Evlilik aşkı öldürür lafını hepimiz duymuşuzdur. Bu lafı duyunca “ama bizim evliliğimiz farklı olacak” cümlesini de kurmuşuzdur. İşler her zaman umduğumuz gibi gitmeyebilir. Büyük hayallerle verdiğiniz evlilik kararı gerçekten de aşkınızın sonunu getirebilir. Peki, evlilik neden aşkın sonu anlamına geliyor? İlişkimizi bundan korumak mümkün mü? Yıllarca süren evliliğe rağmen ilk günkü gibi aşık kalmak sadece hayal mi? İşte evlilikte aşkı kapı dışına iten sebepler…
Alışkanlık
Aşkı öldüren şey evlilik değil alışkanlık aslında. Evlenmeden önce görmek için vakit ayırmanız gereken, özlediğiniz, birlikte geçirdiğiniz her anı kıymetli gördüğünüz partneriniz artık her an yanınızda olacak. Her sabah uyandığınızda ve her gece uyumadan önce onu göreceksiniz. Tüm hayatınız boyunca sürecek bir rutininiz olacak. En başta bunlar sizi mutlu ederken, zamanla ne kadar önemli olduklarını fark etmemeye başlayacaksınız. Özlemeye vakit bulamadığınız birini gördüğünüze ne kadar sevinebilirsiniz ki? Bu durumdan kurtulmak için, evliliğinizde kendinize ait kişisel alanlar yaratın. Arkadaşlarınızla dışarı çıkın, tek başınıza vakit geçirin, bireysel hayatlarınızdan vazgeçmeyin. Böylece bir şeyleri alışkanlık haline getirmeden tadını çıkarabilirsiniz.
Maddi sorunlar
Evlilikle birlikte ortak bir bütçeniz ve harcamalarınız olacak. Bekar olduğunuz zamanlardaki gibi kendi kafanıza göre
Çocuklar
Kadınlar çocuk sahibi olduklarında birden “her şeyden önce anneyim” diye düşünmeye başlıyor. Çocuklarını her şeyin önüne koyuyor, ilişkisinin de… Aynı zamanda bir kadın ya da eş olduğunu unutuyor. Tüm gün çocukların peşinde koşturduktan ya da işten artırdığı zamanını çocukları için harcadıktan sonra, eşine vakit ayıracak gücü olmuyor. Tabii ki kimse bunun için sizi suçlamıyor. Erkekler de çocukların sorumluluğunu kadına bırakıp bir de üstüne tam zamanlı ilgi bekleyemez değil mi? Evliliğinizi kurtarmak istiyorsanız, bu sorumluluğu paylaşmanız gerekiyor. Siz kendinizi çocuklarınıza adarken eşinizin arkadaşlarıyla dışarı çıkması, zamanla onu suçlamanıza sebep olabilir. Açıkça konuşun, sorumluluk alması gerektiğini ona hatırlatın. Bir taraftan da kendinize sadece bir anne olmadığınızı hatırlatmanın yollarını bulun. Kendinize vakit ayırın, sizi ne mutlu ediyorsa onu yapın ve tabii ki eşinizin varlığını unutmayın. Bebekten sonra mutlu evlilik mümkün mü? başlıklı yazımız da size yol gösterebilir.
Seks hayatının rutinleşmesi
İlişkinin en başında yaşanan spontane seksler, küçük kaçamaklar ya da birbirinize her dokunduğunuzda heyecanlanmanız artık geride kaldı değil mi?
Çevre baskısı
Evlilikten önce ilişkiniz sadece ikinizin arasındaki özel bir şeydi. Ama artık ortak bir hayatınız ve ortak bir çevreniz var. Eşinizin sevmediğiniz arkadaşlarından kaçamazsınız, hoşlanmadığınız akrabalarını görmek zorundasınız. Hatta onları evinizde ağırlamanız ve iyi davranmanız da gerekecek. Aynı şekilde eşiniz de sizin çevrenize katlanmak durumunda. Aileleriniz başta olmak üzere çevrenizdeki herkes evliliğinizle ilgili yorumlar yapacak. “Bu evde mi yaşayacaksınız gerçekten, çok küçük değil mi?” “Nasıl geçineceksiniz?” “Ne zaman çocuk yapacaksınız?” cümlelerini de sık sık duyacaksınız. Zamanla bunlar sizi yıpratacak ve ilişkinizde tartışmalara neden olacak. “Senin annen böyle dedi” ya da “Senin arkadaşlarını bu evde istemiyorum” kavgaları başlayacak. Bunlardan kaçınmak için ilişkinizin sadece ikinize ait olduğunu hatırlayın. Kimse annesinin ya da arkadaşlarının davranışlarından dolayı suçlanamaz.
