Kaliforniya Eyaleti Bölge İdare Mahkemesinde, Ermeni kökenli ABD vatandaşları Garbis Davoyan ve Hrayr Turabian tarafından 29 Temmuz 2010’da, Alex Bakalian, Anais Haroutunian ve Rita Mahdessian tarafından ise 10 Aralık 2010’da Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Merkez Bankası ve Ziraat Bankası aleyhinde açılan iki ayrı tazminat davasının temyiz aşaması geçen hafta sonuçlandı.
Yaklaşık 9 yıl süren ve temyiz aşamasında “zaman aşımı” gerekçesiyle ret kararı veren davada Türkiye’yi ve bankaları, daha önce ABD’de Türkiye aleyhine açılan birçok davada olduğu gibi “Saltzman&Evinch” avukatlık şirketi savundu.
AA muhabirine, şirketin ortakları David Saltzman ve Günay Evinch, dava sürecini ve mahkeme kararının önemini değerlendirdi.
Saltzman, davanın ilk olarak 2010’da açıldığını ve sürecin oldukça uzun sürdüğünü belirterek, “Temyiz Mahkemesinin suçlamaların 100 yıllık olduğu ve hala tartışmalı olan tarihi olayların çözülmesi için ABD jürisinin önüne getirilmemesi konusunda, Türk bankalarının yanında karar vermesinden memnuniyet duyduk. Bu tür tarihi tartışmalar, tarihçilere bırakılmalı.” ifadelerini kullandı.
Ermeni tarafının bu davayı taşıyabileceği tek üst mahkemenin Amerikan Üst Mahkemesi olduğuna işaret eden Saltzman, “Ancak davacıların bunu yapma olasılığı çok düşük. Onlar adına konuşmak istemem ancak Üst Mahkemeyi deneseler bile, mahkemenin bu konuyu tekrar ele alma olasılığı oldukça düşük. O nedenle de endişeli değilim.” diye konuştu.
Saltzman, ABD’nin Teamül Hukuku’nu benimsediğini ve bu nedenle mahkemelerde önceden alınan kararların emsal teşkil ettiğini anlatarak, “Bu karar, ABD’de bu konuda açılacak diğer davalar için bağlayıcı nitelikte. Tabii ki yine bu karar, yeni davalar için tüm alanları kapatmıyor.” dedi.
“Bu kararın, bir faslı kapattığını ümit ediyorum”
ABD’deki Ermenilerin yeni davalar için yeni alanlar bulmaya çalışabileceğine dikkati çeken Saltzman, “Ama bence bu karar, Türkiye aleyhine suçlamalarda bulunmak isteyenlerin önüne büyük bir duvar ördü. En azından 1915 olayları hakkındaki davalar konusunda, bu kararın bir faslı kapattığını ümit ediyorum.” ifadesini kullandı.
Saltzman, Ermeni diasporasının, davanın görüldüğü Kaliforniya eyaletindeki gücüne dikkati çekerek, dava sürecinde buradaki diasporanın birçok alanda Türkiye’yi sıkıştıracak eylemlere kalkıştığını vurguladı.
“TÜRKİYE’NİN VE BANKALARIN ARGÜMANLARI GÜÇLÜ”
Avukat Evinch, 6 Kasım’a kadar devam eden süreç olduğuna, Ermeni tarafının belki Amerikan Üst Mahkemesine gitmek isteyebileceğine işaret etti.
Üst mahkemeye gidildiği takdirde orada da hazır olduklarının altını çizen Evinch, “Türkiye’nin ve bankaların argümanları güçlü.” dedi.
Evinch, üniversite yıllarından bu yana Ermeni meselesi üzerinde çalıştığını, bu yüzden davanın kendisi için önem taşıdığını vurgulayarak, şöyle devam etti:
“Bu dava, bir emsal teşkil ediyor. Amerikan hukuku sadece mevzuata değil, emsal hukuka bağlı bir sistem. Bu sonucun, Ermeni konusunda diğer tazminat davaları için bir mesaj olabileceğini düşünüyoruz.”
Kaliforniya’da duruşmalar sırasında hem yargıçların hem de oradaki Ermeni diasporasının Türkiye’ye karşı aşırı negatif olması nedeniyle psikolojik baskıya maruz kaldıklarını belirten Evinch, hiçbir zaman o tuzağa düşmeyerek süreci soğukkanlılıkla yürüttüklerinin altını çizdi.
9 YILIN ARDINDAN TÜRKİYE HAKLI BULUNDU
Kaliforniya Eyaleti Bölge İdare Mahkemesi, 26 Mart 2013’te aldığı kararda özetle, iddianın yargılamaya konu edilemeyecek ve özü itibarıyla siyasi bir mesele olduğu sonucuna varmıştı.
Türkiye lehindeki bu karar, Ermeni diasporasını durdurmadı. ABD’deki Ermenilerin avukatları, kararı Nisan 2013’te temyiz mahkemesine taşıdı ve California 9. Bölge Temyiz Mahkemesi, iki davayı birleştirdi.
Türkiye adına Dışişleri Bakanlığının idaresinde yürütülen 9 yıllık hukuk mücadelesi sonunda Kaliforniya Temyiz Mahkemesi, Türkiye’yi haklı buldu.
Mahkeme, 8 Ağustos 2019’da Ermenilerin temyiz itirazını dava konusu “zaman aşımına uğradığı” gerekçesiyle reddetti. Böylece ilk derece mahkemesinin kararı onandı.
Temyiz mahkemesi kararını, ilk derece mahkemesinin “siyasi mesele doktrini” yerine “zaman aşımı” gerekçesine dayandırdı. Bu ise Türkiye için daha güçlü bir karar anlamına geliyor.