın sürecinde en çok dikkat edilmesi gereken kuralların başında maske, mesafe ve temizliğin geldiğini vurgulayan Cebecioğlu, yaylalarda izole bir ortamın sunulduğunu kaydetti.
“KENDİMİ TAMAMEN DOĞAYA BIRAKTIM”
Cebecioğlu, yaylalarda sessizlik ve sakinliğin hakim olmasına rağmen günlerini sıkılmadan geçirdiğini dile getirerek, “Ramazan olduğu için odunlarımızı erken kırmıştık. Sobamızı yakıyor, akşam için iftar yemeği hazırlıyorum. Gün çabucak bitiyor. Doğanın tadını çıkarıyorum. Kendimi şehir hayatından soyutladım, tamamen doğaya bıraktım.” diye konuştu.
“KENDİMİ ÇOK İYİ HİSSEDİYORUM”
Yaylak-kışlak kültürüyle büyüyen 79 yaşındaki Cafer Yılmaz da salgın sürecini Kaynaşlı ilçesine bağlı 1600 rakımlı Sinekli Yaylası’nda geçirdiğini söyledi.
Kendisini yaylada rahat hissettiğini belirten Yılmaz, “Çocukluğumdan bu yana buraya yılda 7 ay gelirim. Bu yıl hiç gitmeden buradayım.” dedi.
Perihan Yılmaz ise yayla hayatına alışkın olduklarını, salgın sürecinde zamanlarının tamamını burada geçirdiklerini kaydetti.
Yılmaz, doğayla iç içe bulunmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirerek, “Yayla şehir gibi olur mu? Burada her şey doğal. Hastalık neymiş bilmeyiz. Bizde koronavirüs korkusu da yok. Koronavirüs de olmadık. Burada bu şekilde yaşıyoruz işte.” ifadelerini kullandı.