Adil, kapsayıcı, kaliteli, güncel bir eğitim ve herkes için yaşam boyu öğrenme fırsatlarını teşvik etmek için şimdiden harekete geçen OECD, UNESCO gibi örgütler bu konuya sürekli vurgu yapıyor ve 2030 yılını hedef alan eğitim-öğretim sistemleri için önerilerde bulunuyorlar. Bu kapsamda ülkesel bazda farklı uygulamalar da hızla uygulamaya alınıyor. İlk deneysel projeler yine Çin ve Uzak Doğu ülkelerinde hayata geçirildi bile. İşin enteresan yanı ise biz bu ileri eğitim sistemlerinden söz ederken, UNESCO verilerine göre, dünyada 2017 yılında 6-17 yaş arası 262 milyon çocuğun çeşitli sebeplerle okula gidememiş olması ve dünyada 750 milyon insanın hâlâ okuma yazma bilmiyor olması. Bu ve benzeri sorunlara çözüm olarak ise yapay zekâdan faydalanılması planlanıyor.
Eğitimde dönüşümden söz ederken yine yükselen yıldız “Yapay zekâ” karşımıza çıkıyor. Pek çok ülkenin 2030 yılı hedefinde eğitimde yapay zekâ kullanımı var. Bizim ülkemiz de bunlar arasında yer alıyor. Ülkelerin 2030 hedeflerinde amaç, gelecek için gerekli yetenekleri çocuklara kazandırabilecek, ulaşılabilir, sürdürülebilir, kaliteli, kişiselleştirilmiş bir eğitim sistemi oluşturmak. Bunu yaparken de yapay zekâdan faydalanmak.
Birlikte bir okula gittiğimizi düşünelim. Burada eğitmenlere yapay zekâ kullanarak bir eğitim modeli oluşturmayı düşündüğümüzü ve bize fikir vermelerini isteyelim. Sizce kaç eğitmen bu konuda fikir sahibidir? Eğer fikir sahibi değillerse de bunu normal karşılamak gerekiyor çünkü onların işleri bu değil. Ancak ileride onların işleri gereği bu soruya yanıt verebilir olmaları gerekecek. Çünkü pek çok meslekte olduğu gibi eğitimde de yapay zekâ kullanılıyor olacak. Eğer bu soruyu sorduğumuz eğitimciler kendi eğitim hayatlarında yazılım, yapay zekâ hatta oyunlaştırma eğitimi almış, basit de olsa birkaç ürün geliştirmiş olsalardı bu sorumuza gayet rahat yanıt verebilirlerdi. Bir algoritma yazmak için nasıl bir düşünce sistemi ve hangi verilerin işlenmesi gerektiği, sistemin faydası, olası riskleri, onlara neler kazandırabileceği gibi daha pek çok soru da bu süreçte yanıtlanabilirdi. Ancak onlar bu eğitimi almadılar çünkü bugüne kadar ihtiyaç yoktu.
Uzak doğu, eğitimde yapay zekâ kullanımını çeşitlendiriyor
İçinde bulunduğumuz yüzyılda artık eğitimde öncelik; yaratıcılık, iş birliği ve eleştirel düşünme konularına odaklanıyor. Bunu yapabilmek için geçtiğimiz hafta Tayvan, ilkokul, ortaokul ve lise öğrencileri için internet üzerinden yapay zekâ kurs programı başlattı. Bakanlık, internetten ücretsiz indirilebilen kursların basılı kitaplarının eylülde dağıtılacağını açıkladı. Çin hükûmeti ise yapay zekâ ve teknoloji alanında lider olabilmek için yatırımlarına devam ediyor. İleride otomasyon nedeniyle yeni neslin mağdur olmaması için ülke çapında yapay zekâ kursları üzerinde duruluyor. Planda, Çin kolejleri ve üniversitelerinin 2030 yılına kadar dünya standartlarında AI ders kitabı, internet üzerinden ulusal düzeyde yüksek kaliteli AI kursu ve AI araştırma merkezi kurulması düşünülüyor. Hindistan Ortaöğretim Merkez Kurulu (CBSE) 8, 9 ve 10. sınıf öğrencilerini geleceğe uygun yetiştirmek için yapay zekâ dersini, seçmeli ders olarak konumlandırıyor.
Bazı okullar eğitim sistemindeki öğretmenlerin yükü hafifletmek, öğrencilerine kişiselleştirilmiş eğitim sunabilmek ve ilgi alanlarını doğru tespit ederek yönlendirmek için yapay zekâ kullanıyor. Bazıları ise bu dersi müfredatına alarak ya da seçmeli ders olarak yeni nesil teknolojilerin kullanımını çocuklara öğretmeyi hedefliyor. Yapay zekâ öğrenmek aslında sadece bir algoritma yazmak değil. Kapsamında, yaratıcı düşünme, matematik, fizik, sosyal düşünme, mantık, felsefe, psikoloji, etik gibi daha pek çok konu bulunuyor. İyi bir eğitim ile öğrencilerin bu dersten öğreneceği çok şey olabilir.
Serap TORUN
twitter.com/seraptorun73