Gabrielle Union: Erkekleri yeterince izledik, sıra kadınlarda
◊ Eşiniz Dwyane Wade’in büyük hayranıyım.
– Ben de!
◊ Wade, 16 yıllık NBA kariyerini geçen sezon noktaladı. Nasıl geçirdiniz son sezonu?
– Her maç veda maçı gibiydi. Bizi mutlu eden, neşelendiren ama kalbimizi de kıran bir süreç oldu.
Bu sporu sevenler olarak bir dönemin kapanmasına üzülsek de aile olarak bize daha çok vakit ayıracağı için mutlu olduk.
‘TAŞIYICI ANNE’ CESUR DEĞİL HASSAS BİR KARARDI
◊ Anne olmak için verdiğiniz uğraşları, 8-9 kez düşük yaptığınızı açıkladınız, o süreci tüm açıklığıyla paylaştınız. Ve kasım ayında taşıyıcı anne vasıtasıyla bebeğinizi kucağınıza aldınız. Psikolojik açıdan nasıl bir süreçti?
– Kalp kırıklıklarıyla dolu bir süreçti. Taşıyıcı anneye karar vermek ise daha duygusal bir süreçti.
◊ Neden? Yakın çevreniz cesur bir insan olduğunuzu söylüyor…
– Çocuğumun benim vücudumdan dünyaya gelmeyeceğini kabul etmek cesur değil, hassas bir karardı. Tecavüz kurbanı olduğumu söylediğimde de insanlar cesur olduğumu söylemişti. Ama korkunç deneyimler yaşayıp hayata tutunabilmek, olup biteni anlatmak cesurca değil, doğru
ve yapılması gereken bir şey. Bunları yaşayan bir sürü insan sessizce acı
çekiyor. Ben ise tüm yaşadıklarımı başkalarına bir parça da olsa yardımcı olur umuduyla paylaşıyorum.
◊ Başınıza gelenleri ilk olarak ne zaman paylaştınız?
– 19 yaşındayken tecavüze uğradım, 20’lerimin ortasında anlattım.
◊ Bizimle de paylaşır mısınız o dönemi?
– Tabii… İlk kez bir dergiye kapak olduğumda anlattım her şeyi. “City of Angels” adında bir dizide oynuyordum. Dizide bir adam, seri bir şekilde hastanedeki kadınlara tecavüz ediyordu. Her hafta senaryo gelir gelmez korkuyla okuyordum “Acaba bu bölümde tecavüz kurbanı ben mi olacağım” diye. Sonunda senaristlerimizle konuşup tecavüze uğradığımı, böyle bir sahneyi çekemeyeceğimi söyledim. Bana asla tecavüz sahnesi yazmayacakları söylediler. Aynı hafta içinde dergi kapağı çekimlerim oldu. Röportajda genç oyunculara dair bir sürü klişe soru soruyorlardı. Ben de karşımda oturan gazeteciye kendi hikayemi anlatmayı teklif ettim. Kendi gerçeklerimi…
◊ Yaşadıklarınızı başkalarına yardımcı olmak için anlattınız…
– Eğer biz konuşmazsak, sesimizi yükseltmezsek bu böyle devam edecek. Birbirimize destek olarak üstesinden geleceğiz, kökünü kurutacağız. Bunun ilk adımı da konuşmak!
◊ Anneliğe dönelim. Bebeğinizi kucağınıza ilk aldığınız anı hatırlıyor musunuz?
– En baştan anlatayım. Taşıyıcı anne acilen sezaryene alındı. Göbek bağı, bebeğin bileklerini çevrelemiş ve düğümlenmiş. Doğumu beklerken hayallerimin kabusa dönüştüğü anlar yaşadım. Ama bebek kurtarılıp minik ellerini gördüğüm anda içimdeki tüm duygular değişti…
◊ Ve mutlu son…
– Evet. Şükürler olsun. Hayatımda var olan her şey için çok çalıştım. Anne olmak için de. Ama olmuyordu. “Bu duyguyu hiçbir zaman yaşayamayacağım” düşüncesine kapıldım. Diğer taraftan 40’lı yaşlarımda kariyerimde yeniden doğdum, hiçbir zaman bu kadar çok para kazanmamıştım, hiçbir zaman bir adama bu kadar âşık olup mutlu yaşamamıştım. Bir şekilde hayatımda her şey mükemmel şekilde bir araya gelmişti. Ve şimdi kızımla tamamlandık. Artık mutluluğuma etki eden her şeyden uzak duruyorum.
Kızım bana farklı şeyler yapmam için ilham veriyor. “America’s Got Talent” yarışmasına jüri üyesi oldum. Her bölümde en az üç kere ağlasam da insanların hayallerini gerçekleştirmesine yardımcı olmak istiyorum.
KARAVANIMIZ BEBEK ODASI GİBİYDİ
◊ Gelelim “L.A.’s Finest”a. Dizi, “Bad Boys” serisinin yan ürünü olarak hayata geçirildi. Bu arada “Bad Boys 3” çekiliyor. Dizi ile film arasında paslaşma olur mu? Mesela Will Smith ve Martin Lawrence diziye konuk oyuncu olur mu?
– Eğer takvimleri uyarsa ve isterlerse neden olmasın? Ama bence onlar filmleri ile mutlular.
◊ Jessica Alba ile dizinin yapımcılığını da üstlendiniz. İş ortamında kadınların birbirine desteği ne kadar önemli sizce?
– Jessica ile iş ilişkimiz ve arkadaşlığımız, kadınların birlikte çalışmasının ne kadar eğlenceli olabileceğinin bir göstergesi. Bu şehirde var olmayan bir set ortamı oluşturduk. İkimizin karavanı da bebek bakım odası gibiydi. Ailelerimiz, çocuklarımız sete gelebiliyordu. Dizinin pilot bölümünü çekerken Jessica hâlâ emziriyordu. Hamileyken ya da doğurduktan hemen sonra seksiliğini, aktifliğini, karizmanı kaybetmiyorsun. Ben 46 yaşında anne oldum. Biliyorum insanlar “Tatlım bu yaşta büyükanne olmalıydın” diyor ama aldırmıyorum. O insanlar seni koşarken, çalışırken, üretirken görmek istemiyorlar. Ben ise aksinin mümkün olduğunu tüm dünyaya gösteriyorum.
Jessica Alba: Neden kadınlar aksiyon yapamasın?
◊ “L.A.’s Finest” iki kadının başrolde olduğu bir proje. Birkaç yıl öncesine kadar bu tarz projelerde kahramanlar bir kadın ve bir erkek polis olur, hikaye ilerledikçe de birbirine âşık olurlardı…
– Doğru. Çoğu film ve dizilerde olan tam da buydu…
◊ Ama sizin dizinizde iki kadın polis ve kadın dostluğunun gücü var. Bu arada ikinci sezon için anlaşmışsınız, tebrik ederim…
– Teşekkürler. Bir şeyler değişiyor artık. Evet, bizde iki kadın polis var. Erkekleri yeterince izlemedik mi! “Bad Boys”, “Lethal Weapon”, “Men in Black”… Ne kadar çok erkek polisiyesi var. Neden kadınlar aksiyon yapamasın? Neden kadın rolleri belirli kalıplarda olsun? Çocukluğumdan itibaren bu kalıplara karşıydım. “Top Gun”da kız olmak istedim mesela. O uçakları kaldıran, uçuran kadın olmak istedim. Örümcek Adam tarafından kurtarılan kız değil, Örümcek Adam olmak istedim.
Sadece yardıma ihtiyacı olan çaresiz kız, küçük hanım ya da sevgili rolleri almak istemedim. Erkeklerin işini yapabilen kadın olmak istedim. Şimdi televizyon kadın oyuncuların farklı rolleri yapmasına izin veriyor. Artık daha fazla kadın yazar var, daha fazla kadın kamera arkasında çalışıyor, daha fazla kadın patron var.
◊ Üç çocuk, milyar dolarlık şirketiniz The Honest ve oyunculuk… Vakit problemi yaşamıyor musunuz?
– Fazla çocuk doğurdum. Evet. Çok fazla! (Gülüyor) Çok yorgunum. Kendimi unuttum zaten. Geceleri hâlâ uyku yok. Gece yatağa uzanınca ertesi günün planlarını yapıyorum. Ama kalbim dolu. Bebeğim sağlıklı. Gerçi babasını benden daha çok seviyor. Sinir bozucu bir durum bu. Erkek çocukları anneye daha düşkün olur derlerdi bir de. Bebeğim beni seviyor ama babasına farklı bir düşkünlüğü var. Tuhaf bir şey. Bu durum beni kocama yeniden âşık ediyor ki bu daha da sinir bozucu. Nasıl mümkün olabilir!
HAMİLELİĞİ SEVSEM DE ÇOCUKLAR BAŞ AĞRISI!
◊ Kocanıza yeniden âşık olduğunuza göre dört, beş, altıncı çocuk da gelebilir mi?
– Keşke gelse ama yaş ilerliyor ve çocukla ilgilenmek daha zor geliyor. Hamile olmayı daha çok seviyorum! Bir de ilk iki çocuğumda acımasız ve sert bir tecrübe yaşadım. Üçüncü bonus bebek hayatımıza ekstra mutluluk getirdi. Çok tatlı bir şekilde ailemizi yakınlaştırdı. Bebekleri, hamile olmayı sevsem de çocuklar baş ağrısı, şaka şaka… Eğer hayatım bu kadar yoğun olmasaydı milyonlarca çocuğum olsun isterdim.
◊ Nedir motivasyon kaynağınız, ne zaman yavaşlayacaksınız?
– Bir zamanlar hiçbir şeyim yoktu. Yokluktan geldim. Herkesin yaptığı gibi bir iş bulup çalışabilirdim. O da iyi bir seçenekti ama ruhum, kişiliğim sabitliğe uygun değil. O yüzden hamileliklerimin son ayında vücudum kendini durdurdu.
Ama ben yine kendime izin vermedim, işlerime devam ettim. Çocuklarımın altını ben değiştirdim, geceleri ben uyandım, onlarla ağladım güldüm. Keşke sabit olmayı, durgun olmayı başarabilsem. Belki ileride bir gün ben de kendime izin vermeyi öğrenirim.
HASTANE ODAMDA SÜPER KAHRAMAN OLMA HAYALLERİ KURARDIM
◊ Filmlerinizde “küçük hanım” yerine aksiyonun ortasındaki kahraman olmayı tercih ettiğinizi söylediniz. Peki iş hayatında nasılsınız? Şirketinizde de aynı durum mu söz konusu?
– Şirketimi üç erkekle birlikte kurdum. Fikir benim olduğu halde, onları kendi fikrime ortak ettiğim halde başlarda beni görmek istedikleri şekle sokmak istediler.
O dönemde ürün geliştirmeden kâr etmeye, paketlemeye, satışa, stoklamaya, dağıtıma her şeyi a’dan z’ye öğrendim.
Kurduğum işin temelini atarken nasıl yapılandırmam gerektiğini anlamaya çalıştım. Kabul ediyorum, ilk başlarda erkeklerin dünyasında hapsedilmiş gibi hissettim. Ama iş dünyasından birçok başarılı kadına ulaşıp yardımlarını ve rehberliklerini istedim. Çabuk öğrenip farklı bir patronluk modeli yarattım.
◊ Hollywood’un sizin üzerinizdeki ilk etkileri nasıldı? Hollywood denildiğinde aklınızdan neler geçerdi?
– Hasta bir çocuktum. Neredeyse tüm çocukluğum hastanelerde tedaviyle geçti. Benim için Hollywood hasta çocuk olmaktan çıkıp başkası olabileceğim bir yerdi. Hastane odamda süper kahraman, lider, kötü kadın, komik kadın olma hayalleri kurardım. Hollywood benim kaçışımdı.
Kendi gerçeklerimden kaçtığım kavramdı. Hâlâ da öyle. İşimin en sevdiğim yönü, kendini bir kenara bırakıp başkası olabilmek.
DEV ŞİRKETLERLE SAVAŞMAYA MAALESEF GÜCÜM YETMİYOR
◊ The Honest şirketinizle organik ürünler üretiyorsunuz. Peki sektörde var olan kimyasal ürün egemenliğine karşı bir şeyler yaptınız mı hiç?
– Kimyasal ürünlere karşı defalarca savaş açtım. Kanunların değişmesi için lobi çalışmaları yaptım. Özellikle güzellik ve temizlik ürünlerindeki kimyasallara karşı yasaların değişmesi şart. Avrupa’da bu konularda daha sıkı kurallar olduğunu duydum. Keşke Amerika’daki politik zihniyeti değiştirecek gücüm olsa. Ama her şey global ekonominin bir parçası ve dev şirketlerle savaşmaya maalesef gücüm yetmiyor.