Seul’de biri denizin ortasına kurulu Incheon diğeri ise Incheon’a göre daha küçük olan Gimpo olmak üzere iki uluslararası havalimanı var. Her iki havalimanına da Türkiye’den direkt uçuşlar bulunuyor. Havalimanına indikten sonra şehir merkezine isterseniz metroyla isterseniz limuzinle ulaşabiliyorsunuz. Limuzin dediysek hemen heyecanlanmayın, havalimanı otobüsü, burada ‘limuzin’ olarak adlandırılıyor.
Güney Kore’de, Uzak Doğu mimarisine uygun şekilde birçok yapı ahşap kullanılarak yapılmış. Fakat burada ahşap yapılar çivi kullanılarak değil, iç içe geçecek şekilde oyularak birbirine monte ediliyor. Seul, bu şekilde çok sayıda kültürel eseri içinde muhafaza ediyor. Kiremit damlı geleneksel ahşap Güney Kore evleri, yerini şimdilerde daha çok modern yapılara bırakmış. Seul’de modern mimari denildiğinde Seoul Tower (Seul Kulesi), Dünya Ticaret Merkezi ve Tower Palace akla geliyor. Ayrıca Seul’de bulunan dünyaca ünlü çok sayıda şirketin (Hyundai, Samsung vs) genel merkez binaları şehrin siluetini belirliyor. Seul, gökdelenlerin arasında orijinalliğini koruyabilmeyi başarmış bir şehir. Savaşlar ve yangınlarla tarihi eserlerin tamamına yakını yok olmuş olsa da tarihi eserlerin aslına uygun şekilde yeniden yapılması sağlanmış.
Şehir birçok açıdan farklı bir sosyo-kültürel yapıya ait olduğunu hemen hissettiriyor. Örneğin asansörlerinde ‘4’ rakamı yerine yazıyla ‘four’ yazıldığını görüyorsunuz. Çünkü 4, Korece ‘ölüm’ anlamına geliyor ve Koreliler bundan çok korkuyor.
Şehrin tam ortasından geçen Cheonggyecheon Kanalı, hiç bozulmadan aşağıda akarken, yukarıda yüksek kaldırımlarda modern şehir, eski şehre paralel olarak yükselmeye devam etmiş. Bu sebeple siz isterseniz modern kaldırımlarda isterseniz de merdivenlerden aşağı inerek çayın kenarında uçuşan helikopter böceklerinin eşliğinde taş yolda, Cheonggyecheon Kanalı kenarında yürüyebiliyorsunuz.
Kanalın kenarlarında Kore tarihi porselenlere işlenmiş resimlerle anlatılıyor. ‘Çan Caddesi’ anlamına gelen ve şehrin en önemli caddesi olan Jongno’da, Bosingak denen ve içinde büyük bir çan bulunan bir yapı var. Bu çan geçmişte saati hatırlamak için, günün belli saatlerinde çalıyormuş.
Seul’de çok sayıda tarihte önemli yer edinmiş saray var. Joseon Hanedanlığı’ndan kalma, ‘Cennet tarafından kutsanmış’ anlamına gelen ve 1395 yılında inşa edilmiş Gyeongbokgung, bu saraylar içinde en önemli olanı. Sarayın ön avlusunda her saat başı yapılan, geleneksel üniformalı askerlerin nöbet değişimi oldukça etkileyici. Bando eşliğinde yapılan bu nöbet değişimini turistler büyük bir keyif içinde izliyor. Gyeongbokgung’un içinde bulunan yürüyüş yolu, İmparatorluk Tahtı, havuzları ve sakuraağaçları, komplekse ayrı bir hava katıyor.
UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan Changdeokgung Sarayı ise otantik-antik mimarinin örneği. Joseon Hanedanı tarafından 15.yüzyılda yapılmış saray, ahşap ve taş işçilikleriyle dikkat çekiyor. Koreliler, Seul’ü düşmanlardan korumak için şehri surlarla çevirmiş ve surları birbirine kapılarla bağlamış. Bu kapılardan Doğu Kapısı olan Dongdaemun ve UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde olan Güney Kapısı Namdaemun halen ayakta.
Seul şehir merkezinde Bukchon Hanok Köyü, geleneksel Kore ‘Honok Evleri’ni barındırıyor. Şehir merkezindeki bu köyde, dar sokaklarda yürürken ve bazı müze evlerin içine girip çıkarken kendinizi tarihte bir yolculuk yapıyormuş gibi hissedeceksiniz. Bu semtteki birçok evde halen yaşam devam ediyor.
Seul, müzeleriyle de zengin. Türk ordusuna ayrılmış özel bir bölümü de içeren Kore Savaş Anıtı Müzesi (War Memorial of Korea), harita ve silahların sergilendiği bir müze. Birleşmiş Milletler’in desteğiyle kurulan müzede, savaşta kullanılan tüm araçlar sergilenmekte olup aynı zamanda bir de ziyaretçilerin kullanabildiği uçuş simülatörü bulunmakta.
N Seoul Tower’ın (N Seul Kulesi’nin) bulunduğu Namsan Parkı, sahip olduğu yükseklik sebebiyle kenti yukarıdan seyretme imkanı veriyor. Teleferikle veya taksiyle çıkılabileceği gibi, uzun ve yorucu bir yürüyüşle de Namsan Park’a ve Seul Kulesi’ne ulaşılabiliyor. Namsan Park’ta savaş sanatına ilişkin yapılan gösterileri izleyebilir veya yanınızda götüreceğiniz bir asma kilitle, aşkınızı kilitleyebilirsiniz. Seul Kulesi’ne çıkıp, özellikle akşam veya güneş batmak üzereyken 360 derecelik bir açıyla Seul’ü izlemek oldukça keyifli bir deneyim verebilir. Ayrıca Kule’nin alt katındaki dükkânlarda hediyelik eşya alışverişi yapıp, kulenin minyatürünü alabilirsiniz. Seul hem sahip olduğu teknolojiyi hem de derin tarihini kendisinde çok güzel harmanlamış. Bu güzel Uzak Doğu başkenti, sahip olduğu sofistike bileşenlerini ziyaretçilerine cömertçe sunarken aynı zamanda misafirlerini gizemli bir yolculuğa çıkarıyor.