Banu YELKOVAN – Her iki takımın da farklı sebeplerle kazanmak zorunda olduğu bir maç olduğunu hiç bilmeden izlesek, ligin orta sıralarında, sezondan hiçbir beklentisi kalmamış iki takımın formalite maçını izliyoruz zannedebilirdik. Maç eksiğiyle Beşiktaş’ın 9 puan gerisindeki G.Saray’ın hedefi şampiyonluktan ziyade ikinciliğe doğru meylederken, Şampiyonlar Ligi şansı için bu maç da kalan tüm maçlar gibi, final niteliğindeydi. G.Birliği desen, o da düşmemek için kazanmak zorundaydı ve bunu topun ve oyunun hakimiyetini tamamen rakibe bırakarak, kazanmak için üzerine gelecek G.Saray’ı kontrataklarla karşılayarak yapmayı deneyeceklerdi muhtemelen.
Bu taktiğin tutup tutmadığını anlayamadık, çünkü golü bir kenara bırakırsak, ilk 45 sonunda neredeyse hiç aksiyon yoktu. Yan pas, geri pas, yan pas, geri pas tadında bir şey izledik. Rakip 10 kişiyle topun arkasına geçmiş ve kendi sahasına kapanmışken sarı kırmızılılardan yaratıcılık beklemek haksızlık olabilirdi diyenler de çıkabilir tabii.
BU DEFA BEKLEMEDiLER
Nitekim geçen maçta da benzer oyun izlemiş, pozisyon vermeden kilidi açmaya çalışmıştı sarı kırmızılılar ve bunu son dakikalarda başarmışlardı. Bu defa o kadar beklemelerine gerek kalmadı, ilk yarının sonunda geldi gol. Halil ilk golünü, ceza sahası dışından şık bir vuruşla ağlara yolladı. Gol dışında temposu düşük, yavan bir ilk 45’in ardından 2. yarı en azından daha istekli bir takım vardı sahada. Yine de maçın büyük bölümünde %70’lere çıkan topla oynamanın hakkını verecek kadar çok pozisyon izlemedik. 2. gol, son haftaların golcü ismi emre Akbaba’dan 53’te geldi. Neyse.
Sonuçta G.Saray kazanarak takibe devam etti. Neyi takip ettiğini, ilerleyen haftalar gösterecek.