“Öncelikle ekranları başında bizleri izleyen sevgili taraftarlarımıza, Kongre Üyelerimize, herkese sevgilerimizi, saygılarımızı göndererek programa başlamak istiyorum. Bundan önemlisi tüm camiamıza sağlıklı günler temenni ediyoruz. Evet, biz iki buçuk yıl önce göreve gelen bir yönetim olarak, bugün belki de ben Kurumsal İletişimden Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi olarak ilk defa iletişime dair bir program yapma ihtiyacı hissettik. Bugünkü programımızda detaylı olarak Kulübümüzle alakalı, camia içine ve dışına dair iletişimsel konuları ele alacağız. Son günlerde yaşanan tırnak içinde malum gelişmelere rağmen mesajlarımız bölünmesin diye daha çok kendi camiamıza mesajlar vermeye çalışacağız ama yer yer o malum gelişmelere de program içinde gireceğiz.
‘FENERBAHÇE MİLYONLARIN SEVDASI DEMEK’
Neden bu programı yapma ihtiyacı hissettik? Önce kısaca bundan bahsetmek isterim. Fenerbahçe demek milyonların ortak sevdası demek. Fenerbahçe hepimizin çocukluk aşkı, hepimiz adına ailelerimizden sonra gelen en büyük varlığımız. Fenerbahçe milyonların ortak sevdası, tutkusu ve milyonlarca Fenerbahçeli olarak hepimiz aynı gemideyiz. Başarılara, şampiyonluklara omuz omuza yürüyüşler yaptığımız bir birliktelik, bir gemi. Teşbihte hata olmazsa gemi olarak adlandırmak istiyorum. Bu camianın yönetiminde bugün bir ekip olur, yarın başka bir ekip olur. Ekipler değişir ama hedef hep aynıdır bu bayrak yarışında. Her zaman için camianın ileri gidebilmesi, başarılar yakalayabilmesi, yeni nesillerin daha çok Fenerbahçeli yetişmesi. Bu durumda da içinde bulunduğumuz süreçte mevcut yönetim olarak inisiyatif alıp, sorumluluk alıp gündeme dair bazı gördüğümüz tespitleri yapmak zorundayız. Bunları kamuoyuyla, camiamızla, değerli taraftarlarımızla paylaşmak mecburiyetindeyiz. Bugünkü programı yapma nedenimiz de gördüğümüz bazı tespitleri tüm camiamızla, sorumluluk duygusuyla paylaşmak istiyoruz.
‘DÜNYANIN EN BÜYÜK POTANSİYELİNE SAHİP TARAFTAR GRUBU’
Bu paylaşımlara başlarken ben sözlerime Fenerbahçe taraftarının tanımlamalarıyla kendimce başlamak istiyorum. Fenerbahçe taraftarı dünyanın en büyük potansiyeline sahip taraftar grubu. Benim için, bizim için, Başkanımız için, hepimizin gözünde. Zaten bu durumunu da özellikle 3 Temmuz sürecinde sadece Türkiye’de değil, dünya çapında da tescilledi. Kolay değil 3 Temmuz günlerinde o hain örgütün operasyonlarına karşı dik durabilmek. Hepimiz oralardaydık; mahkeme salonlarının önlerinde, adliyelerde, hastane önlerinde, cezaevi önlerinde, Bağdat Caddesi’nde, köprü yollarında… Baktığınız zaman dünyada böyle bir örgütün –o örgütün o dönem ne kadar güçlü olduğunu herkes biliyor- önünde dimdik durabilecek bırakın Türkiye’yi dünyada başka bir spor kulübü olabileceğini çok zannetmiyorum. Ama biz bu kadar büyük bir potansiyel ve enerjiden bahsederken camiamız içinde; tabii bu potansiyel ve enerji, doğru yönlenmediği zaman, kendi içinde doğru yere kanalize edilmediği zaman da maalesef içinde bulunduğumuz gemiyi alabora edebilecek duruma kendi kendine gelebiliyor. İçinden geçtiğimiz süreci biraz buna benzetiyoruz. Tabii burada taraftarımıza kesinlikle haksızlık etmek istemiyoruz çünkü taraftarlarımızı çok iyi anlıyoruz, hepimiz birer taraftarız. Son 6 sezonda, biz ilk göreve geldiğimizden beri 2 sezonda şampiyonluk yaşatamadık, bizden önceki dönemde de 4 sezon şampiyon olamamıştık, son 6 sezonda 0 şampiyonluk yaşayan bir Fenerbahçe tablosu var. Fenerbahçe’nin tarihinde çok alışık olmadığımız bir tablo. En uzun Aralık 1989-1996 arası, 7 sezon üzerine şampiyon olan bir Fenerbahçe var. Bu seneyle beraber şu an o durumdayız aslında. O yüzden taraftarlarımızı anlayabiliyoruz ama şunun altını özellikle çizmek istiyorum; öyle bir algı var ki bizim şu andaki bu sene yaptığımız 18 yeni transfer, teknik kadromuz, Sportif Direktör kadromuza baktığımız zaman son 6 sezondaki başarısızlık ve bunun getirdiği doğal sabırsızlık bu sezonki oyuncu kadrosu ve teknik, idari kadronun üzerine kalıyor gibi bir durum var. Oysaki herkese şunun altını çizerek hatırlatmak isteriz; bu oyuncular yepyeni oyuncular, henüz Fenerbahçe Spor Kulübü’nün Çubuklu formasıyla henüz 14 resmi maç oynadılar. Keza teknik kadromuz, sportif yönetim kadromuz da aynı şekilde. Son 6 sezondaki tabloyu anlayabiliyoruz, hepimizin taraftar olarak hissettiği sabırsızlık ortada ama bunu mevcut oyuncu grubu sanki 6 yıldır buradaymış gibi yansıtmak da biraz adaletsiz ve sağlıksız bir yaklaşım oluyor camiamız açısından. Programın ilk bölümünde bunu dile getirmek istedim.
‘BU 14 HAFTADA…’
Demin de bahsettiğim gibi hep futbol anlamında gidiyoruz ama aslında ben sözlerimi birazdan tüm branşlara getireceğim. Futbol özelinde gidiyormuş gibi oldu ama kulübün amiral gemisi futbol olduğu için konuşmamız böyle seyrediyor. Futbol özelinde ligin 14. haftası oynanmışken henüz, 14 haftada biz iletişim anlamında analizlerimize, verilerimize baktığımız zaman her hafta bu takım bir kırılma maçına, bir kader maçına çıkıyormuş havasına bürünülüyor. Doğal olarak bunu futbolcularımız da hocamız da idari kadromuz da hissediyor. Sonuçta futbol tüm sporlar gibi bir performans oyunu. Ortaya performans koyulması gereken bir oyun. Sahada performansı, kulübede performansı koyacak olan bu kadrolarımızın maalesef performansları doğal olarak etkilenir durumda. Son maç sonrası Mert Hakan’ın yaptığı açıklamaları hepimiz gördük ve hak verdik. Birçok taraftarımız da hak verdi. Galibiyetten sonra bu açıklamalar olunca herkes hak veriyor ama aslında bunlar kötü günde söylendiği zaman hak vermek de çok önemli. Yani özetle 14 haftada öyle bir kader zihniyeti yaşadık ki her hafta kırılma maçlarına çıkıyoruz. Birazdan ekrana grafikleri, verileri getireceğiz.
‘SON 6 ŞAMPİYONLUĞU İNCELEDİK’
Biz Fenerbahçe’nin son 6 şampiyonluğunu inceledik. Hepimiz birer taraftar olarak bunları dün gibi hatırlıyoruz. Fenerbahçe’nin şampiyon olduğu sezonlardaki maçları, kimlerin gol attığını bile çoğumuz maç maç, hafta hafta hatırlarız. Şimdi 3 sezon inceleyeceğiz. Yani son 6 şampiyonluğumuzun, 2000/2001’den beri olan 6 şampiyonluğumuzun 3’ünü taraftarlarımıza göstermek istiyoruz. Bu 3 şampiyonlukta biz nerelerdeymişiz, nerelere gelmişiz, nasıl sezonlar yaşamışız içinde bulunduğumuz mevcut sezonla bir kıyaslama yapmak istiyoruz.
2003-2004 sezonunda Christoph Daum önderliğinde Fenerbahçe yeni bir kadro kurmuştu. Son 7 sezonda sadece 1 şampiyonluk almış bir Fenerbahçe vardı 2003/2004 sezonu başlarken. Son 7 sezonda 1 şampiyonluk almış Fenerbahçemiz, şampiyonluk hedefiyle yola çıktığı bir sezonda ligin 17. haftasında o günün liderinin -ki bir evvelki yılın da şampiyonuydu Beşiktaş- 8 puan gerisindeydi. Yani biz şampiyon olduğumuz 2003/2004 sezonunda ilk yarıyı lider Beşiktaş’ın 8 puan gerisinde kapattık. Sezon sonundaysa 4 puan farkla şampiyonluğumuzu ilan ettik ki Beşiktaş’a da 10 puan fark atmışız o sezonun ikinci yarısı. Yani özetle şampiyon olduğumuz 2003/2004 sezonunda yine yeni bir kadromuz vardı ve son 7 sezonda sadece 1 şampiyonluğumuz varken, böyle bir tabloda lige başlamışken ilk devreyi liderin 8 puan gerisinde bitiriyoruz ve sezon sonunda da 4 puan farkla en yakın rakibimize şampiyonluğumuzu ilan ediyoruz. Sezon boyunca her zaman için de takıma full destek verilen bir seneydi o. Hepimiz hatırlarız. İçeride, dışarıda taraftarlarımız her zaman inanmıştı, destek vermişti ve oyuncularımızı da inandırmıştı.
‘2010-11 SEZONUNDA…’
İkinci örnek vermek istediğimiz sene 2010/2011 şampiyonluğu. Bu hepimizin, tüm Fenerbahçeliler için müzemiz için de tarihimizdeki en anlamlı şampiyonluk. Söke söke, alın terimizle alınmış, eze eze alınmış bir şampiyonluk 2010/2011 sezonu. O şampiyonluğa baktığımız zaman ilk yarı bittiğinde 17. haftada o günün lideri Trabzonspor’un tam 9 puan arkasındaydık. Yani 9 puan geride, 3. sırada olan Fenerbahçe öldük, bittik dememiş, çıkmış eze eze, söke söke ikinci yarıda tüm maçlarını kazanmış ve sezon sonunda bu 9 puanlık farkı kapatıp 34. haftaya şampiyon girmiş. Keza 2010/2011 sezonunda çok önemli bir konu daha var; bu sezonun devre arasında ligde 9 puan gerideyken, zannediyorum ocak ayında Malatyaspor ile bir kupa maçına çıktık, Malatya o zaman Süper Lig takımı değildi, alt liglerin takımıydı. Bir de o maçta elendik. Yani hem liderin 9 puan gerisinde kaldık ligde, hem de kupada alt lig takımına elendik ama ona rağmen ikinci yarı Fenerbahçe taraftarı maç maç, hafta hafta takımıyla beraber omuz omuza verdi ve şampiyonluğu getirdi. O dönemki yönetimimizin de hep beraber bütünleşmesiyle beraber Fenerbahçe sezon sonunda şampiyonluğa ulaştı.
S0N 6 ŞAMPİYONLUĞUMUZUN ÜÇÜNÜ ÇOK ZOR ŞARTLARDA KAZANMIŞTIK
Şimdi üçüncü örneğe geleceğiz ki bu örnek hakkında uzun uzadıya konuşmak istiyorum. Belki bunları konuşurken bazı taraftarlarımız dün gibi hatırlıyor ama birçok taraftarımızın, yeni nesil taraftarımızın, özellikle sosyal medyadaki taraftarlarımızın bunları bilmesini istiyoruz. 2000/2001 şampiyonluğuna geleceğiz. 2000/2001 yılı bizim için çok enteresan bir yıldı. En son 1995/1996 yılında şampiyon olmuş bir Fenerbahçe vardı. Bir rakibimiz 4 sezon üst üste Süper Lig’de şampiyon olmuştu ki o şampiyonlukların nasıl yaşandığı da bugün çok daha net ortaya çıkmış, tırnak içinde söylüyorum ‘aydınlanmış’ şekilde orada duruyor. Bugün bütün Türkiye, herkes, o şampiyonlukların nasıl kazanıldığını ortaya koymuş durumda. Onun altını çizmek isteriz ama o günün şartlarına geldiğimizde öyle ya da böyle rakibimiz 4 sezon üst üste şampiyon olmuştu 2000/2001 sezonuna girerken. Yönetimimiz o dönem çok ciddi bir transfer çalışması yapmıştı. Neredeyse bu sezonki kadar transfer yapıldı, yepyeni bir kadro kuruldu; Kennet Andersson’lar, Nikola Lazetic’ler, Zoran Mirkovic’ler, Haim Revivo, Elvir Baliç, Milan Rapaic gibi birçok oyuncuyu kadroya kattık ve sezona başladık. Ama bu sezona başlarken aslında futbol takımının yaptığı transferler kadar o sezon camiada çok ciddi bir mantalite transferi de yapıldı. İçinde bulunduğumuz ‘dört sene şampiyon olamama’ psikozuna rağmen camia çok sakin kaldı ve bütün taraftar dernekleri, yönetimimiz, o günün tüm taraftar grupları ortak bir kadar aldılar; en ufak bir çatlak sesin futbol takımına çok zarar verdiği ve bu çatlak sesler olduğu sürece futbol takımının başarılı olamayacağı, sezon bitene kadar yapılan transferlere ve dönemin hocası Mustafa Denizli’ye destek verilmesi gerektiğinde birleştiler. Bu mantalite değişikliği de esasında dönemin bir mailing listi vardı, orada Sevgili Cüneyt Aytaç’ın bulduğu ‘Hep Destek Tam Destek’ sloganı ile perçinlendi ve bütün bu mantalite değişikliği de ‘Hep Destek Tam Destek’ sloganı ile perçinlenerek o sezonun felsefesi haline geldi. Bu anlattıklarım bize dün gibi geliyor ve birazdan o sezonda yaşananları da anlatacağım. Dediğim gibi belki de bu şampiyonlukları hatırlayanlara, yaşayanlara dün gibi geliyor ama yeni nesiller için bakıldığında, biz de maalesef yaşlanmışız, 20 sene öncesini anlatıyoruz. Ben o sene içeride/dışarıda gittiğim her maçı, yaptığımız toplantıları, yürüyüşleri hatırlıyorum ama 20 sene geçmiş, o yüzden de bunlar yeni nesil taraftarların bilmesi gereken gerçeklerdir. Bu yüzden üzerinde duruyoruz. Çatlak sesler çıkmaması konusunda camianın vardığı mutabakat üzerine ‘Hep Destek Tam Destek’ sloganının bulunmasıyla o sezonun adı ‘Hep Destek Tam Destek’ sezonu olarak aslında camiamız nezdinde gerçekleşmişti. O sezon çok inişli çıkışlı da bir sezon yaşadık; ‘Hep Destek Tam Destek’ sloganı bulundu da takım açık ara üzerine koyarak gitti gibi bir sezon yaşamadık. Çok inişli çıkışlı bir sezondu. Tabloya bakarsak 17.hafta bittiğinde son 4 sezonun şampiyonunun 3 puan gerisinde kalmış durumdayız. Camiamızın psikolojisinin bilinmesi için söylüyorum. 17. haftada bu durumdayız, sezon sonu, 34. Haftada şampiyon bitirdik, 3 puan öndeydik. Ancak o sezon çok enteresan bazı haftalar vardı.
Öncelikle o sezon her maç içerideyse içeride, dışarıdaysa dışarıda takım yenilirse, puan kaybederse tribüne çağırılırdı, takım deplasmandan geliyorsa bütün taraftar dernekleri, taraftar grupları toplanıp tek ses havaalanlarına gidilirdi ve havaalanlarında binlerce, on binlerce taraftar takıma sahip çıkardı, destek verirdi. Peki niye? Çünkü sezon sonu şampiyonluk yaşayalım diye. Onlara o özgüveni performanslarında hissettirmek için. O sezon çok enteresan 4 hafta vardı. Yayına hazırlanırken arkadaşlardan incelemesini rica ettim çünkü o sezon benim için dün gibidir. Biz o sezonun 27-30. hafta aralarına bakacağız, toplam 4 haftayı inceleyeceğiz. Fenerbahçe, dört sene şampiyon olamamış, şampiyonluk yolunda ilerliyor, ilk yarıyı liderin 3 puan arkasında kapatmış ve öyle bir Fenerbahçe ki şampiyonluk yolunda 27-30. haftalar arasında 4 maçın 3’ünü kaybediyor. Bugün olsa sosyal medya gerçekleriyle de çok daha farklı durumlar olabilecekken o gün 4 haftanın 3’ünü kaybeden Fenerbahçe; 27. hafta Denizli’ye kaybetmiş, 28. hafta Ankaragücü’ne kaybetmiş, 29. haftada Antep maçı var, iki maçı kaybediyorsunuz, geliyorsunuz 29. haftada Antep ile Kadıköy’de oynuyorsunuz şampiyonluk yolunda ve ilk yarı sonunda Antep:3- Fenerbahçe:0. Ve ikinci yarı Fenerbahçe sahaya çıktığında tüm taraftarlar, tüm tribünler takımı tribünlere çağırıyor, desteğini gösteriyor ve maç 4-3’e geliyor. Şu an anlatırken bile insanın tüyleri diken diken oluyor. O Antep maçından önce de biz iki maçı kaybetmiştik ve Antep maçının devresinde soyunma odasına 3-0 geride girdik. Taraftar, Fenerbahçe’yi tribünlere çağırıp ‘Hep Destek Tam Destek’ sloganını yansıttı ve biz o sezon o maçla bir dönüm noktası yaşadık. Ama Antep’i yendikten sonra da gittik Trabzon’a yine Trabzon’da yenildik. Ve Trabzon’a yenildikten sonra biz lider Galatasaray’ın 3 puan gerisine düştük. 30. Haftaya bakabilir arkadaşlar, biz Trabzon’a yenilerek yine Galatasaray’ın 3 puan gerisine düştük. Ama o Trabzon dönüşü yine hepimiz Sabiha Gökçen Havaalanı’ndaydık, on binlerce taraftar, takıma meşalelerle destek verdi, sonsuz bir destek gösterildi. 31. haftada Kadıköy’de yeni tribünümüzün de açılışıyla 40-45 bin kişi tribünleri doldurdu ve Galatasaray’ı yendik, şampiyonluğa da uzandık. Burada şunu belirtmek istiyorum; son 6 şampiyonluğumuzun 3’ü çok inişli çıkışlı sezonlardı, o sezon dahil. Ama biz bu şampiyonlukların her birini çok zor şartlarda kazandık, lig tablosunda geriden gelerek kazandık, birçoğunda takımımıza inancımızı, hayallerimizi göstererek, onları motive ederek, performans ve özgüven artırıcı hareketler yaparak kazandık. O yüzden bu 3 şampiyonluğu sizlerle ve taraftarlarımızla paylaşıp bir kez daha hatırlatmak istedim. Bunları anlatırken de özellikle 2000-2001 sezonunu biraz heyecan duyarak hızlı anlatmış olabilirim çünkü çok önemli gördüğüm bir şampiyonluktur, tüylerim de diken diken olarak anlattığım bir şampiyonluk oldu.”
SOSYAL MEDYA BİR GERÇEK
Biz bu şampiyonlukları anlattık; 2001’den, 2003’ten, 2011’den bahsettik. Bu üç şampiyonlukta da aslında 2011’de sosyal medya çok az vardı ama 2001 ve 2003-2004 şampiyonluklarında sosyal medya hayatımıza henüz tam manasıyla girmemişti. Bugün artık sosyal medyanın hayatımıza girmesi diye bir gerçek var. Daha doğrusu tabiri caizse hayatlarımız sosyal medya tarafından -birçoğumuzun hayatı- ele geçirilmiş durumda, sosyal medyalar hayatımızı ele geçirmiş durumda. Yeni dünya bu şekilde, akan suyun karşısında duramazsınız. Dünya düzeni artık böyle ve sadece spor değil her alanda bu böyle. Yapılan araştırmalara göre insanlar için sosyal medya platformları, farklı görüş belirtme, karşıt görüş belirtme, eleştirme ve birlikte bazı konulara isyan etme noktasında en çok kullandıkları araç. Sadece spor alanından bahsetmiyorum, tüm alanlarda bütün dünyada bu şekilde. Belki de o günlerde hayatın gerçeği sosyal medya bu şekilde olsaydı belki de o günler Fenerbahçe açısından bu şekilde geçmezdi, daha farklı da geçebilirdi, camiamızda daha farklı şeyler de olabilirdi. Ama bugünlerin durumu böyle diye de; evet akan suyun karşısında duramazsınız ama Fenerbahçe camiası o kadar büyük bir camia ki doğru hareket ettiği zaman, Fenerbahçe’nin menfaatleri için hareket ettiği zaman akan suyun karşısında duramaz belki ama suyun yönünü çok rahat değiştirebilecek bir camiadır, Fenerbahçe. İçindeki potansiyeli, enerjiyi doğru kullandığı taktirde çok rahat o günler gibi günler yaşayabilecek, zaferler yaşayabilecek bir camiadır. O yüzden durum böyle diye bizim pes edecek halimiz yok. Bu vesileyle buradan camiamıza bir çağrı yapmak istiyoruz. Biz, bütün bu konuları anlattık, sakın insanlar şöyle düşünmesin; ‘Sayın Başkan Ali Koç ve Yönetim, ‘Hep Destek Tam Destek’ sloganını istiyor, kendileri eleştirilmesin istiyor.’ Katiyen böyle bir şey yok. Başkanımızın, Başakşehir maçının ardından yaptığı açıklamada vurguladığı, belirttiği gibi biz eleştirilere çok açığız. Herkes bizi istediği kadar eleştirebilir, hatta bazı odaklar bize zaman zaman çeşitli algı saldırıları da yapıyor, bunlara da hazırız. Bizim, kendimizle alakalı hiçbir derdimiz yok. Biz eleştirilelim, bazı odaklar bize saldırsın, biz bunların hepsine göğüs gereriz; başta Başkanımız olmak üzere ama bizi burada derdimiz sahada, futbol başta olmak üzere sahada mücadele eden oyuncu gruplarımıza, sporcularımıza, idari kadrolarımıza kesinlikle camiamızdan çağrımız bu sezon sonuna kadar zaten 4-5 ay kaldı, bu sezon sonuna kadar onlardan bu kritik eşikte tam performans alabilmemiz için destek vermemiz. Mümkün mertebe oyuncu grubu ve hocalarımıza karşı eleştirilerimizi sezon sonuna saklamak, bizim camiamıza çağrımız budur. Altını çizerek tekrar ediyorum bizim kendimizle alakalı hiçbir ‘Hep Destek Tam Destek’ çağrımız yok. Sayın Başkanımız da belirttiği gibi Yönetim Kurulumuz tüm eleştirilere açıktır, hazırdır ve bize yapılan eleştirilerin yavaşlatmak gibi bir beklentimiz de yok. Bizim taraftarlarımızdan tek ricamız tıpkı geçmişteki bu 6 şampiyonluğumuzun 3’ünü son 20 yılda kazandığımız 3 şampiyonluk gibi hafta hafta, adım adım her hafta takımımıza destek verelim. Şu da denebilir, bu da çok açıktır; ‘oyuncu grupları, hocalar sosyal medyadan etkilenmesin’ denebilir, bu seviyede oynayan… Ama maalesef insanoğlu bu. Hiç kimse robot değil. Kendi okumasa bile eşleri, çocukları, kardeşleri okuyorlar. Oyuncu gruplarına sosyal medyada yapılan hakarete varan olaylar, linçler etkiliyor; etkilemiyor diyemezsiniz.
Mert Hakan’ın Başakşehir maçı sonrası verdiği demeç ortada. Bizim burada sezon bitene kadar -4-5 ayda- camiamızdan tek ricamız tıpkı 2000-2001 sezonu gibi bir seferberlik ilan edelim. Zaten kaldı 4-5 ayımız, bu 4-5 ay boyunca seferberlik ilan edelim, sezon sonu tüm eleştirileri yapalım. Burada önemle şunu da vurgulamak istiyorum; zaten 5 ay sonra kongremiz olacak. Sayın Başkanımız Ali Koç, aday olur ya da olmaz, bunu önümüzdeki zamanlarda kendi takdiridir, kamuoyuyla paylaşır. Ama biz Fenerbahçe Spor Kulübü Yönetim Kurulu olarak orada da Fenerbahçe’ye yakışan, Fenerbahçe’nin seçimine yakışan bir iletişim anlayışı benimseyeceğiz. Bu camia, hepimizin. Biz, sadece burada hizmet için varız. Bu camia tüm Fenerbahçelilerin! O günün şartlarında başkan adayı olabilecek, Tüzüğümüz gereği ilgili imzaları toplayabilecek tüm başkan adayları Fenerbahçe Spor Kulübü’nün resmi yayın organlarını -Fenerbahçe TV, sosyal medya hesapları, resmi site, Radyo Fenerbahçe- yani tüm iletişim kanallarımızı tüm başkan adayları eşit şekilde kullanacak. Buna Sayın Başkanımız Ali Koç da eğer bir dönem daha aday olmayı düşünürse o da dahil. Fenerbahçe, iletişim anlamında ‘Fenerbahçe demokrasisi’ yaşayacağı bir seçim dönemi yaşayacak. Biz zaten 5 ay sonra bu seçimin Fenerbahçe’ye yakışan bir seçim olması için tüm iletişim çalışmalarını yapıyoruz. Biz, hizmet için varız. Bu bir bayrak yarışıdır. Bu 5 ay, camiamızdan tek ricamız yeter ki şu 4-5 ay tüm branşlarda tüm oyuncu gruplarımıza hep destek tam destek verelim. Performanslarını maksimize edelim. Eleştireceksek sene sonu eleştirelim. Bu seferberliği camiamızdan bu 5 ay boyunca rica ediyoruz.
7/24 GÜNDEME GÖRE STRATEJİK BİR POZİSYON ALIYORUZ
Göreve geldiğimizden bugüne 2.5 sene geçti. İletişim ekibimizle beraber 2.5 seneye baktığımız zaman ilk senede fazlaca hatalarımız olduğunu söyleyebiliriz. İlk senede hatalar yaptık, görünen de hatalar yaptık ancak şunu vurgulamam lazım. Yeni bir yönetim anlayışıyla ilk senemizde çok talihsiz günler yaşadık, Başkanımız zaten bundan defalarca bahsetti özellikle futbolda. Bu başarısızlıkların olduğu ortamda o beklentiye rağmen başarısızlıkların olduğu ortamda, iletişim yapmak da çok kolay değildi. İklim de iletişim için zor bir iklimdi ama bundan bağımsız olarak ilk senede hatalarımız oldu, iletişim anlamında. Ondan sonraki süreçte hep üzerine koyarak gittiğimizi düşünüyoruz. Şu an geldiğimiz noktayı da sürekli öz eleştirilerimizi yapan, hatalardan ders alan, yapıcı eleştirilere kulak tıkamayan hepsinden ders alan bir yaklaşımımız var. Halen hatalarımız, eksiklerimiz var. Ama dediğim gibi gün gün iyileşen taraflarımız olduğunu düşünüyoruz. Zaten böyle bir görevde Fenerbahçe Spor Kulübü gibi Türkiye’nin en büyük sivil toplum kuruluşunun hatta son aylara baktığınız zaman dünyada sosyal medya verilerini ölçen kuruluşlara göre son aylarda hep zirvede ya bir ya iki olan dünya çapındaki etkileşimlerde bu kadar büyük iletişim potansiyeli içerisinde bulunduran bir kulüpte iletişim sorumluluğu yapıyorsanız, hiç hata yapmama imkanınız yok. Çünkü camia içinde ve dışında 7/24 takip etmeniz ve yön vermeniz gereken bir gündem var. Sizin dışınızda sürekli olaylar gelişiyor. Sportif branşlarınızda, açıklamalarda, diğer kurumlarda, kişilerde, verilen kararlarda, Fenerbahçe’yi hedef alan kitlelerde buna böyle baktığınız zaman 7/24 bir gündem var. Siz her bir gündem karşısında stratejik bir pozisyon almak zorundasınız. Stratejik bir karar alıp bunun pozisyonunu almak zorundasınız. Aldığınız karara göre de aksiyon uygulamak zorundasınız. O yüzden bizim 2.5 senedir gecemiz gündüzümüz iletişim ekibimizle, Başkanımızla, Yöneticilerimizle iletişim anlamında sürekli stratejik olarak kararlar alıp aksiyon almakla geçiyor. Her aldığınız karar da kendi içinde riskler barındırıyor. O yüzden sıfır hata diye bir yaklaşım burada teknik olarak olamaz. Elbette hatalarımız var ama attığımız adımların doğruluk paylarının ve yüzdelerinin gün gün arttığını düşünüyoruz. İletişim ekibimizde çok işinin ehli insanlardan oluşuyor. Fenerbahçe’nin nabzını tutan, Fenerbahçe’nin değerlerine hakim, gündemi 7/24 takip eden ve aynı zamanda da stratejik ve yaratıcılık anlamda da işinin ehli insanlardan oluşuyor.
KALICI OLAN FENERBAHÇE TARAFTARLIĞIDIR
Şimdi burada şunu söyleyebiliriz. Yönetimsel anlamda iletişim noktasında olmazsa olmazlarınız neler dediniz. Bizim Başkanımız Sayın Ali Koç’un liderliğinde, önderliğinde yönetimsel anlamda iletişim anlamında olmazsa olmazlarımız şunlar: Bir kere biz kötü performans gösterebiliriz. Az evvel dediğim unsurlarda aksiyon alırken hatalı kararlar verebiliriz, bu bizim kötü performansımız olabilir ama bizim Ali Koç önderliğinde, Başkanımız önderliğinde, 3 tane olmazsa olmazımız var. Birincisi biz burada iletişim yaptığımız her gün sadece iletişim anlamında da değil, bütün yönetim kurulu ve bizlere bağlı çalışan arkadaşlar anlamında biz camiaya hizmet için burada olduğumuzu, bu camiaya hizmet için geldiğimizi ve bunun bir bayrak yarışı olduğunu bu görevlerin bir gün bitecek olduğunu, aslolanın kalıcı olanın sadece Fenerbahçe Spor Kulübü taraftarlığı olduğunu, her günümüzde bilerek yaşıyoruz. Tüm adımlarımızı buna göre atıyoruz. Buranın tek sahibi Fenerbahçe’nin milyonlarca taraftarıdır, biz bunu biliyoruz ve bu taraftarlara hizmet için, geçici olarak görevde olduğumuzu biliyoruz. Bizim anayasamızın birinci maddesi iletişim anlamında bu.
CAMİA İÇİNDE KİMSEYİ ÖTEKİLEŞTİRMEYİZ
İkinci maddemiz, 7’den 70’e görüşleri ne olursa olsun, isterse bizi destekleyen taraftarlarımız üyelerimiz olsun isterse bize en karşı olan taraftarlarımız üyelerimiz olsun, 7’den 70’e tüm Fenerbahçelileri kapsayan kucaklayan bir anlayışa sahip olmaya çalışıyoruz. Kimseyi isim vererek ötekileştirmemeye çalışıyoruz, hiçbir taraftarımızı hiçbir kongre üyemizi isim vererek 2.5 yıl içinde ötekileştirmedik. Kimsenin camia ile gelecek açısından isim verilerek bir ötekileşme yaşadığı da 2.5 senede olmadı. İkinci maddemiz de bu. Tüm Fenerbahçelileri kapsayan kucaklayan bizi sevsin sevmesin, eleştirsin destek versin, biz Fenerbahçe için burada olduğumuzu 7’den 70’e herkesi kapsayıcı şekilde burada olduğumuzu bilerek yaşıyoruz.
Üçüncü maddemiz ise bence bu en önemlilerinden bir tanesi. Fenerbahçe menfaatleri için, Fenerbahçe’nin çıkarları için, camia içinde olsun, dışında olsun; birçok konuda doğru bildiklerimizi doğru inandıklarımızı, kimsenin baskısında, etkisinde, kamuoyu baskılarında, sosyal medya baskılarında kalmadan, iletişim anlamında doğru bildiklerimizi doğru inandıklarımızı icra ediyoruz. Bunun içinde karşımızdaki kişiler, kurumlar kim olursa olsun Fenerbahçe’nin menfaatleri için en rasyonel adımları, en cesur adımları kararlılıkla attığımızı, atacağımızı gösteriyoruz. Bence en önemli maddelerden bir tanesi bu. Yani biz hiçbir baskıda, etkide kalmadan camia içinde ve dışında tüm adımlarımızı doğru bildiklerimizi icra ediyoruz. Karşımızdaki kişi ve kurumlarda ne olursa olsun biz adımlarımızı atıyoruz. En önemlisi de lafları dolandırmadan direkt, net şekilde ve şeffaf biçimde söylüyoruz. Bunun en yakın örneğini de birkaç akşam evvel sanıyorum sosyal medya hesabımızdan yaptığımız, malum camiaya yaptığımız paylaşımda da gösterdik. Bundan sonrada göstermeye devam edeceğiz.
TFF, YAYINCI KURULUŞ, BİP ÇETESİ VE MALUM CAMİA.. HEPSİNE KARŞI GÖRÜNEN GÖRÜNMEYEN ŞEKİLDE BAŞKANIMIZ ÖNDERLİĞİNDE MÜCADELEMİZİ VERİYORUZ !
Son sözlerime gelirken şunları söylemek istiyorum. Bir kere Fenerbahçe Spor Kulübü’nün tarihten bugüne her başarısı, başarısından da ziyade sahip olduğu hiçbir şey dikensiz yollardan gidilerek kazanılmamıştır. Bu söylemime de kızan bazı taraftarlarımız olabilir. Çünkü geçtiğimiz günlerde sosyal medyadan paylaşım yaptık. Bu paylaşımda aslında amacımız çok farklıydı ama yanlış anlaşıldı. Bizim orada kastettiğimiz şuydu: Fenerbahçe Spor Kulübü tarih boyunca tüm kazanımlarını çok zor yollardan, mücadelelerden geçerek yapmıştır. Bu sene de geçen senelerde de bu hep böyle olmuştur. Bizim bu noktada Fenerbahçe Spor Kulübü olarak birliğimizi, bütünlüğümüzü sağlamamız gerekli. Bakın son zamanlarda yaşanan, çok farklı spor dünyasında ittifaklar var. Buradan çok açık açık isim vererek de dile getirmekte hiçbir sıkıntı yok. Çünkü biz lafı dolandırmayız, direkt söyleriz. Futbol Federasyonu’nun son kararları bir yandan, yayıncı kuruluşun bu sezon başından beri yaptığı eylemler, kararlar bir yandan, son günlerini, son demlerini yaşayan BİP çetesi bir yandan ve bu kokuşmuş düzeni sürdürmek için var gücü ile çalışan malum camia bir yandan, tüm birlikteliklerini yapmışlar, bu dörtlü bir araya gelmiş ve biz bu dörtlüye karşıya da bir mücadele veriyoruz. Burada taraftarlarımız şunu bilsin; biz bu mücadeleleri verirken görünen kadar görünmeyen de bu kokuşmuş düzene karşı birçok mücadelemiz oluyor. Başta Başkanımız Sayın Ali Koç’un çok ciddi mücadelesi var. Biz bu kirli düzenle sonuna kadar da mücadele edeceğiz. Yapılan çifte standartlar, adaletsizlikler.. Cezalar veriliyor, kaldırılıyor. Yayıncı kuruluş ayrı bir yandan, BİP çetesi ayrı bir yandan dediğim gibi, kendi maçıyla hiçbir alakası yokken açıklamalar yapmaya çalışan malum camia bir yandan, biz bunlarla sonuna kadar mücadele edeceğiz. Bundan kimsenin bir şüphesi olmasın. Başkanımız önderliğinde, özellikle Başkanımız bu konuda çok kararlı. Ama bizim burada tüm bu etkenler varken, ortada koalisyon varken bizim burada camia olarak bir olmamız gerekiyor.
TEK SES OLALIM
Tekrar ediyorum. Zaten kongremize 5 ay kaldı. Tüm başkan adaylarımız da az önce bahsettiğim gibi tüm Fenerbahçelilere bu kulübün kapısından girip milyonlarca Fenerbahçeliye ulaşacak etmenleri ve imkanları kendinde bulacak. Biz bu ortamı yaratacağız. Yeter ki önümüzdeki 5 ay, kongreye kadar tüm branşlarımıza, sporcularımıza destek verelim. Tek ses olalım, hep destek verelim. Çok fazla çatlak sese lütfen müsaade etmeyelim, çünkü bugün somut verilerle anlattığım şekilde son altı şampiyonluğumuzun üçünü nasıl kazandığımız, ne kadar geriden gelerek, ne kadar söke söke ama bir olarak kazandığımız ortada. Benim camiadan tek ricam yönetimimiz adına lütfen 4-5 ay için branşlarımıza ve takımlarımıza seferberlik ilan edelim. Özellikle sosyal medyada olsun, medyada olsun, statlar inşallah açılırsa oralarda olsun, tek ses olalım ve destek verelim.
Son olarak şunu da tekrar vurgulamak istiyorum. Biz bu çağrıyı yaparken, lütfen üçüncü kere söylüyorum programda, kendimiz için yapmıyoruz bu çağrıyı. Bizi istedikleri kadar eleştirmeye devam edebilirler. Bazı odaklar saldırmaya da devam edebilir, biz bunlara hazırız ve bunları da çok tabi karşılıyoruz. O yüzden kendimizle alakalı eleştirilerle hiçbir derdimiz yok. Bunların azalmasını vs. istemiyoruz. Böyle bir talebimiz yok. Sadece branşlarımıza ve branşlarımızın teknik ve idari kadrolarına, oyuncu gruplarımıza tam destek verelim, sadece 5 aylığına. Tek isteğimiz, ricamız camiamızdan bu. Bunu buradan dile getirmek istiyoruz bir kez daha. Tüm taraftarlarımıza sağlıklı günler iyi haftasonları diliyoruz.”