20. yüzyılın Alman edebiyatının önde gelen yazarlarından Franz Kafka, edebi kişiliği ve ortaya koyduğu güzel eserlerle adı unutulmazlar arasında yer aldı.Yazın hayatıyla iz bırakan Kafka, Milena’ya olan aşkıyla da unutulmaz bir adam.
Kafka’nın ölümünden sonra toplanarak yayınlanan Milena’ya Mektuplar’ı; çaresiz, mutsuz bir aşkın nasıl yalnızca mektuplaşmayla 5 yıl sürebileceğini gözler önüne seriyor.
EDEBİ METİN MEKTUPLAR…
Kafka, mektuplarında yalnızca sevdiğine yazılmış aşk dolu satırlardan ibaret değil… Aşkın en yalın halini anlatırken insanların topluma yabancılaşmasını, toplumun köhnemişliğini, bireyin iç dünyasına sıcak bir temasla üstelik çıplak bir dille ifade ediyor.
Aslen Çekoslovakyalı (günümüz Çek Cumhuriyeti) olan Kafka, romanlarını Çekçe bilmediği için Almanca yazmış. 1883 yılında Prag’da Yahudi bir ailenin üyesi olarak doğdu. Ailesi Çekçe de bilen yazar yalnızca Almanca’yı konuşabiliyordu.
Kardeşlerini Nazi Almanyasının tertiplediği Yahudi soykırımında kaybedince onulmaz acılar yaşadı. 1919’da geçirdiği ağır bir hastalıktan dolayı bir süre hastanede yattı. Her geçen gün sağlığı kötüye giden Kafka, 1924’te hayata veda etti.
Bir arkadaş ortamında tanıştığı gazeteci Milena Jesenska’dan yazdığı eserlerini Çekçe’ye çevirmesini istemesiyle başlayan arkadaşlıkları, daha sonra duygusal bir boyut kazandı.
Kafka
MUTSUZ BİR AŞK
Kafka Prag’da, Milena ise Viyana’da yaşamaktaydı. Bu ikisi için acı vericiydi. Aralarında tek iletişim ise uzun süre devam eden mektuplar olmuştu. Yüzyüze yalnızca üç defa görüşebilmişlerdi.
Bir araya gelmeyi isteseler de başaramadılar. Milena’nın evli olması başlı başına bir sorundu. Kafka’nınsa kadınlarla arası pekiyi değildi. Nitekim daha önce hayatına giren kadınlarla anlaşamayıp ayrılmıştı.
KAFKA’YA GÖRE KADINLAR
Milena’yla tanıştığında nişanlı olan Kafka, bu birlikteliğinde de istediği mutluluğu yakalayamamıştı. Mektuplarda Kafka’nın nişanlısı hakkında olumsuz konuşması onun içinde bulunduğu sıkıntılı ruh halinin tezahürüydü.
Kadınların kendisini anlayamadığını, daha önce hayatına girenlerle de aynı sorunu yaşadığına dair serzenişlerde bulunuyordu.
Aşkın büyüleyici dünyasını yakalamayan Kafka, aynı mutsuzluğu Milena’ya kavuşamayarak bir kez daha yaşayacaktı.
İLHAM KAYNAĞI MİLENA
İkisini bir noktada birleştiren şey ikisinin de hasta olmasıydı. Verem hastalığına yakalanan Kafka için Milena bir kurtarıcı olmaya başlamıştı. Ancak ilerleyen süreçte aynı hastalık Milena’yı da bulacaktı.
İlk zamanlarda seyrek olarak gönderilen mektuplar daha sonraki süreçte sıklaşmıştı. Yazar, mektuplarında günlük olarak ne yaptığını, iş aramak için görüşmelere gittiğini ve hastalığı hakkında yazıyordu.
Yazmak onun için artık bir günlük iş haline gelmişti. Milena’ya mektup yazamadığı ya da almadığı günlerde kendisini kötü hissediyordu. Milena, mektuplarında Kafka’yı Viyana’ya davet ediyor ama Kafka istemiyordu.
Yazar, her yeni mektupta Milena’ya biraz daha bağlanıyordu. Bu aşkın imkânsız olduğunu bile bile.
BELİRSİZ DUYGULAR
Milena, Kafka’nın yaşadığı yoğun duyguları satırlarında pek belirtmiyordu. Kitap sadece Kafka’nın mektuplarında oluştuğu için Milena’nın yazara karşı tam olarak neler hissettiğini bilemiyoruz. Bildiğimiz şu ki; Milena, açıkca ifade etmemiş olsa da, Kafka’ya karşı duygularının olmadığı düşünülemez.
Dünyada ve ülkemizde çok okunan Milena’ya Mektuplar’ı siz de okuyun.
Ergül Tosun
Kitap sayfası iletişim: