Reklam ve pazarlama dünyasında 25 yıllık kariyere sahip olan Bülent Yar, değişen, dönüşen iş dünyası ve yeni nesil çalışanlara başucu kitabı niteliğinde bir kitaba imza attı. Hürriyet Kitap’tan çıkan kitabın adı “Kader Gayrete Âşıktır”, kitabın mottosu da, “Mevkini değil, etkini konuştur.” Yar, bu kitabında hepimizin başarılı isimler olarak gördüğü kişileri “gayrete âşık olanlar” bölümlerinde gerçek hayat hikayelerinde anlatırken, X, Y ve Z kuşaklarını yeni iş dünyasındaki iş modelleriyle irdeliyor. Bülent Yar ile yeni kitabı üzerine konuştuk.
Siz 25 yıldır reklam sektöründesiniz. Kitapta anlatmışsınız sizin de sıfırdan gelen, yoğun emek harcadığınız ve yılmadığınız bir kariyer öykünüz var. Sizi bu kitabı yazmaya ne tetikledi?
– 25 yıldır çok farklı sektörlerle çalışıyoruz. Dünyada her 3 iletişim yatırımından birini yapıyor Mindshare… Türkiye’nin ciro olarak en büyük ajansı. Biz iş dünyasının ve çalışanların değişimini, dönüşümünü yaşıyoruz. Bunu anlamak için yoğun emek harcıyoruz. Eğitimlerden geçiyoruz. Gözlemliyoruz. Kurumsallaşmış şirketleri, büyük şirketleri, hiyerarşik yapıları, dönüşüme hızla ayak uyduran ve uyduramayanları gözlemleme şansına sahip olduğum bir işim var. Bu deneyimleri aktarma isteği beni tetikledi.
Kader Gayrete Âşıktır kitabın adı. Anlattığınız gerçek başarı öykülerinde de kimsenin önüne başarının tepsiyle sunulmadığını görüyoruz. Öncelikle kitabın adını nasıl koydunuz?
– Anlatılan hikayeyi tanımlayan bir isim olsun istedim. Bu kitabı yazarken özel hayatına dair bir problemi çözme ihtiyacında olan danışanın da kendine bir pay çıkaracağını düşündüm. İşe dair aldığım tüm eğitimlerde hiç kimse rapor ettiği insanın koşullarını söylemiyor, o kişinin daha ileriye gitmesi için bu engelleri nasıl kaldıracağını anlatıyor. Sonuçta ev ödevi senindir. İnsanlar bahane bulmayı severler. Bence Türk DNA’sında bu çok var. Biz daha çok hep dış dünya mazeretleri üretiyoruz. Türkiye’de “Elalem ne der” örgütü var, hareket etmeyelim, mevcut durumda kalalım gibi… Çözüme ulaşanların çuvaldızı önce kendine batırdığını görüyorum. Kitabın adı da bu duygularla, düşüncelerle çıktı ortaya.
Mevki, makam değil etkin olmanın altını çiziyorsunuz. Ama kariyer odaklı bir iş yaşamı var. Yeni iş dünyasında bu nasıl değişecek?
– İş dünyası dönüşüyor. Eskide olmayan yeni ne var diye bakıyoruz hepimiz. Hangi pozisyonda olursak olalım kariyerin başından deneyimli yıllara kadar aslında yeni dünya dediğimiz yerde hepimiz iş sonucuna bakıyoruz. Ortak akıl, iyi takımlar, yeni fikirler, etkili bir yönetim hepsi aynı oranda değerli artık. “Benim üstüm düşünsün”, “benim CEO’m bilir”, “yönetim kurulu düşünsün” yapıları artık kayboluyor. İşe yeni girmiş 6 aylık birinin de fikrini söylediği dönemdeyiz. Yeni dünya insanlara çok daha genç yaşlarda imkanlar sunuyor. Üniversite zamanı alınan eğitimler de yetmiyor. Kişisel farkındalığımızı bulma noktasında daha erken davranmak gerekiyor.
Dereceyle üniversiteleri bitirip, işte başarılı olamayanların eksikliği ne?
– Hayatta kamçılar gerekiyor. İnsanları aşağı çeken yorumlar bazen kamçı olur, bazıları için onları daha da aşağı çeker. Yeni kuşaklar için hep iyi eğitim alsınlar diyor aileler, çok büyük fedakarlıklarla okutuluyorlar, gelecekte neyle yüzleşecekler diye bakarsak bu bir soru işareti.
Her şeyi hazır bulanlar ve her şey için yoğun mücadele etmesi gerekenler var…
– Z kuşağında mirasyedi diye bir küme görüyorum. Üzerine bir şey katabilen çok az olacak gibi görünüyor. Kamçısını bulamayanların mevcut aile kaynaklarını kurutacağını görüyoruz, buna sahip olmayanların ise hayatı daha zor.
YENİ NESİL SABAH 09.00 AKŞAM 18.00 İSTEMİYOR
Artık her yerden iş yapmak mümkün. Ama bazı işyerleri buna çok uzak. Nasıl evrilecek iş dünyası??
– Yeni nesil 09.00-18.00 çalışmak istemiyor, hobilerini yaşamak istiyorlar. İş dünyası performansı ve yetkinlikleri çok daha iyi ölçer konuma geldi. İşe alımlarda da ortak aklı kullananlar, yaratıcı fikirleri ortaya koyabilenler öne çıkacak.
AYDA 12 BİN KİŞİ ‘BAŞARI’ ARIYOR
Gayrete âşık olan başarı öykülerinden ilham alıyor mu gençler?
– Ben Google arama motorunda “başarı”yla ilgili hacimlere baktım ayda 12 bin başarı araması yapılıyor. Bunun da yüzde 70’i başarı duası. Başaran nasıl başardı, hangi yolları izledi merak etmiyoruz.
Kitabınızda işinden ayrılanların yüzde 75’inin iş yeri yüzünden değil yöneticisi yüzünden ayrıldığını yazmışsınız. Bu da çok ciddi bir sorun değil mi??
– Z kuşağı artık birlikte çalıştıkları insanları önemsiyor. Yöneticilerinin kim olduğuna bakıyorlar. Türkiye’de haftada 52 saat iş yerinde oluyoruz. Çok çalışmak değil akıllı çalışmak gibi bir pencere açıldı artık. Çalışanların yüzde 75’i çalıştıkları iş yeri nedeniyle değil çalıştıkları yönetici nedeniyle işlerinden ayrılıyorsa bu sorun. Yaratıcı beyinlere “saat 09.00 da burada olmazsan bozuşuruz, aman servisi kaçıma, al multinetini bunun sınırlarında yemek ye” dersen olmuyor. Sana artı değer katan bir iş yerinde çalışmak istersin, bilginin kaçırıldığı bir iş yeriyse, kararlara katılamıyor ve hiyerarşik düzende sıkıntılar varsa bu iş yerinde olmazsın.