Türkiye geçen hafta yaşanan iki çoklu intihar vakası ile sarsıldı. Birincisi İstanbul’da birlikte yaşayan dört kardeşin intiharı. Yetişkin kardeşlerden sadece birisinin düzenli bir işi olduğu ve dört kişinin bu gelirle yaşamaya çalıştığı anlaşıldı. İhtiyaçlarını karşılayamayan ve çok sayıda icra takibi bulunan kardeşler hayatlarına son verdi. Diğer elim olay Antalya’da yaşandı. Selim Şimşek, 9 ve 5 yaşlarındaki iki çocuğu ve eşi ile birlikte siyanür içerek hayatlarına son verdi. Selim Şimşek’in uzun süreden beri işsiz olduğu, ev kirasını bile ödeyemediği bilgileri ajanslara düştü.
Bu iki olayı tanımlamak için kullandığım “sarsıldı” kelimesi belki biraz anlamsız kalmış olabilir. Çünkü olayların üzerinden daha bir hafta bile geçmeden gündemden düştüklerini gördük. Konuşacak başka konularımız var.
Oysa bu iki olayın da bize gösterdiği çok acı bir gerçek var. İnsanlar ciddi ekonomik sorunlar ile mücadele etmeye çalışıyor. Umutlarını yitiren, gelecekte bir ışık göremeyen ve bu çaresiz durumdan çıkış yolu bulamayanların hayatlarına son verdiklerine tanık oluyoruz.
Bu olaylardan hareketle Türkiye’nin işsizlik sorununu ve işi olanların da elde etmiş oldukları düşük gelirlerin mevcut ekonomik koşullarda nelere yol açtığı üzerinde durmamız gerekir.
Genellikle Türkiye ekonomisine ilişkin analizler makro veriler üzerinden bütünsel değerlendirmeler yapılıyor. Ancak çoğu zaman bu veriler içine gizlenmiş olan insan hikâyelerinden pek haberimiz olmuyor ya da onları yeterince ön plana almıyoruz.
İşsizlik sayıları bize ne söylüyor?Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre Temmuz 2019 itibariyle ülkedeki işsiz sayısı 4,6 milyon kişi. Ancak buna TÜİK’in tanımına göre “İş aramayıp çalışmaya hazır olanları” da eklediğimizde (2,4 milyon) geniş anlamda işsiz sayısının 7 milyona yaklaştığını görüyoruz. Aslında verilerin detayı bize işsizliğin bundan da yüksek olduğunu gösteriyor. Örneğin “ücretsiz aile işçisi” diye bir tanımlama var. Bunlar aslında ailenin gelirine ortak olan, doğrudan bir ücret elde etmeyen kişileri içeriyor ki, bunun sayısı da 3,3 milyon. Bu kişilerin yaklaşık 2,3 milyonu kadınlardan oluşuyor. Bunların yaklaşık %94’ünün hiçbir sosyal güvencesi bulunmuyor çünkü bu kişiler “kayıt dışı” istihdam olarak adlandırılıyor. Bu da bize gösteriyor ki, bu grupta yer alanların iş durumunu “çalışan” olarak tanımlamak da oldukça zor.
Ayrıca ücretli ve yevmiyeli çalışanlar grubunda yer alan 19,2 milyon kişinin kaçının düzenli bir işi olmayan ancak yevmiye karşılığında çalışanlardan olduğunu da tam olarak bilmiyoruz. Eğer bu gruba girenlerden ve TÜİK tarafından “kayıt dışı” olarak tasnif edilen %19’luk grubu “düzenli işi olmayan” olarak adlandıracak olursak, bu gruba girenlerin sayısının da yaklaşık 4 milyon kişi olduğunu buluruz. Burada yer alan ve zaman zaman yevmiye geliri elde ederek çalışanların ekonomik durumları hakkında da ayrıntılı bilgimiz yok.
Gençler arasında işsizlik daha yüksekTürkiye’de işsizlik genele yayılmış bir sorun olsa da gençler arasında oranın daha yüksek olduğunu görüyoruz. 15-24 yaş grubuna giren çalışabilir nüfus için işsizlik oranı oldukça yüksek seviyede. TÜİK verilerine göre Temmuz 2019’da bu gruba giren genç işsizlerin oranı %27,1’e yükseldi. Ne eğitimde ne istihdamda olanların oranı da %29,4. Bunu da dikkate aldığımızda ülkede işsiz gençlerin oranının %56,5 civarında olduğunu tahmin edebiliriz.
Kaynak: TÜİK
Türkiye’de son yıllarda çok sayıda yeni üniversite açıldı ve üniversitede eğitim görenlerin sayısı ciddi şekilde arttı. Ancak üniversite eğitimi almış olmak iş bulma konusunda pek bir avantaj sağlamıyor.
Eğitim durumuna göre işsizlik oranı en düşük olan grup %6,8 ile okur-yazar olmayanlar. Bunu %13,2 ile lise altı eğitime sahip olan grup takip ediyor. İşsizlik oranları düşük eğitimliler için genel işsizlik ortalamasının altında.
Genel olarak üniversite mezunları arasındaki işsizlik oranı ülke ortalaması civarında iken, üniversite mezunu gençler arasındaki işsizlik oldukça yüksek. Temmuz ayı itibariyle üniversite mezunu gençlerin işsizlik oranı %37,5’tir. Bu da bize gösteriyor ki “ilk işi” bulmak Türkiye’de oldukça zordur. Bunun nedenlerinin ayrıntılı olarak araştırılması gerekir.
Kadınlar daha dezavantajlıÖzellikle kadınların iş bulma konusunda daha dezavantajlı durumda olduklarını da görüyoruz. Üniversite mezunu genç kadınların işsizlik oranı %41,1 ile aynı durumda olan erkeklerden yaklaşık 7 puan daha yüksek.
Bu da gösteriyor ki ülkede istihdam konusunda cinsiyet yönlü sorunlar çok belirgin olarak devam etmekte. Kadınlar iş bulma konusunda erkeklere göre daha dezavantajlı durumda.
İşsiz olanların sayıları yüksek. Peki, işi olanlar rahat yaşayabilecek bir gelir elde ediyorlar mı? Bu soruya da tatmin edici bir cevap veremiyoruz. Türkiye’de ücretli çalışanların önemli bir kısmı asgari ücret seviyesinde ya da buna yakın bir miktarda gelir elde ediyor.
Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (TÜRK-İŞ), temmuz ayı açlık ve yoksulluk sınırı araştırmasına göre, dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarı (açlık sınırı) 2,075.24 lira. Dört kişilik ailenin gıda harcaması ile birlikte giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık harcamalarının toplam tutarı ise (yoksulluk sınırı) 6,760.73 lira.
Asgari ücret ya da buna yakın bir gelir elde edenlerin açlık sınırı civarında bir gelire sahip oldukları söylenebilir.
Genç işsizleri evli olmayan-çocuksuz bir çalışan olarak tanımlasak bile bunların “yaşama maliyeti” aynı raporda aylık 2,564.52 lira olarak açıklandı.
Sonuç olarak, işsizlik ülkede önemli bir sorun olmaya devam ederken, çalışanların aldıkları ücretlerin seviyesi de temel ihtiyaçlarını bile karşılayamayacak düzeyde.
- Reuters anketi: Türk Lirası en çok değer kaybeden ikinci para birimi olacak
- Küresel borç yükü 188 trilyon dolarla rekor kırdı
- Cumhurbaşkanlığı 2020 Yıllık Programı neleri içeriyor? Ekonomistler yorumluyor